İKİNCİ BÖLÜM │ XXXIV

115 7 7
                                    


XXXIV


Ana ve Nikolay birlikte pencerenin önüne gidip onu sokakta gözden yitene kadar izlediler. Nikolay hafif hafif ıslık çalarak masanın başına gitti ve yazmaya başladı.

Ana üzgün üzgün, "Hiç değilse bu işle uğraşırken oyalanır, üzüntüsünü unutur," dedi.

"Doğru," diye onayladı Nikolay.

Ve anaya dönüp gülerek sordu:

"Peki ya siz Nilovna, bu yollardan geçmiş biri olarak, sevdiğiniz adam için hiç acı çekmediniz mi?"

Ana elini salladı ve "Aman sen de!" dedi. "Ne üzüntüsü, korktum ben sadece nasıl bir kocaya düşeceğim diye."

"Hiç hoşlandığınız kimse olmadı mı?"

Ana biraz düşünüp, "Hiç böyle bir şey anımsamıyorum," dedi. "Herhalde olmuştur ama hiç anımsamıyorum."

Sonra Nikolay'a hüzünlü bir şekilde bakarak tamamladı:

"Kocam beni öyle çok dövdü ki, onunla ilgili hiçbir şey aklımda kalmadı."

Nikolay tekrar masanın başına geçti. Ana kısa bir süre odadan çıktı ve döndüğünde Nikolay ona tatlı tatlı bakarak, sevecen bir sesle kendi anılarını anlatmaya başladı:

"Biliyor musunuz, benim başımdan da Şaşenka'nınki gibi şeyler geçti. Müthiş bir kız sevmiştim, yaşım yirmiydi o zamanlar. Aslına bakarsanız onu hâlâ seviyorum; aynı şekilde, bütün kalbimle, her zaman da seveceğim."

Ana onun gözlerinde sıcacık bir parıltı gördü. Sandalyeye ters oturmuş, ellerini sandalyenin arkalığına, çenesini de ellerine dayamış uzaklarda bir noktaya dalmış bakıyordu. Vücudu ince fakat güçlü görünüyor, güneşe dönen bir çiçek misali, ileri doğru fırlamak ister gibi duruyordu.

Ana öğüt veren bir tavırla, "Peki neden evlenmiyorsunuz?" dedi.

"O neredeyse beş yıldır evli."

"Ama daha önce neden evlenmediniz?"

Nikolay bu soruya bir süre düşündükten sonra yanıt verdi:

"İşler öyle ters gitti ki, ben dışardayken o içerde oluyordu, o dışardayken ben içerde oluyordum; tıpkı Şaşenka'yla Pavel'in durumuna benziyordu. En son o, on yıllığına Sibirya'ya sürülmüştü, bir hayli uzak bir yere. Onun peşinden gitmeyi çok istedim, ama bu ikimize de utanç verici geldi. Orada benim de tanıdığım çok iyi bir gençle tanıştı, beraber Sibirya'dan kaçtılar, şimdi de beraber yurtdışında bir yerdeler..."

Nikolay öyküsünü tamamlamıştı, sustu, gözlüğünü çıkarıp özenle sildi, ışığa tutup baktı ve tekrar sildi.

Ana, "Ah, sevgili dostum," diyerek başını salladı. Onun için üzülmüştü. İçinden gelen bir duygu, ona anne şefkatiyle gülümsemesini söylüyordu. Ama o, oturma pozisyonunu değiştirmiş, kalemi eline almış, konuşmasının ritmine göre sallayarak yeniden söze başlamıştı:

"Bir aile kurmak devrimcilere göre değil. Bu, insanın gücünü zayıflatıyor ve bir sürü zamanını alıyor. Evli bir insanın, hayatını kazanmak ve çocuklarına bakabilmek için çok çalışması gerekir. Oysa bir devrimci gücünü sürekli artırmalıdır, bu çok zaman isteyen bir iştir. Biz hep en önde olmalıyız, çünkü tarihsel bir güç bizleri, eski düzeni yıkıp yeni bir düzen kurmaya zorlamaktadır. Yorgunluğa teslim olursak veya yakın vadeli ufak tefek başarıların peşinde sürüklenirsek geride kalırız, bu da hiç iyi olmaz, hatta davamıza ihanet olur. İnancımızı paylaşmayan hiç kimseyle yan yana yürüyemeyiz ve asıl hedefimizin küçük başarılar değil nihai zafer olduğunu unutmamalıyız."

AnaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin