Haftanın son günüydü. Seul olmadığı kadar soğuktu ve hafiften yağmur yağıyordu. Jaebeom iki bavulunun da arabanın bagajına yerleştirildiğini görünce şişme montunun önünü çekerek kollarını birbirine bağladı. Dizi çekimleri için tekrar yurtdışına çıkıyordu. Burada kaldığı süre boyunca üyelerine iyi bakmaya çalışmıştı.
Onlar için sağlıklı yemekler yapmış spor yaparken ne kadar ileriye gidiyorlar diye izlemişti. İleriye gittiklerini görünce durduruyordu. Bellerini veya başka bir yerlerini incitmelerini istememişti. Bu süre boyunca Jackson'la doğru düzgün konuşamamıştı, doğrusu her seferinde ondan kaçmıştı.
Şoför birkaç şey almak için binaya girdiğinde Jaebeom arabaya bindi. Dışarısı oldukça soğuktu. Arabanın içine girince kapıyı kapamak için hareket ettiğinde başka bir beden buna engel oldu. Kim olduğuna bakmak için kafasını kaldırdığında Jackson'ı görmeyi beklemiyordu.
Jackson kapıyı açıp içeri girip kendisi arkasından kapıyı kapamıştı. Jaebeom'un karşısına geçip onun gözlerine baktı. "Seni seviyorum." dedi. Jaebeom ne diyeceğini bilemez bir şekilde Jackson'dan başka her tarafa bakarken Jackson Jaebeom'un yanaklarından tutup kendine çevirdi.
"Neden benden kaçıyorsun? Beni sevdiğini söylemiştin. Tamam, üyeler için ama sende mutlu olmayı hak ediyorsun. Başkalarını düşünmeyi kes Lim Jaebeom. Yoksa bunu senin için ben yapacağım ve yapacaklarım hoşuna gitmeyebilir!"
"Jackson-"
Jackson dudaklarını Jaebeom'un dudaklarına bastırdı. Jaebeom şaşkınca gözlerini sanki daha da büyütebilirmiş gibi büyütme çabasına girdi. İnsanların dediği gibi karnında kelebekler uçuyordu yada açlıktandı. Ama bunun kesinlikle açlıktan olduğuna emindi. Çünkü sabahtan beri doğru düzgün bir şey yememişti.
Jackson dudaklarını hareket ettirdiğinde Jaebeom ellerini Jackson'ın göğsüne koydu. Onu itmek istiyordu ama bir yanı da buna devam etmek. Ne yapacağını bilemezken kendisini Jackson'a karşılık verirken buldu. Oturduğu yerden yavaşça kalktı ve Jackson'ın geriye yaslanmasını sağlayarak kucağına yerleşti. Jackson'ın yanaklarındaki eli montunun fermuarını buldu ve indirdi. Şişme montunu çıkardıklarında Jaebeom'un elleri Jackson'ın omuzlarına yerleşti.
Her saniye derinleşen öpüşmelerinde nefes nefese ayrıldılar. Sıcak nefeslerini birbirinin şişmiş dudaklarını okşarken Jackson sırıttı. Kucağındaki bedenin belindeki eli tişörtün içine sızdı ve yumuşak teni okşadı. "Birisi bizi böyle yakalarsa yanacağımızı biliyorsun, değil mi?" dediğinde Jackson'ın kucağından inmek gibi bir hamlede bulunmadı. Yerinden oldukça memnun gibiydi.
Jackson sevdiği adamın yüzünü izlerken kafasını iki salladı. "Umurumda değil aslında." dediğinde Jaebeom gözlerini devirdi. Şoförün sesini duyunca kalkmak için hareket ettiğinde Jackson bunu engelledi. Dudaklarını büzdü ve kafasını ona uzattı. Jaebeom dudaklarını Jackson'ın dudaklarına bastırıp hemen ayağa kalktı.
Jackson gülümseyerek kollarını birbirine bağladığında şoför kapıyı açmıştı. Dudakları şiş ve saçları dağınık iki bedene saygıyla eğildi. "Hazırız, şimdi yola çıkıyoruz. Bay Wang'da mı geliyor?"
"Lidomuza eşlik edeceğim, lütfen siz işinize devam edin."
Jaebeom şişme montunun üzerine otururken kollarını bağlamış karşısında rahat bir şekilde oturan bedene baktı. Daha beş dakika önce onunla öpüşmüştü, şimdi de sanki hiç öpüşmemişler gibi oturuyorlardı.
"Bu öpücükten sonra benden kaçabileceğini zannetme."
"Göreceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
real & fake
FanfictionLim Jaebeom ve Wang Jackson'ın hakkında çıkan söylentilerin gerçekliği sorgulanıyordu.