ADA

113 7 7
                                    

Nina zorlanarak faytondan indi. Sarı saçlarını geriye doğru attı. Hava yeni aydınlanıyordu, beyaz iki katlı büyük bir eve yaklaştı. Kapıyı iki kere çaldı. Birkaç dakika sonra kapıyı orta yaşlarda, uzun hafif toplu bir kadın açtı. Kadın Nina'yı görünce çığlık atıp, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ona sıkı sıkı sarıldı. Nina içeri girdi, uzun bir koridorda yürüyüp, merdivenlerden hızla üst kata çıktı. Beyaz, kapısı aralık kapıya bakıp iç çekti. Kapıyı yavaşça itip, içeri girdi. Yan yana iki yatak vardı. Birinde uzun kulaklı beyaz tavşana sarılmış, açık sarı saçlı bir kız, öbüründe ise kırmızı yarış araba yastığına sarılmış, kumral saçlı bir erkek çocuk yatıyordu. Çocuklar 8-10 yaşlarındaydı. Nina kapıya yaslanıp iki çocuğa baktı. Gözlerinden mutluluğu okunuyordu. Ve içeri girdi. Kızın yanına yatıp ona sarıldı.

***

Evren sinirli bir şekilde deniz feribotunun saatlerine bakıyordu. Cem'e bakıp, "Bu kız ne halt ettiğini sanıyor ha? Yani iyi alıştı. Haber vermeden gitmeler, ortadan kaybolmalar, gizli kapaklı işler. Ya deli edecek bu kız beni. İşe bak ya!" Evren söylenmeye devam ederken, Cem kendini gülmekten alamayıp, "Dostum, Nin'in aşkından deliye döndün zaten," diyerek kahkahalarına hakim olamadı.

Evren bunun üstüne kötü kötü Cem'e bakıp, "Gemiden korktuğunu sanıyordum, dahi," diyerek gülümsedi.

Cem'in yüzünde ki şebek gülücüğün yerini bir anda ciddiyet aldı. Bunun üstüne Evren kahkaha attı.

Cem, "Sen de uçaktan korkarsın," dedi.

Evren gülümsemeyi bırakıp, "Evet, ne olmuş? Palyaçodan korkmuyorum ya," diyerek gevrek bir kahkaha daha attı.

Sonra tekrar ciddileşip söylenmesine geri döndü. Kısık sesle söylenirken Cem sadece arada 'delirdi iyice' dediğini anlamıştı.

Evren'in aklını biraz dağıtmak için, "Adada ne günler geçirdik, hatırlıyor musun?" diye sordu.

Bu sorunun üstüne Evren derin bir nefes alıp duraksadı ve ciddileşip, "Evet, hem de ne günlerdi," dedi.

Bir an gözünün önüne Nina'nın gülen yüzü geldi. Evren ciddi bir şekilde Cem'e dönüp "Bu prens işi neyin nesi ya? Majesteleri falan," dedi. Cem anlamamış bir şekilde "Ne?" diye sordu. Evren uçan kuşlardan gözlerini ayırmadan "Josef'e majesteleri ve prens diyorlar ya onu diyorum dahi," dedi.

***

Nina iki kişilik yatakta, iki kolunda iki çocuk yatıyordu. Ve çocuklar Nina'ya sıkı sıkı sarılmışlardı.

Küçük kız, "Anne seni çok özledik," diyerek Nina'ya sıkı sıkı sarıldı. Nina kızın alnına bir öpücük kondurup, "Bende sizi ufaklıklarım," dedi.

"Bize babamızı anlatsana," dedi küçük kız.

"Zaten anlatmıştım ya," diyerek konuyu kapamaya çalıştı Nina.

"Olsun, onun nasıl biri olduğunu düşünmek güzel," diye ısrar etti küçük kız.

"Başta, o çok cesur biriydi. Cesur olduğu kadar da iyi kalpli. Gözleri sana," oğlana bakıp, "benzerdi. Ama ağzı ve burnu," kıza bakıp, "sana benzerdi," diyerek kızın burnunu sevdi.

"Hani ağzı Ogün'e benziyordu?" diye sordu kız.

"Evet, ama ağız yapınız birbirinize zaten benziyor. Neyse uzun boylu ve kumrala yakın kahverengi saçları vardı.

"Ken gibi mi?" diye Nina'nın sözünü kesti.

Ogün kızgın bir şekilde, "Mira, Barbie'nin sevgilisini işe karıştırmasan olmaz," diyerek tavanı izlemeye devam etti.

GÖLGELER SERİSİ - 2 - KURTADAM GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin