Gülücükler öpücükler ve daha bir sürü şey.
İnsanların birbirleri için ifade ettiği şeyler oldukça değişkendir. İhtiyaçlarınız, karakteriniz, yaşadığınız sıkıntılar hatta sevdiğiniz renkler bile birine olan tutkunuzu hislerinizi ve hayatınızdaki yerini etkiler.
Kısa süre içinde birine bağlanabilir hayatımızın merkezine koyabiliriz. Çoğu kitap, tecrübe; insanların arasındaki ilişkileri 'zamanla' tahlil eder ve 'zamanla' niteler.
Ben ilişkilerimi pek böyle yaşayan biri olmadım esasında. Birine kapılmam, bağlanmam zamanla olmaz. Birini sevince severim; doyasıya öpmek, kokusunu bilmek, onunla aynı uyku düzenine sahip olmak tabiri caiz ise onu yaşamak isterim.
Zamanın bu küçük keşif oyunundaki tek rolü olduğum kişiyi bulmak, keşfetmekti.
Hem kendimi keşfetmek hem de karşımdakini.
Hem kendimi keşfetmek hem de Chan'i.
Chan'i.
Otobüste yaşadığım ufak etkileşimi eve varana kadar özümsemeye çalışmış, bana verdiği yoğun tadı -sıcak çikolata gibiydi- sindirmiştim.
Dairenin kapısına geldiğimde tek hamlede açamayıp kapının dışında anahtarla cebelleşirken Changbin kapıyı sırıtarak açmıştı.
"Şaşkın şaşkın bakma da gir içeri." demesiyle öylece beklediğimi fark etmiştim. Şu sindirme olayını unutun. Ben hala sindirememiştim.
Paytak adımlarla içeri ilerleyip ayakkabılarımı arkasına basarak çıkarıp köşedeki sebzelikten bozma ayakkabılığa fırlattım.
O sırada beni izleyen Changbin'e dönüp soran bakışlarımı yönelttim. Bir miktar sinir olmuştum çünkü eğlenceli bir şeyler varmış gibi gülüyordu.
"Okulda seni çok mu yoruyorlar? Pestilin çıkmış gibi duruyorsun." dedi gülerek.
Koltuğa geçerken kolumdan tutup beni de sürükleyerek fırlatırcasına koltuğa oturttu(!).
"Sunbae!" dedim isyan edercesine.
"Fazla samimiyet sevmem."
Changbin dediklerime iyice keyiflenip bu sefer çıplak ayaklarını dizime uzatıp koltukta iyice yayıldı. Aslında içten içe bu samimiyeti beni oldukça rahatlatmıştı. Eve yeni yerleştiği için aramızda oluşacak o çekingenliği ve soğukluğu hızlı aşmıştık. İnsan ilişkilerinde çok atılgan değildim ve o samimi olmasa bu durum uzadıkça uzardı. Yine de ona takılmaktan alıkoymadım kendimi.
Dizimle ayağını ittirip ters bir bakış attım. O da somurtup bacaklarını kendine çekti. Bu sefer de ben gülmeye başladım.
Ve fakat aklıma gelen şeyle gülmem yarıda kaldı.
"Chan Sunbae'i gördüm bugün." dedim ciddileşerek. Changbin'e ondan bahsetmem doğru muydu bilmiyordum. Arkadaşlardı -oldukça yakın- ve Chan'a olan ilgimi ona gidip söylemesini istemiyordum. Bir yandan da yeni ev arkadaşıma gereksiz bir güven duyuyordum. Changbin konuştuğunda yine -saliselikte olsa- fikirlerimde kaybolduğumu fark ettim.
"Aynı okuldasınız yani." dedi bilmişçe.
Gereksiz çıkarımına gözlerimi devirerek cevap verdim.
"Otobüste gördüm." dedim mekan belirterek.
"Gelirken." dedim. Changbin düşünceli bir şekilde gözlerime baktı sonra parmağını şıklatarak yeni buluşunu benimle paylaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternity and a day. chanlix
Fanfikce-Yarın ne kadar sürer diye sormuştum, hatırladın mı? -Sonsuzluk ve bir gün kadar. [chanlix]