12.

1.1K 126 56
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Uçakta yan yana oturuyorduk. Hayatımda ilk kez uçağa biniyor olmamın yanında ilk kez vip bölümünde bulunuyordum. Her şey ve herkes, bütün bu alaka bana çok yabancı geliyordu. Buraya, bulunduğum bu yere hiçbir şekilde ait değildim.

Kai kemerini bağlarken "Bir sorun mu var?" diye sordu. "Kusacak gibi görünüyorsun. Uçak fobin falan mı var yoksa?"

İş yerinde değildik değil mi? Ona içimden geldiği gibi ters cevaplar verebilirdim.

"Bu soruyu sormak için biraz geç kalmadınız mı sizce?"

Yerinde kıpırdanmayı bırakıp bütünüyle bana döndürdü bedenini. Tek kaşı kalkmış, ifadesi kayıtsızlık zarfından sıyrılıp çıkmıştı. Belki bir tutam öfke, bir tutam da telaş vardı yüzünde.

"Uçak kalkmak üzere. Bana laf yetiştireceğine cevap ver. Uçak korkun mu var?"

Sorusunu cevapsız bırakabilir ya da daha fenası onu onaylayarak zannını pekiştirebilirdim. Uçak korkum olduğunu duyunca neler yapabileceğini merak ediyordum doğrusu. Uçağı durdurur muydu? Delice nefret ettiği benim için bile yapar mıydı bunu?

"Pekala, gidip acil durum bildiriyorum." kalkmaya yeltenen başkanı kolundan çekerek yerine geri oturttum. Şaşırmıştım çünkü bunu yapmasını asla beklemiyordum. "Hayır. Uçak fobim falan yok. Hoş olsaydı da sana söylemezdim. Aleyhime kullanmayacağın ne malum?"

"Aleyhine kullanacak olsam bunu şu an yapardım." dedi. Haklıydı ama ona hiçbir durumda hak verecek değildim. Bana eziyet ettiği gerçeğini değiştirmiyordu çünkü.

"Evet, şaşırdım açıkçası. Sizden böyle bir insanlık beklemiyordum."

"Çok ileri gidiyorsun Doh Kyungsoo. Sabrımı bu şekilde sınamamanı öneririm."

"Beni kovabilirsiniz efendim. Bunu yapmamakta ısrar eden sizsiniz."

"Paraya ihtiyacın olduğunu sanıyordum."

"Bunun sizi hiçbir şekilde ilgilendirmediğini açıkça söylediğimi sanıyordum."

Yüzüme baktı uzun uzun. Aynı şekilde karşılık verdim. Bakışlarını ilk çeken, yenilen kişi olmayı reddediyordum. Oysa kendini tutuyor gibiydi. Hani bıraksalar beni orada pataklayacaktı. Sinirlendiğini saklayamıyordu asla ve bu da itiraf etmeliyim ki işime geliyordu. Ona karşı kazandığım en büyük zaferdi bu.

"Yolculuğumu sessizce yapmayı severim."

"Öyleyse bir dahakine sessiz birini bulun yanınıza."

"Senden dünyayı kurtarmanı değil yalnızca işini yapmanı bekliyorum stajyer. Şimdi lütfen sus."

"Peki efendim. İkinci bir emrinize kadar susayım ben. Malum işim bu."

Son dediğime cevap vermedi. Japonya'ya inene kadar da bir daha benimle konuşmadı. Hoş ben de onunla konuşmaya can atıyor değildim. Sessiz yolculuk yapmayı sevdiğini öğrenmem canını sıkmak için gürültü çıkarmam gerektiği yönünde bana ilham vermese ona cevap bile vermezdim.

Bavullarımızı aldıktan sonra taksiye binip feci şekilde pahalı ve lüks görünen bir otele geldik. Kai yan yana tek kişilik iki oda tutup kartlardan birini bana uzattı. "Yarım saatin var yerleşmek için. Acele et, geç kalma. Gezmemiz gereken çok fazla yer var. Ayrıca telefonun daima açık olacak. Sessize falan alayım deme sakın. Aradığım her an sana ulaşmak istiyorum."

Üslubuna göz devirirken "Emredersin yaa." diye fısıldadım. Ne yazık ki beni duymuştu.

"Bu seferlik duymazdan geleceğim. Sponsorların, iş ortaklarımızın yanında bu şekilde davranmaman konusunda seni şiddetle uyarıyorum."

"Emredersiniz efendim." üstüne basa basa kurdum aynı cümleyi bu defa. Kartımı elinden çekip aldım ve kendimi kapısı kapanmak üzere olan asansöre attım. Asansörler konusundaki şanssızlığım ilk defa işime yaramıştı. Arkamda kalan Kai bir başkasına binmek zorunda kaldı.

Yerleşmek için yarım saat öyle mi? Pekala, benim sadece duş için bile bir saate ihtiyacım vardı. Daha tuvalete girecek, kıyafetlerimi değiştirip giyinecek ve en son yerleşecektim. Kai vaktinde aşağı ineceğimi sanıyorsa fena halde yanılıyordu ve bunu er geç anlayacaktı.

Bavulumu odanın bir köşesine fırlatıp tuvalete girdim. Yerleşmek falan umurumda değildi aslında. Getirdiğim kıyafetlerden rastgelen birini giyecektim, ütü yapmayı bile düşünmüyordum. Başkan ucuz ve pasaklı görüntümden rahatsız olursa beni bir başkası ile değiştirebilirdi. Madem kovulamıyordum, Kai'nin beni hiçbir şekilde kovmayacağını artık anlıyordum, öyleyse oyunu kendi kurallarımla oynayacaktım.

Ben daha banyoda iken telefonum çalmaya başladı. Saate baktığımda bana verilen yarım saatlik mühletin çoktan geçmiş olduğunu fark ettim. Kai hiç şaşırtmayarak tam yarım saat sonra arıyordu. Ne dakiklik ama! Bana eziyet etmedeki azmini düzgün bir insan olmak uğruna kullansa harika bir kişi olabilirdi oysa.

Aramalarına yanıt alamayınca kapıma dayandı. Kapıyı tıklıyor, ismimi çağırıp duruyordu. Ben ise o sırada bornozumla ortalıkta salınıyor, bilerek ağırdan alıyordum. Daha fazla delirmesini sağlamak için kapıyı bornozumla açıp nasıl da hiç hazır olmadığımı görmesini sağladım. Beni o halde görünce şoka uğradı. Galiba bu kadar ileri gideceğimi o da beklemiyordu.

"Sen ne yapıyorsun?" dedi kocaman açtığı gözleriyle. Karşısında umursamaz tavrımı sürdürdüm. "Gördüğünüz üzere üzerimi giyiniyorum."

"Yarım saate hazır ol demiştim. Çoktan bir saat oldu."

Öfkeden sesi titriyordu ve bu beni tatmin etti. "Çabuk giyin Doh Kyungsoo. Seni bir dakika daha beklemeyeceğim."

"Beni kovmaya ne dersiniz?"

Üzerine git, kovmasını sağla. Harika.

Ne yapmaya çalıştığımı anlamış olacak ki beni tuhaf bir ifade süzdükten sonra "Seni kovmuyor oluşum bir şeyleri yanlış anlamana sebep olmuş gibi görünüyor." dedi gülerek. "Şartları zorladığın takdirde iş arkadaşlarından biri senin yerine kovulacak. Yixing? Baekhyun? Hangisinin olacağına sen karar ver."

Lanet olsun. Avantajı elde ettiğimi düşünürken bir anda tepe taklak olmuştu her şey şimdi. Bunu yapabilir miydi? Yapar mıydı? İnanmak istemiyordum. Küçük bir ihtimalse bile hiçbir suçu olmayan o insanların geleceğini tehlikeye atamazdım. Bunu hak etmiyordu ikisi de. Kim hak eder ki.

"Tamam." dedim yenilgimi kabul ederek. "Sen kazandın. Lütfen beş dakika bekle. Hemen hazırlanıyorum."

Beş dakikada hazır olmayı başarmıştım evet ama oda savaş alanına dönmüştü ve ben nefes nefese kalmıştım. Dışarı çıktığımda Kai'yi koridorda duvara yaslandığı halde zaferle sırıtırken buldum. Bu eli yalnızca kazanmamış, beni açıkça bozguna uğratmıştı. Şu noktadan sonra bütün ipler onun elindeydi ve ben bütünüyle çaresizdim.

















Kim Bu Gözlerindeki Yabancı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin