XXIX
Eve girdiklerinde Sofia'yı içerde buldular. Onları heyecanlı ve telaşlı bir şekilde karşıladı.
İvan'ı kanepeye yatırıp becerikli hareketlerle sargılarını çözdü. Ağzındaki sigaranın dumanından gözlerini kısarak emirler yağdırdı:
"Korkmuşsunuzdur değil mi Nilovna, yorulmuşsunuzdur da. Hadi siz biraz dinlenin. Nikolay, ona bir kadeh içki getir!"
Ana yaşadıklarından sersemlemiş, güçlükle soluk alıyor, göğsü daralıyordu.
"Benim için endişelenmeyin..." diye mırıldandı.
Oysa, içinde güzel sözler duyma ve ilgilenilme isteği dolu bir halde bütün vücudu titriyordu.
Yandaki odadan Nikolay ve Doktor İvan Danilov çıktılar. Nikolay'ın eli sargılıydı, doktor ise oldukça gergin görünüyordu. Hemen İvan'ın yanına gitti.
"Bana bolca su, pamuk ve temiz bez getirir misiniz?" diye seslendi.
Ana mutfağa doğru yöneldi ama Nikolay onu kolundan tutarak sevecen bir sesle:
"Durun," dedi. "Bunları Sofia'ya söylüyor. Siz heyecanlanmayın."
Nikolay'ın sesindeki ve bakışlarındaki sevecenlik anayı duygulandırdı ve kendine engel olamayarak hıçkırıklarla, "Neler oluyor yavrucuğum? İnsanları hiç acımadan kılıçtan geçirdiler!" diye bağırdı.
Nikolay, ona bir kadeh şarap verdi ve "Gördüğün gibi," dedi, "iki taraf da öfkelerinin esiri oldu. Ama endişelenmeyin, kılıçların keskin yüzünü kullanmadılar, bu yüzden ağır yaralanan pek yok, bildiğim kadarıyla sadece bir kişinin durumu ciddi. Vurduklarında yanındaydım, onu oradan uzaklaştırdım..."
Nikolay'ın bakışları, sesinin tonu, odanın aydınlık, sıcak havası anayı sakinleştiriyordu. Nikolay'a sevgiyle bakarak, "Siz de mi yaralandınız?" dedi.
"Önemli değil, kendi dikkatsizliğim, bir yere çarptım ve biraz sıyrıldı, o kadar. Hadi bir çay için, hava soğuk, üzeriniz de pek ince."
Ana elini bardağa uzatınca üzerindeki kan lekelerini fark etti ve bilinçsizce geri çekerek dizinin üstüne koydu. Kaşlarını kaldırarak gözlerini iri iri açmış ellerine bakıyordu. Gözlerinin önü kararıyor, yüreği deli gibi çarpıyordu.
"Bunu Pavel'ime de yapabilirler!" diye düşünüyordu.
Doktor kolları sıvalı bir halde odaya girdi, Nikolay'ın soran bakışlarına incecik sesiyle yanıt verdi:
"Yüzündeki yara önemli değil ama kafatasında hafif bir kırık var. Güçlü bir delikanlı ancak çok kan kaybetmiş. Hastaneye gönderelim mi?"
Nikolay, "Neden?" dedi. "Kalsın burada!"
"Bugünlük kalabilir ama yarın hastaneye gönderin lütfen, hem böylesi benim için de daha iyi olur; viziteye çıkacak zamanım yok. Sen bugünkü olaylarla ilgili bir şeyler yazabilir misin?"
"Elbette," dedi Nikolay.
Ana usulca kalkıp mutfağa yöneldi.
Nikolay telaşla, "Nereye gidiyorsunuz?" dedi. "Sofia bu işi yalnız halledebilir!"
Ana, Nikolay'a gözünün ucuyla bakarak titrek bir sesle, "Üstüm başım kan içinde," dedi.
Ana odasında üzerindeki kanlı giysileri çıkarırken, bu insanların soğukkanlılığını ve korkuyu alt edebilme becerilerini düşündü. Bunu düşünmek, yüreğindeki korkunun azalmasını ve kendine gelmesini sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ana
General FictionAna adlı roman 1868-1936, doğduğu kente sonradan Gorki adı verilen büyük Rus yazarı Maksim Gorki'nin en ünlü eseridir. Bu romanın ilk basımı 1907 yılında gerçekleşmiş daha sonra, bu romanı Gorki'yi yaşadığı kente adını verdirecek kadar büyük bi...