Bölüm-12❄️Kavga

4.1K 215 29
                                    

°Yıldızımızı doldurmadan geçmeyin lütfen ✬ °

Bölüm şarkısı ; No.1 - Hiç Işık Yok 🎶

-Berfu Kaba'dan devam 🗣️

°

Aldığım zor kararların altında ezilmeye mahkumdum. Bu birazda benim suçumdu aslında. Bunu değiştirmek için hiç birşey yapmıyordum. En ufak sarsıntıda tökezliyor olsamda inatla o yolu yürümeye devam ediyordum. Sanırım şimdi hayatımdaki en zor yollardan birine girmiştim. Taşlı, telli, dikenli, cam kırıklarıyla dolu. Düşe kalka yürümeye devam ediyordum çünkü bileğimi sıkıca kavramış bir el vardı. Düşmemi umursamadan çekiştirip duruyordu. Dinlenmeme nefes almama müsaade etse aslında daha iyimser bakabilirdim bu duruma. Ama şimdi tam olarak sağlam olmayan bir ipin üzerinde yürüyordum.

"Küçük hanım kim Alper? Tanıştırmayacak mısın?" diye sordu kırklı yaşlarının sonuna varan ama hala yakışıklılığından birşey kaybetmeyen Erol bey. Ben onu tanıyordum ama o beni tanımıyordu. Bir zamanlar onlara hizmet ediyordum. Fakat beni hatırlamamış olması bunu çoktan unuttuğunu gösteriyordu.

Sahi ben kimdim ya? Belki de çoğu insan bu soruyu duyduğun da kendisine bunu soruyordu. Benim bu insanların arasında ne gibi bir işim var? Bunun cevabını inanın bende bilmiyorum. Yanımdaki adamın da bildiğinden pek emin değilim ama o daha fazlasını biliyorum havasındaydı. Umarım beni utandıracak birşey söylemezdi.

"Karım baba!" dedi hiç buçalamadan. Kendinden emin duruşu, kimseden çekinmiyorum bakışı, tüm bunlar o kadar tuhaf geliyordu ki bana bir an onlara yalan söylüyor ben onun karısı falan değilim demek istedim. Onu ailesine karşı mahcup bırakmak istedim ama bundan da şüphem yok değildi hani. Utanca dair hiç birşeyi taşımadığı ortadaydı çünkü.

"Karın mı?" diye sordu Sude hanım yüksek voltajlı bir ses tonuyla. Burada çalışırken de benden haz etmezdi zaten. Kısa bir sürede çalışmış olsam bile bu benden nefret etmesini engelleyememişti.

"Saçmalama Alper! Bir hizmetçi parçasını mı karın diye yanına yakıştırdın?" duyabileceğim en ağır cümle değildi belki ama kalbimi ayaklarının altına alıp ezmesine yetipte artmıştı Lamide hanımın. Gururumun incindiğini hatta incitmekle kalmayıp yerle bir olduğunu hissediyordum. Elimi kavrayan el sahiplenircesine sıkılaşmıştı. Ama bu bana kendimi iyi hissettirmiyordu.

"Asaletin parayla ölçülmediğini söyleyen sen değil miydin annecim? " Yanımdaki adamın aşağılayıcı üslubu anne dediği kadına mıydı? Bu kurduğu cümleyi benim için mi kurmuştu yani? Hemde çok değerli annesine.

"Alper.. " dedi Lamide hanım öfkeyle. Sesinin seviyesi bir tık daha yükselmişti fakat araya giren Erol bey karısını susturarak Sude hanıma dönmüştü.

"Sude küçük hanımı bir süreliğine odanda misafir edebilir misin?" diye sormuştu. Bunu pek hoş karşılamayan Sude yumruklarını sıkarak "Amca.." diyerek itiraz etsede Erol bey kesin bir dille karşılık vermişti.

"Sana ne diyorsam onu yap Sude!"

Sudenin nefret dolu bakışları üzerime çevrilirken yeri döven adımlarla yanıma geldi.

"Gel benimle !" bıcak kadar keskin sözleri kulağıma ulaştığın da elimi kavrayan elden zorlukla kurtulabilmiştim. Tekrar yere eğdiğim başımla önümdeki kadını takip ederken oldukça mahcuptum. Hiç biri hoş karşılamamıştı beni ve burada fazlalık olduğumu açık açık yüzüme vurmuşlardı.

"Adam gibi açıkla hemen bu durumu Alper! " son duyduğum sözler Erol beye aitti. Sonrasını duyamamıştım. Benim yüzümden kavga çıkacaktı orası kesindi. Suçlu ben olmasamda şimdilik tek suçlu bendim. Suçum kabullenilene kadar merdivenleri tırmanan kadını takip etmeye devam ettim. Önden büyük kapılı gösterişli bir odaya girdiğin de peşinden içeri girerek köşede durdum. Çekiniyordum. Büyük bir halt yemişim gibi yanaklarımı ateş basıyordu.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin