Bölüm 3 (Fısıltı)

111 27 7
                                    

Selamlar! Biliyorum uzun zamandır yoktum ama artık geldim. Sınavlarım başlamadan yazayım dedim. En kısa zamanda SİDD'ye de bölüm atacağım. Onu da takip edebilirsiniz. Bu arada bu bölüm baya uzun ve güzel oldu. Fantastik maceramızın başlayacağı güzel yerler yakındır. Neyse çok konuştum. Oylamayı unutmayın!

İyi okumalar!

Bölüm 3
"Şey, iyi misin sen?" diye bir ses daldığım derin sulardan beni çıkardı ani bir şekilde.

"Ha?" diye bir cevap çıktı ağzımdan.

Olamaz! Beni yanına çağırmıştı en son değil mi? Hayır bunu yapamam. Rezil olacağım kadar oldum zaten. Üstelik şu an suratıma çok tuhaf bakıyor. Sanırım benim tuhaf görünmemden. Daha fazla oyalayamam onu.

"Ee şey ben, ben... ders çalışmaya gitmeliyim." elimdeki kitap havada sallayarak "üstelik bu kitabın da bitmesi gerekiyor." dedim ve yapmacık bir şekilde tebessüm ettim. Ne yapabilirdim ki? Heyecandan ölecek gibiydim. Ama o benim aksime oldukça samimi bir cevap verdi.

"Çok tatlı kızsın gerçekten. Ama dersini de kitabını da sonra halledebilirsin bence!" dedi ve elimden kitabı anlamadığım bir an aldı. Kitabı inceledikten sonra "Hmm, güzel kitap! Klasikler ha! Suç ve Ceza..." dedi bana bakmaya çalışarak. Bakmaya çalışarak diyorum çünkü başımı yukarı kaldırıp, onun yüzüne bakmaya bile cesaretim olmadı.

"Şey, aynen bu kitabı hep okumak istiyorum. Neyse ben gideyim." dedim ve kitaba uzandım ama o elini havaya kaldırarak, kitaba sadece bakmamı sağladı. Boyunun uzunluğu yetmiyormuş gibi şimdi de elleriyle havada tutuyordu. Bende "Kitabımı verir misin?" diye uzandım ama o benden daha çok  uzağa çekti. Bunu yaparken eğleniyordu çünkü bana durmadan sırıtarak bakması ve benim bakışlarımı kaçırmam oldukça hoşuna gitmişe benziyordu.

En sonunda alamayacağımı kavradım ve bu kadar yakınlığın tehlikeli olduğunu kendime içimden tekrar ettim. Ve ayrılmayı başardım.

"Lütfen kitabımı verilir misin?" dedim hafif bir kızgınlıkla.

"Ama bana hala söylemedin hem cevabını hem de adını."

"Bak, dedim işte işim var ayrıca adımı neden merak ediyorsun ki?" diye sordum korkusuzca. Bu cümleyi ben mi kurdum diye başta biraz şüphe ettim ama onun bana olan bakışlarından tüylerimin diken diken olmasıyla gerçek olduğunu kavradım.

"Ben bilmek istiyorum sadece. Neden düşmanmışız gibi davranıyorsun? Bak, hala teklifim geçerli." dedi ve masayı işaret ederek. "Arkadaşlarımla bu masada oturuyoruz. Gelmek istersen birde ismini söylemek ya da ismimi öğrenmek istersen buradayım." dedi tatlı bir gülümsemeyle.

"Ben yani şey, kusura bakma. Sadece biraz endişeliyim de dersler konusunda ayrıca yeni geldim buraya ve işte..." deyip ofladım. Sonra da anlamlı bir şekilde gülümsedim. O da aynı şekilde karşılık vererek gülümsedi. Sonra arkadaki kalabalık masayı işaret etti. Gülümseyip gözlerimle onayladım. Bana kitabımı uzattı. Ben de hızla aldım ve arkasından yürümeye başladım.

"Ooo kaptanımız geldi! Kaptan sen çok yaşa emi!" dedi aralarından kıvırcık saçlı olan.

"Selam ve teşekkür ederim Ömer. Her neyse, bu maçı da aldığımız için mutluyum. Bu da... şey, şey..." dedi bana bakarak. Hızla atıldım elimi uzatarak.

"Afra, Afra Koday!" dedim büyük bir tebessüm ile. Sonra başta Ömer olmakla birlikte masadaki herkes ile tokalaştım. Tokalaşma faslı bitince bana koca bir gülümsemeyle bakan kaptanı gördüm.

"Ne oldu, niye öyle bakıyorsun?" diye sordum fısıldayarak. Bana önündeki sandalyeyi çekti ve oturmamı işaret etti. Ben de oturdum. O da hemen yanıma oturup sandalyelerimizi neredeyse birbirine kenetlendi. Masadaki herkes heyecanlı heyecanlı maç özeti yaparken o benim kulağıma fısıldadı.

SİRİUS YILDIZI / ASKIYA ALINDI! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin