°Yıldızı doldurmayı unutmayın ♡°
Bölüm şarkısı; Sıla - Oluruna bırak 🎶
°
Aşk karşılıksız olunca acıdan başka bir şey vermiyordu. Dağa taşa küsüp kapanıyordun bir yerlere. İçindeki alevler geçen günlere inat kül ediyordu kalbini. 'Bu günden de sağ salim çıkarsam benden güçlüsü yok bu dünya da' dedirtiyordu.Her duygunun karşılıklı olanı güzeldi.
Sude gülüşünü usulca silerken tutuşu hafifleyen adamın ellerinden kurtulup sedeleyerek geri çekildi.
Aşk bu kadar acıtmamalıydı canını. Haksızlıktı bu.
"Bir şey yok yenge, Alper abi..." derken bir darbe daha inmişti kalbine. Yutkunarak devam ettirdi konuşmasını.
"Alper abiye sormam gereken bir şey vardı!" Lamide hanımın kavisli kaşları şeklini korurken Sude son kez Alper'in gözlerinin içine baktı. Acısını hissetsin istedi, ama adam hissetmiyordu. Kalbi yok gibiydi ama vardı. Vardı sadece daha kimse dokunamamıştı kalbine. Belki de havuza düştüğü kız.. Belki de o kız çoktan dokunmuştu kalbine!
Gözleri acıyla kısılırken başını olumsuzca sallayıp kapıya yöneldi. Yengesi Lamide hanımın yanından geçip gittiğin de, Lamide hanım gözlerini oğluna dikmişti.
"Kalbini mi kırdın?" diye sordu. Alper yüzünü sertçe sıvazlayıp bedenini yatağına bıraktı.
"Çıkarken kapıyı ardından kapat!" dedi annesinin söylediğini duymamış gibi yaparak.
"Biraz daha nazik olmayı dene Alper! O'nu sevmek zorunda değilsin, ama kalbini de kırmaya hakkın yok!" Anlaşılan herkes sabrını sınıyordu bu gece. Başını kapıdaki annesine çevirip dişlerini sıktı.
"Tavsiye alacağım en son insan bile değilsin Lamide Akdağ! Çık ve kapıyı ardından kapat!" Bu kadar netti Alper. Kırdığı kalpler gecenin sessizliğin de hıçkırıklarla göz yaşı dökse de umurunun köşesinde dahi değildi. Lamide hanım konuşacak gibi olsa da sustu. Oğlu o'nu hiç bir zaman affetmeyecekti. Kocası bile onu affetmişken canından bir parça olan bu adam affedemiyordu O'nu.
Sessizce çıkarken kapıyı da ardından kapatmıştı. Bir gece daha son bulacaktı. Ve gündüz herkes maskesini takacak etrafa gülücükler saçacaktı.
°
Berfu hızlı hızlı yalıya yürürken vardığı gibi mutfakta almıştı soluğu.
"Günaydın Meryem abla?"
"Günaydın Berfu"
Üç kadın hızlı hızlı kahvaltı sofrasını hazırlamaya koyulurlarken, bu günün pazar olması da Meryem hanımı ayrı bir geriyordu. Erol bey, Haldun bey ve Alper bey evde olacaklardı. Tabi eğer Sude hanım yine bir organizasyon yapmamışsa. Bahçe de hazırlanan şaşalı kahvaltı sofrasının eksiklerini tamamlayan Berfu tam arkasın da durmuş onu izleyen adamdan habersiz masum masum işini yapıyordu.
Herşeyin kusursuz olduğuna kanaat getirdiğin de Lamide hanım için hazırladığı bitki çayını almak için arkasını döndüğün de burun buruna geldiği dön geceki adamla düşmemek için kollarına tutundu. Gözleri kocaman açılmışken her seferinde karşılaştığı bu adamın tesadüf olmadığının farkına varmıştı.
"Yine mi sen?" dedi kaşlarını çatıp geri çekilirken. Adamsa dün geceki gibi kirpiklerini dahi kırpmadan uzun uzun gözlerine bakıyordu. Ah gözlerinde ne aradığını bir bilse yardım edecekti de bilmiyordu işte.
"Bir sorun mu var Alper?" Arkadan gelen Lamide hanımın sesiyle gözlerini kızdan çekip sandalyelerden birini çekip oturdu. Annesi bu kıza olan merakının farkına varırsa işinden ederdi. Bu da sinirlerini bozardı Alper'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ
ChickLitAnlamını yitirmişti alfabedeki tüm harfler şimdi. Yalnızca ikimiz vardık bu karanlık yerde. Korkuyordum, bu doğru. Titrediğim de bir gerçekti. "Sana dokunanın elini kırarım demiştim değil mi? " dedi buz gibi soğuk kelimleriyle. Elini masaya koyduğun...