Breana ile Norvin o ahırda gerçekten büyük bir sırrın başkahramanları olmuşlardı. Norvin'e bir kaç saniye gibi gelen o dakikalar bittiğinde, geri çekilmek için tüm kuvvetini kullanmıştı. Ayrıldıklarında Breana Norvin'in yüzüne bakamamıştı bile. Norvin onun yanağını okşadı. Ama bu olmaması gereken bir şeydi. Kendi eliyle yüzünü kaşır gibi yaparak Norvin'in elini uzaklaştırdı. Mesajı netti; "Bunu yaşanmadı sayıyorum".
-Buraya gelirken bir şeyler çiziyordun dedi Norvin. Konuyu o da anında değiştirmişti. Ruhani hayvanı bal porsuğu olan biriyle tartışmaya girmek iyi bir şey değildi. Çabuk parlayabilirdi. Daha uygun bir anda, elbet devamı gelecekti...
-Bugün yapılan turnuvaları çizdim.
-Ben de var mıyım?
-Varsın
-Öyle mi? Görebilir miyim.
Bulundukları bölmeden tam çıkıyorlardı ki Norvin tek bir hareketle geri çekti. Kendine çevirip ağzını kapattı. Sus işareti yaptıktan sonra ahırın dışını gösterdi. Birileri geçiyordu. Norvin ejderine seslenmeye çalıştı.
"PERSEUS"
"Ne oldu?" dedi telaşla. "Neredesin"
"Ahırın içinde. Dışarıda kim var?"
"İnanamıyorum. Beni bunun için mi uyandırdın. "
"Perseus."
"Baban var. Etrafa bakınıyor. Galiba seni arıyor. Norvin neler oluyo?"
"Önemli birşey değil Perseus. Sabah anlatsam"
"Aman iyi" dedi ejder. Arada böyle triplenmeleri oluyordu. Norvin umursamadı. Breananın kulağına doğru eğildi.
-Babam dışardaymış ben çıktıktan bir süre sonra çık
Breana kafa salladı. Norvin çıkarken ona baktı. Girdikleri bölmede bir kendisi bir de gölgesine saklandıkları at ile kalakalmıştı. At için de ne garip bir görüntüydü kimbilir. Uzaklaştıklarına emin olunca kafasını dışarı çıkıp etrafı kolaçan etti. Çıkıp yere dağılmış kağıtlarını topladı. Gideceği bir yer düşündü o sırada. Öyle bir yer olmalıydı ki; diğerleri orada bütün gece geçirdiğine inanmaları için az kişinin gideceği bir yer olsun, çok tercih edilmesin.
-Tabii ya. dedi ve Norvinin çıktığı kapının zıt tarafındaki açıklığa yöneldi. Norvinin ejderinin oraya gidecekti.
Ejderhayı, halkının dövdüğü en iyi demirlerle zincirlemişlerdi. Öyle bir bağlantı kullanmışlardı ki Ejder ani bir hareket yaparsa zincir daha da kısalıyordu. Maksimum sınırlar beyaz bir kireçle çizilmişti. Doğal gizli geçit oluşturan bir oyukluktan içeri girdi. Burası tam olarak ejderinbağlı olduğu derin yamacın yanına açılıyordu. Etraf derin ormanla kaplıydı. Bu açıklığa giderek tam ejderi görebileceği yere oturdu, ayaklarını uzakttı. Ve ejderi çizmeye başladı.
öyle dalmıştı ki bir kükremeyle yerinden sıçradı. O muhteşem ejderha uyanmıştı. Ayaklanıp ona bakıyordu. Breana bir an telaşa kapıldı ancak
-Dur dur. Diye bağırdı. Bak beni anlıyorsun ona eminim. Dur bana sakın ateş püskürtmeye çalışma sana ilaç verdiler. Ateş çıkarmaya çalıştığında korkunç bir acı çekiyor olacaksın.
Ejderha onu dinlemeden tekrar kükredi. Ancak bu normalde ateş çıkaran kükremesiydi. Onun yerine boğazında korkunç bir acı ve karıncalanma hissi doldu. Çıkan şey buhar oldu. Breana nefes verdi
-Birşey olmuyor. Ateş çıkarmak için gerekli bir organın var. içirdikleri toz orada yapışık duruyor. Her ateş çıkarmaya çalıştığında onu aniden donduruyor. Buz tanelerine çeviriyor. İç organlarını parçalayacaksın daha fazla zorlarsan. Tanrım bir erderhayla konuşuyorum. Beni anlıyor olsan keşke.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderlerin Leydisi(DÜZENLENİYOR)
FantasyYazım yanlışları ve düşük cümlelerden temizliyorum. Kopuk gelen bölümleri de tekrardan ele alacağım. "+" işareti gördükleriniz yeniden düzenlenmiş olanlarıdır. YERLERİ YENİ SİLDİM BASMA ÇOCUĞUM diyerek buradan tüm annelere selam ederim=)) Breana Lo...