#Su. -Part 2-#

191 8 6
                                    

Giray olduğunu düşündüğüm kişi yavaş bir şekilde dalgaların arasında kayboldu. Atlamamıştı sulara. Ama düşmemişti de. Bembeyaz dalgalar yükselip alçalıyordu. Onu içine çekiyordu geri vermemek üzere.

Ona çok benziyordu. Ama nasıl Giray olabilirdi? Giray'ın burada işi neydi? Neden buz gibi suyun içinde can çekişiyordu? Yoksa huzurla dalgaların kendisini sürüklemesine izin vererek gözlerini kapatıp ölmeyi mi bekliyordu? Ciğerleri çığlık çığlığa mıydı? Tekrar nefes almak için çırpınıyor muydu?

Farkında olmadan ayaklarım beni oraya sürükledi. Koştum. En uca kadar ilerleyip bakmaya başladım. Islanıyordum. Yere değebilecek kadar eğiliyordum görmek için. Haşin dalgalar köpük köpük olup kayalara çarpıyordu. Bana çarpıyordu ama göremiyordum. Giray'ı göremiyordum. Giray olup olmadığından emin olamadığım kişiyi göremiyordum. Ne yapacağımi bilemedim. Atlayıp kurtarmak istedim. Ama başaramayacağımı biliyordum. Çok derindi ve çok iyi yüzmüyordum. Yardım çağırmalıydım. Etrafta koşmaya başladım. ama yardım edebilecek kimseyi bulamadım. Banklarda birkaç yaşlı oturuyordu. Atlamalıydım.Bunu yapmalıydım. Belki atlayıp onu kurtaramayabilir ve kendim de boğulabilirdim. Ama atlamayıp onu orada bırakırsam ömür boyu vicdan azabıyla boğulurdum. Ve bu çok daha kötü olurdu.

Suya baktım. Sanki atlamamamı istercesine dalgalar iyice yükseliyordu. Mantıklı düşünemiyordum. Daha fazla duramazdım. Geçirdiğim her saniye onu ölüme bir adım daha yaklaştırıyordu. Son bir yardım umuduyla etrafıma baktım ama kimse yoktu. Derin bir nefes alıp uca doğru yürümeye başladım. Hafifçe zıplayarak kendimi sulara bıraktım.

Kim bilir belki bu benim sonum ya da ikimizin de kurtuluşu olacaktı. Ama tek bildiğim ölüme hiçbir şekilde hazır olmadığımdı. Kurtulursam annemler neden hiç tanımadıkları bu çocuğun arkasından atladığımı soracaklardı. Kurtulmazsam da yine aynı soru. Ama bu sefer bu sorunun dile gelişi büyük feryatlar ile olurdu. Hayal edebiliyordum. Ama cevabı yoktu.

Çoktan kararımı vermiştim bile. Atladım işte. Sebebi? Deli bir gençlik esintisi, büyük bir aşk uğruna olduğunu sanmak, düşünülmeden verilmiş kararlar. Veya tam tersi. Sonumu getirecek miydi bilmiyordum.

Tek bildiğim tam o anda soğuk suyu tüm vücudumda hissediyor olmamdı.

***

Ayaklarımdan başlayarak saçlarıma kadar ıslandım. Su buz gibiydi. İliklerime işliyordu. Gözlerimi açamadım. Ayaklarımı sağlam bir zemine koyamamanın verdiği telaşla çırpındım. Gözlerim kapalı olduğu için her yerin karanlık olması daha da kötü oldu. Kulaklarımda denizin uğultusuyla gözlerimi yavaşca açtım. Tuz gözümü yakıyordu.

Hemen daha da derinlere ve ilerilere doğru yüzmeye başladım. Gözlerim hareketsiz duran ya da çırpınan bir beden arıyordu.

Ama Giray neden ilk anda yüzeye tekrar çıkamadı? Yüzme bilmiyor olabilirdi. Ama hayır, yüzdüğünü duymuştum. O zaman deniz korkusu da yoktu. İlk atlamanın verdiği şokla bocalamış olabilirdi ama neden atlamıştı ki? Neden buraya gelmişti? Bilerek ve isteyerek atladıysa neden şok geçirsin ki? Hayır, dedim kendi kendime. İsteyerek atlamadı. Düştü? Ya da düşürüldü..?

Peki ama düşürülmesine rağmen yüzeye çıkabilirdi. O Giray'dı. Güzel gözleri ve saçlarına uygun bir vücudu vardı. Yüzebilirdi. Gayet yüzeye çıkıp kurtulabilirdi.

Ama neden yapamadı? Yüzmesini engelleyecek bir şey mi vardı? Hareket edemez halde miydi? Yaralı...Yaralı mıydı?!

Bu soruları kesinlikle cevaplamam gerekiyordu. Ama şu an değil. Soğuk ve derin denizin içinde nefes alamıyorken değil. Acele etmem gerekirken değil. Başka bir zaman. Tabi başka bir zamana sahipsem...

Kafamı karıştıracak düşüncelerden alamadığım hıncımı önümdeki çöpten onu ittirerek aldım. İsyanla ve sinirle kolumu bir kulaç öteye attım ve süzüldüm. Ve olabildiğince hızla yüzmeye çalıştım. Gözlerimi iyice açıp etrafa baktım. Kayalar,yosunlar,çelimsiz küçük balıklar, çöpler...

O sırada bir şey dikkatimi çekti. İleride bir hareketlilik.

Benden on metre kadar ileride olan kayaların arkasında suda titreşimler ve dalgalar oldu. Hiç vakit kaybetmeden tüm gücümle oraya doğru yüzmeye başladım. Kolumu en uzağa koyuyor, kendimi çekiyor ve ayaklarımla kendimi ittiriyordum. Tekrar ve tekrar. Her kol atışımda nefessizlik beni iyice zorluyordu. Ama buraya kadar gelmişken bırakamazdım.

Yüzerken aynı zamanda da hareketliliğin kaynağının Giray olmaması ihtimali beni korkutuyordu. Büyük tehlikeli bir balık olabilirdi.Hayır.Düşünmek istemiyordum. "Sadece yüz." dedim kendi kendime "Sonucu ne olacaksa olsun. Sadece yüz."

Üstü yumuşak görünümlü yosunlarla kaplı kayalara ulaştım ve tereddüt etmeden arkalarına ilerledim.

Gördüklerim beni bu soğuk sudan daha çok ürpertmişti.

4 SANİYE.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin