Evet, yine geciktim biliyorum. Sürekli gecikiyor, sürekli aralar veriyorum. Ama sizden de beni anlamanızı bekliyorum. Uğraştığım bir okul, sağlık sıkıntıları ve daha burada anlatamayacağım başka şeyler.İnanın bin kez düşündüm güzel bir final hazırlayıp Zehr-i Viran'ı tamamen sonlandırmayı. Ama sonra bir yorum geldi, kalktım bir daha yazdım. Sonra bir yorum daha. Ama artık o yorumlar yok. Buralar sadece okuyup geçen hayalet okuyuculardan ibaret oldu. Ve ben yine hikâyeyi sonlandırmayı düşünürken geçmiş yorumlardan biri gözüme takıldı. Oturdum yine ve yeniden yazdım. Ama bundan sonra uzun bir bölüm uzun bir ara yerine, kısa bölümlü ama daha erken bölümler yayımlamaya karar verdim. Umarım bu sefer hikâyeyi bırakmamak için bulduğum bu çözüm yolu işe yarar.
VE UMARIM SİZLER DE
ARTIK OKUDUĞUNUZ BÖLÜMLERİ TEK CÜMLEYLE BİLE OLSA
YORUM VE OYLARINIZLA DESTEK OLURSUNUZ.İyi Okumalar...
🌬
Ahmet Kaya - Penceresiz Kaldım Anne
25. BÖLÜM: "İDAM."
Topraklar savruluyor, tahtalar gıcırdıyor, Arabistan'ın Cidde sınırlarında fırtınalar kopuyordu. İki kadın ölmek üzere hazırlanıyor, onlardan geriye bir sürü çocuk gözyaşı döküyordu. İki anne, kendi evlatlarının gözü önünde idam edilmek üzere hazırlanıyordu. Tıpkı dışarısı gibi Samira'nın da içinde taş üstünde taş kalmıyor, olduğu yere yığılmamak için kendisiyle var gücüyle savaşıyordu. Belki kendisinin canına tıpkı Âmine ve Elif'in ki gibi kast edilmiyordu ama olduğu yerde canıyla en az o iki kadın kadar mücadele ediyordu. Bir birine bastırdığı dudaklarıyla hıçkırıklarının dışarıdakiler tarafından duyulmasına engel oluyordu belki, lakin gözlerinden sicim gibi akan yaşlar her şeyi gösteriyordu. Samira bu durumdan asla memnun değildi.
İntikam değildi istediği, küçük kız hiçbir zaman intikam peşine düşecek bir kişiliğe sahip de değildi zaten. Fakat adalet istiyordu. Annesine yapılanlar yanlarına kar kalmasın, annesinin elinden alınan gençliğinde, kendisinin feda edilen çocukluğunun bir bedeli olsun istiyordu. Haksız değildi, adalet işlemeli ve ne gerekiyorsa yapılmalıydı.
"Hazır!"
Askerin çağrısı üzerine Âmine'nin en büyük olan dokuz yaşındaki kızı olduğu yere yığıldı. Artık hıçkırıkları duyulmuyordu çünkü çoktan kendinden geçmiş bedeni yerle bir bütün olmuştu. Bilinci gitmiş, gözlerindeki yaşlar yanaklarında asılı kalmıştı. Evet, anne bildiği iki kadının gözünün önünde öz annesinin canına kast etmekten idam edildiğini biliyordu, her ne olursa olsun içinde bir yer bunun için fazlaca üzülüyordu da. Lakin Samira'nın asıl üzüldüğü geride bırakmak zorunda oldukları çocuklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHR-İ VİRAN
Novela JuvenilYasak olanın verdiği haz mıydı; bizi günaha iten? Ya da aşk mıydı; yasak olmasına rağmen günahını göze aldıracak kadar gözümüzü kör eden? Adamın gözleri miydi kızın aklını bulandıran? Yoksa kendisine sunduğu yüreği miydi onu eşsiz kılan? Evcil bir...