XXIV
Hava kararırken, dört işçi, işlerini bitirmiş olmanın mutluluğuyla döndüler. Ana onların sesiyle uyandı ve güler yüzle, esneyerek barakadan çıktı.
Gülen gözlerle hepsine bir bir bakarak, "Sizler çalışmaktan geliyorsunuz, oysa ben bir hanımefendi gibi uyuyordum," dedi.
Ribin gülerek, "Zararı yok, affediyoruz seni," dedi. İşin yorgunluğuyla yatışmış, sakinleşmiş gibi görünüyordu. İgnati'ye dönerek, "Çay işini hallediver!" diye seslendi. "Bu işleri sırayla yapıyoruz, bugün bizi İgnati doyuracak."
İgnati, "Keşke bugün sıra bende olmasaydı," diyerek, kulağı konuşulanlarda çalı çırpı toplamaya başladı.
Efim, Sofia'nın yanına gelip oturdu ve "Ziyaretçiler, bizler için ilgi çekici oluyor," dedi.
Yakov, "Sana yardım edeyim İgnati," diyerek barakaya girdi. Getirdiği ekmekleri masanın üzerinde dilimlemeye başladı.
Efim birden, "Dinleyin! Onun öksürüğü!" diye bağırdı.
Ribin dikkatle dinleyerek başını salladı:
"Evet, bu o, geliyor."
Sonra Sofia'ya dönüp, "Şimdi buraya bir adam gelecek," dedi. "Onu şehir şehir dolaştırıp meydanlarda konuşturmak, halka dinletmek isterdim. Hep aynı şeyi anlatır durur, bunu herkes dinlemeli."
Ortalığa gitgide bir alacakaranlık çöktükçe insanların sesi de daha yumuşak bir hal alıyordu. Kadınlar, durgunlaşmış, çekingen bir hava içine girmiş olan köylüleri izlerken, onlar da kadınları inceliyorlardı.
Sırtı hafif kamburlaşmış uzun boylu bir adam ormandan çıkmış, değneğine dayanarak güçlükle onlara doğru yürüyor, nefes alırken çıkardığı hırıltılar kulaklarına kadar geliyordu.
Yakov, "İşte Saveliy!" diye seslendi.
Adam, "Geldim işte!" derken öksürmeye başladı.
Üzerinde topuklarına kadar uzanan eski bir palto vardı. Buruşuk şapkasının altından sarı, düz, seyrek saçlar görünüyordu. Kemikleri çıkık sarı yüzü de sarı bir sakalla kaplıydı. Ağzı açık duruyordu. Kara, çukura gömülmüş gözleri heyecanlı parıltılar saçıyordu.
Ribin onu Sofia'yla tanıştırdığında, "Yanılmıyorsam, köylüler okusun diye kitap getirmişsiniz," dedi.
"Doğru duymuşsunuz."
"Size halk adına çok teşekkür ederim. Çünkü halk, henüz gerçekleri yeterince anlayabilmiş değil. Bu yüzden onların adına size ben teşekkür ediyorum."
Konuşurken sık sık duraksıyor, havayı kısa kısa soluklarla içine çekmeye çalışıyor, bir yandan da incecik parmaklarıyla paltosunun düğmelerini iliklemek için uğraşıyordu.
Sofia, onu, "Bu saatlerde ormanda dolaşmak sizin durumunuzda biri için pek iyi değil," diye uyardı. "Orman rutubetlidir, soluk tıkar..."
"Benim durumumda biri için iyi olan tek şey; artık bir an önce ölmektir," diye karşılık verdi adam.
İnsanın içine işleyen bir sesi vardı. Vücudunun görünüşü insanda çaresizlik içinde bir acıma duygusu yaratıyordu. Dizlerini, kırılıvermesinden korkar gibi aşırı bir ihtiyatla bükerek dikkatle bir fıçının üzerine oturdu, alnına biriken terleri sildi.
Bir anda ocaktan alevler yükselmeye başladı, ürkmüş gölgeler ormana doğru kaçıştılar ve alevlerin üzerinde İgnati'nin tombul yüzü belirdi, alevler sakinleşti, ortalığı bir duman kokusuyla birlikte, adamın hırıltılı sesinin daha iyi duyulabilmesini istercesine, sessizlik ve karanlık kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ana
Ficção GeralAna adlı roman 1868-1936, doğduğu kente sonradan Gorki adı verilen büyük Rus yazarı Maksim Gorki'nin en ünlü eseridir. Bu romanın ilk basımı 1907 yılında gerçekleşmiş daha sonra, bu romanı Gorki'yi yaşadığı kente adını verdirecek kadar büyük bi...