XVI
Ana, bu konuşma sırasında kendisine açık görünen bir düşünce ortaya atılınca, kendi geçmişinden çirkin, kaba, ağır bir şey bulup çıkardı ve yüreğinden söktüğü bir taşla bu şeye öfkeyle vurdu durdu. Konuşma sıcak bir şekilde akarak ilerledikçe, gittikçe büyüyen bir korku ananın içini sarıyor, bir zamanlar babasının ona söylediği sözleri hatırlıyordu:
"Ne surat asıyorsun. Ahmak herifin biri tutmuş seninle evlenmeye kalkıyor, ne düşünüyorsun? Her kız bir gün evlenir, her kadın da günü geldiğinde çoluğa çocuğa karışır, bu çocuklar da bütün ana babalar için bir sorun olur. Senin başkalarından ne farkın var ki?"
Bu sözlerin üzerine gözünün önünde, ıssız, karanlıklar içinde ilerleyip giden bir patika canlanmış, bu patikada yürüyüp gitmenin zorunluluğu, bütün benliğini uyuşturmuştu. Şu anda da öyle olmuştu. Yeni bir felaketin gelmekte olduğunu sezinleyerek kendi kendine, "Hadi bakalım," demekten kendini alamıyordu.
Bu, içinde gerilmiş bir tel gibi titreşerek çınlayan uyuşuk acıyı biraz bastırıyordu.
Endişeli bir bekleyişle titreyen ruhunun ta derinlerinde cılız ama ısrarla direnen bir umut parıldıyordu. Her şeyini elinden almaları mümkün değildi, geriye bir şeyler kalacaktı.
O sabah erkenden, Pavel'le Andrey henüz evden çıkmadan önce, birinin telaş içinde cama vurduğu duyuldu. Bu Marya Korsanova'ydı. Elini kolunu sallayarak heyecanlı bir şekilde seslendi:
"İsay'ı öldürmüşler! Gel hadi gidip bakalım!"
Ana tepeden tırnağa ürperdiğini hissetti. Katilin kimliği beyninde bir kıvılcım gibi çaktı.
"Kim yapmış?" diye sordu.
Marya yanıt verdi:
"Öldüren kişinin durup orada bekleyecek hali yok ya. Kaçıp gitmiş."
Sokakta yürürlerken, "Şimdi suçluyu bulmak için evlerde arama tarama başlar yine. Neyse ki seninkiler gece evdeydi. Evde olduklarına tanıklık ederim. Gece sizin oradan geçerken pencereden içeri bir göz attım da, hepiniz masanın başında oturuyordunuz," dedi Marya.
Ana paniğe kapılarak, "Sen ne diyorsun Marya?" dedi. "Bu işi onlara yüklemeyi kim düşünür?"
Marya kendinden emin bir sesle cevapladı:
"İyi ama, böyle bir şeyi sizinkilerden başka kim yapmış olabilir ki? Kendilerini gözetleyip ispiyonculuk yaptığını sizinkilerin hepsi biliyor."
Ana heyecandan soluk soluğa, eliyle göğsünü ovuşturdu.
"Canım, sen ne diye korkuyorsun? İsay yaptıklarının cezasını buldu. Hadi, hızlanalım biraz, yoksa alıp gidecekler ölüyü."
Pelagiya, ölüyü görmeye neden gittiğini düşünmeden yola koyuldu. Vesofçikof aklına geldikçe ayakları birbirine dolanıyordu. İçinden, "İşte, yapacağını yaptı!" diye geçiriyordu.
Fabrikanın hemen yakınında büyük bir kalabalık, daha yeni yanmış bir evin enkazı içinde, külleri savurup, uğultulu bir gürültü çıkararak dolaşıyordu. Bu kalabalığın içinde birçok kadın ve çocuk da vardı. Çevredeki dükkânlarda ve meyhanelerde çalışanlar da koşup gelmişlerdi, polisler de. Göğsünde dizili bir sürü madalyasıyla, kocaman gri sakallı, uzun boylu, yaşlı jandarma Petlin de oradaydı.
İsay, sırtı bir kereste yığınına dayalı, yarı yatar gibi kıvrılmıştı toprağın üzerine, başı sağ omzuna doğru devrilmiş, sağ eli pantolonunun cebinde, diğer eli yerde, küllerin arasındaydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/217066413-288-k82488.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ana
Ficción GeneralAna adlı roman 1868-1936, doğduğu kente sonradan Gorki adı verilen büyük Rus yazarı Maksim Gorki'nin en ünlü eseridir. Bu romanın ilk basımı 1907 yılında gerçekleşmiş daha sonra, bu romanı Gorki'yi yaşadığı kente adını verdirecek kadar büyük bi...