Bölüm-3

11.9K 794 1.1K
                                    

Bir yıl sonra

"Hyung? Yanına gelebilir miyim?"

Jungkook hyungun kapısının önünde elimde üniversite soruları ile dikiliyordum. Matematik hocası ödev vermişti. 2 test kıtabı bitecekti ama ben daha birinciyi bitirememiştim çünkü lanet olası sorular fazla zordu. Bana bu konuda yardım edebilecek tek kişi Jungkook hyungtu. Çünkü Yoongi hyung uğraşmaz, Taehyung, Mingyu ve Jongin de liseden bu testler yüzünden nefret ediyorlardı ve bu yüzden yapmak istemezlerdi.

"Gel, güzelim."

Gülümseyip içeri girdim. Bana hep bu tür kelimeler kullanırdı. Kalbimde uçuşan kelebekleri göz ardı etmeye çalışarak yavaşça kapıyı açıp içeri girdim. Yine resim yapıyordu, bana yandan bir bakış atıp yapmaya devam etti. Bende kapıyı kapatıp yanına ilerledim. Resim yaparken yarım bırakmayı sevmezdi bu yüzden bitirmesini izlemeye başladım.

Bizimle aynı eve taşındıklarından beri en samimi olduğum ama yanında en çok gerildiğim kişi olmuştu. İlk aydan sonra bana "Her konuda soru sorabilirsin, yardımcı olurum." demişti ve ben de o günden sonra onun yanında ders çalışmaya başlamıştım. Çünkü onun yanında çalışmayınca asla gidip soru sormuyordum. Lanet olası sosyofobim. Sadece ona işliyordu sanki.

Çizdiği resim bitince bana doğru dönüp gülümsedi.

"Ne oldu güzelim?"

Elimdeki test kitabı ile paytak paytak bir kaç adım attım ona doğru.

"Ş-şey hyung... bir kaç soru yapamadım da... yardım eder misin diyecektim. Ama meşgulsen gidebilirim."

Benim bu çekingen hallerime gülüp belimden çekip oturduğu iki kişilik koltuğa oturttu.

"Sorabilirsin ve hayır meşgül değilim."

Gümsedim ve kitabı açtım. Hayır yani abicim biz son sınıfız. Ödev nedir ya? Tamam sayısal bir bölümdü  ama, ödev nedir ya?

Düşündüklerime dudak büzerek testten en zor olan sorulardan birini gösterdim. Bana doğru eğilip gülümsedi.

"Pek de zor değilmiş ama ver bakalım."

Her zaman olduğu gibi ilk kendisi çözdü. Sonra bana en kolay yoldan esprili bir şekilde anlattı. Aynı zamanda hem gülüp, hem dinleyip, hem de gerilmek çok yorucu bir işti.

Verdiğim tüm soruları anlayınca kafamı kaşıdım. "Ben bunları neden yapamadım ki?" Kendi kendime konuştuğumu düşürken hyungum duymuş ve gülümsemişti. "Çok ders çalıştın çünkü. Yeter artık daha fazla çalışma."

"Ama hyung, iki ay sonra sınav var ve benim çok çok çok çok fazla çalışmam lazım böyle kocalaman."

Kollarımı açıp benim dilimce kocalaman işareti yaptığımda hyungum kahkaha attı. Gerçekten harika bir kadife sesi vardı. Tanrım...

"Park. Ders çalışmaya ara ver ve git yemek ye."

Otoriter bir sesle söylediğinde dudak büzüp masum olduğunu düşündüğüm bir bakış attım. Eğer hyungum sert bir sesle bir şey söylerse onu yapmazsam Yoongi Hyungtan bile daha korkunç bir şekilde bakabilirdi bu yüzden hem dediğimi yapmak hem de eğer kızarsa sakinleştirmek için masum bir şekilde bakıyordum.

"Jimin. Haydi dedim."

Uzun bir şekilde oflayıp kalktım.

"Park Jimin!"

Hızla elimle ağzımı kapattım. Of, öf, ve türevleri kelimeler kullanmamı saygısızca buluyor ve buna karşılık beni sürekli uyarıyordu. Ve bilin bakalım kim bunu sürekli unutuyordu? Evet, evet. Ben.

"Hyung gerçekten ağzımdan kaçtı özür dilerim."

Üstüme yürüdü. Ben de geri geri giderek özür diliyordum. Sonra birden ayağım halıya dolandı ve tutunmak için elimi havaya kaldırdığımda bulduğum ilk şey hyungumun saçıydı. Ve ben bunu kullanıp saçına tutundum ve ben yatağa o da üstüme düştü. Bir taraftan da yere düşerken adeta ağaçtan atlayan tarzan gibi garip bir ses ile bağırıyorduk.

"Jimin. Sana sinirlenmemem için tek sebep söyle."

Burnundan soluyarak konuşunca ellerimle gözlerimi kapadım.

"Bir sebep bulamıyorum ama lütfen bağırma hyung korkuyorum."

Tek gözümü ellerimin arasından çekip ona baktım.Hyungumun yüzü aniden yumuşadı sonra birden karnımda gezinen parmaklar gıdıklanmama sebep oldu ve kahkaha atmaya başladım. Ben kahkaha atarken o hem beni gıdıklıyor hem de kendisi de gülüyordu. En sonunda yorulup yanıma yattı ve gülmekten kızaran yanaklarımı elleri arasına alıp sıktı. Böylece dudaklarım önde balık gibi ona bakarken bir yanda değişik bir sesle kıkırdıyordum. Yanağımı tuttuğu için sesim garip çıkıyordu.

Yaklaşıp yanağımı öptü.

"Sana verebileceğim en büyük ceza bu olabilir bay peri."

---------------

Odamda bir test kitabını bitirmiş diğerininde yarısını bitirdiğim için gururla arkama yaslanmıştım. Elimle saçlarımı dağıtırken bir ses geldi. Hadi ama, kendimi hafiften havalı hissederken cidden karnım mı guruldadı? Gerçekten mi?

Oflayarak aşağıya indim. Mutfaktan bir şeyler alacakken gözüme saat ilişti. 23:06. Oha! 6 saattir ders mi çalışıyordum yani ben? Kendime bir beşlik çakıp dolaba ilerledim. Merdivenden birinin indiğini görünce oraya baktım.

"Yoongi hyuuuuuuung~"

Bir kaç hafta hep geç gelip erken gidiyordu. Üniversitede dersleri yoğun olduğu için finallerde kütüphanede sabahlıyordu. Koşup boynuna sarıldım. O da hemen karşılık verdi.

"Ne yapıyorsun miniğim? Senin uyuman gerekmiyor muydu?"

Göz devirdim. Tanrı aşkına ben sadece 18 yaşındaydım. 8 değil.

"Bir yerde görmüştüm. Eğer hyunguna göz devirirsen o hyung o gözü seve seve çıkarırmış. Biliyor muydun?"

Tehdidimi alınca geri çekilerek dolaba geri gittim. Acilen bir şeyler yemezsem midem beyaz bayrak sallayacaktı.

"Hyung, yemek yedin mi? Yemediysen  noodle yapabilirim istersen?"

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Kahve içmem gerek."

Kafa sallayıp kendime bir noodle yaptım. Onu afiyetle yerken hyungum bana bakıyordu.

"Son zamanlarda Tae çok üzgün duruyor Jimin. Ne olduğunu biliyor musun?"

"Hayır hyung. Odadan pek fazla dışarı çıkmıyor. Ben de zaten hep test çözüyorum."

Dudaklarını düşünürcesine büzdü.

"Ben bir gidip bakayım." Kafa salladım o ayağa kalkarken bende bitmiş tabağı makineye atıp yukarı çıktım.

Lanet olası okul yarın tekrar başlıyordu.

Sikeyim.

-------------------

Tekrar merhaba. Bölüm nasıldı?

Azıcık yorum istesem çok mu şey isterim:(

Sizi seviyorum.

Görüşürüz♡

Impossible~ JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin