Merhabalar efendim sizi bölümle baş başa bırakmadan önce bir kaç birşey söylemek istiyorum. Ben bu platforma geleli daha çok kısa bir süre oldu. Bu süre zarfında wattpada giremediğim uzun zamanlar oldu. Kitaplarımı ihmal ettiğim 49 k oluşumuzu bile kutlayamadığım zamanlarım oldu. Bazılarına göre çok az olan bu kitle benim için büyük bir dünya gibi. Her bölümün 80 kişiye yakın vote alıyor olması biraz da benim hattam aslında. Bölümleri uzun aralıklar bırakıp atıyor oluşum en büyük etken buna. Ama size bu konuda açıklama yapmak isterim. Yks çalışan mezuna kalmış bir öğrenciyim. Psikolojimi de tahmin edersiniz ki sınav stresi acaba geçen sene ki gibi olur mu düşünceleri beni kitaplarımı yazmaktan uzaklaştırıyor açıkçası. Sınava bir hafta kala bunu sizinle paylaşmak istedim çünki artık o yük üzerimden kalkacak ve bölüm yazmak için önümde hiç bir engel kalmayacak. Biliyorum biliyorum çok konuştum ama bitiriyorum şimdi. İhmal ettiğim kitaplarıma daha fazla yoğunlaşacağım ve kitaplarına değer veren önemseyen bir yazar olacağım. Daha aktif daha seri olacağım. Buna canı gönülden söz veriyorum 🤗
Sizi 49 k defa kucaklar, teşekkürlerimi sunarım 💞
Keyifli okumalar..Alper Aldağ'dan devam 🗣️
Bölüm şarkısı ;Kahraman Deniz- iyiyim 🎶
°
Dünya denen gezegenin benim cehennemim olduğunu düşünürdüm hep. Düşünmeyi geçip uygulamalı öğreneli yıllar oluyor. Daha küçük bir adamken başlamıştım iskencemi çekmeye. Üzerimde oynanan oyunların ağırlığıyla çok küçük yaşta tanışmıştım. Kötüyü iyiyi daha sekiz yaşındayken öğrenmiştim. O gün tarafımı seçmek zorunda bırakılmıştım. Ama hiç bir zaman iyiliğe yakışmadığımı da biliyordum. Yiyeceğim içeceğim kan ve göz yaşıydı benim. Damarlarımda kan yerine kötülük akıyordu. İlk vukaatımı dokuz yaşında yapmıştım. O izler zihnimden hiç silinmeyen büyük ayrıntılardı. Bu gün ki yerimi bana hatırlatan, kendime indirdiğim ağır darbelerdi. Geçmişimi unutmak bir yana dursun unutur gibi olduğum da bir tokat gibi indiriyorum yüzüme. Bedenimde bununla ilgili bir kaç yara izi vardı.
Hepsi benim eserimdi. Bütüm bunlar benim cehennemimdi. Ancak bir süre sonra acı çekmekten terfi ederek cehennemimin lideri olmuştum. Şimdi acı çektirme sırası bendeydi. Öldürmek, ağlatmak, iskence etme sırası bendeydi artık. Bu hazzı çok uzun süre önce tatmıştım. Vicdanımı test etmek için sınıf arkadaşlarımdan bir tanesini okul çıkışı kıstırmış ve ağzından burnundan kanlar fışkırına kadar dövmüştüm. Yetmemiş dedeme ait çaldığım çakıyla göğsünü çizmiştim. Neden mi yapmıştım? Hiç.. Hiç bir sebebim yoktu. Mantıklı bir nedenim, kendimi haklı çıkaracak bir açıklamam yoktu. Ki, olsa da bunu yapmayacağımı herkes çok iyi bilirdi. Dedemin yüzüme indirdiği o sert tokatlara rağmen dişlerimi sıka sıka susar tek bir kelime bile etmezdim.
"Neden yaptın ulan?" diye kükreyen dev gibi bedenine inat asice başımı kaldırır kaşlarımı sonuna kadar çatardım. Sessizlik hakim olurdu bir süre aramızda. O bana bakar ben ona bakardım. Elindeki tesbihler, parmağındaki o değerli taşlardan yapılmış yüzüğü hiç bir zaman unutmadım.
Beni bu hale getiren yalnızca o değildi lakin beni eğiten azılı bir katil yapan kendisiydi. Silmem gerekiyordu. Onu babamı ve annemi! Bu dünyadan silmem gerekiyordu. Üzerimde iz bırakan o insanların canını yaka yaka soluksuz bırakmam gerekiyordu. Peki ben ne yaptım? En büyük kötülüğü. Yaşamalarına izin verdim.. Onlara bundan daha büyük bir ceza verilemezdi. Yüzlerindeki o maskeyle inat her gün acı içinde, pişmanlık içinde kıvrındıklarını biliyordum. Benim bir zamanlar hissettiğim herşeyi onlar hissediyordu ancak tek bir farkla, onlar benim kadar şanslı değillerdi. Acı çeke çeke, yüreğim yana yana o ateşte kalbimi buza çevirdim. Güçlüydüm, bencildim ve fazlasıyla kindar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR TANESİ
ChickLitAnlamını yitirmişti alfabedeki tüm harfler şimdi. Yalnızca ikimiz vardık bu karanlık yerde. Korkuyordum, bu doğru. Titrediğim de bir gerçekti. "Sana dokunanın elini kırarım demiştim değil mi? " dedi buz gibi soğuk kelimleriyle. Elini masaya koyduğun...