İster misin her şeyi sana tekrar yaşatalım?

13 2 0
                                    

O an hissettiğim şeyin ne olduğunu inanın bilmiyorum. Sanki yıllarca içimde olan boşluk, dolmuştu...Kendimi tamamlanmış hissettim, artık yalnız olmayacağımı, her şeyin yerine oturacağını hissettim. Onlara sarıldım ve içimdeki kırık dökük parçalar, birleşti sanki. Altı yıl boyunca içimde oluşan o hasret duygusu kaybolup gitmişti sanki içimde... Şuan tek istediğim onları bu hasretten kurtarmak, kendimi biraz da olsun kendime değil etrafımdakilere bırakmak istiyordum. Normal insanlar gibi gülmek, ağlamak, korkmak istiyordum. Normal insanlar gibi... Normal insanlar... Benim sorunum buydu işte, ben normal olamıyordum, olacağıma da inanmıyordum... Tek istediğim, bana sunulan bu yeni şansı kaybetmemekti.

...

Onların bana sadece sekiz yıllık bir hasreti vardı, oysa ki benim hasretim onlara göre daha farklıydı. Sekiz yıl boyunca yalnızdım, ne yanımda bana destek olan biri vardı, ne de benim konuştuğum arkadaşım... Bana sorarsanız on yaşımda doğmuştum ben, on yaşımda yemiştim ilk yemeğimi, ailem hiç olmamıştı oysa ki, yetimhane de doğmuştum ben ya da kendime ailemin olmadığına inandırmaya çalışıyordum. Belki de artık bu dünyadan göç etmişlerdi, o yüzden bırakmışlardı beni. Bunu düşünmek beni daha da rahatlatıyordu, çünkü ailemin isteyerek beni buraya bırakmasını yediremiyordum kendime...

Birbirimize sıkı sıkı sarıldık, daha önce hiç hissetmediğim duygular yaşadım o an. Gözümden bir damla yaş aktı, sonra bir damla daha...Gözümden akan damlaları durduramıyordum. Elimde bir ıslaklık hissettim, benim gözyaşım değildi. Rüzgar'ın gözünden akan bir damla yaş elimi ıslatmaya yetmişti. Kendimi istemesem de onlardan ayırdım. Teker teker yüzlerine baktım, dördümüzün gözleri kızarmış, yüzü kıpkırmızı olmuştu.

"Ben... Size bunu yaşattığım için gerçekten özü-" lafımı tamamlayamadan Mert sözümü kesti, kaşlarını çatıp dudaklarını araladı,

"Bu yaşadıkların senin suçun değil Yağmur..! Senden asıl biz özür dileriz, seni daha erken bulamadığımız için..."

"Evet yağmur, bir daha kendini sakın suçlama, tamam mı güzellik?" Ege ve güzellik sözcüğü, bana çok tanıdık geliyordu ikisi de, sanki bana hep böyle sesleniyordu eskiden...

"Aynı eskisi gibi olmadık mi abi ya?" Mert'in kurduğu cümle içime oturdu, gözlerimi yukarıya çevirdim, bir süre yıldızları izledim. Onlar benim küçüklüğümü, her şeyimi biliyorlardı. Ben kendimi bir yabancı gibi hissediyordum. Hani şey olur ya, etrafındakiler konuşur ama sen o konu hakkında tek bir bilgiye bile sahip değilsindir, sadece onları dinleyip kafa sallarsın, yabancı hissedersin kendini... Ben o duyguyu bu aralar çok yaşayacağıma adım gibi emindim ama buna razı olmamdan başka bir seçeneðim de yoktu.

"Yağmur, üzülmedin... değil mi?" Ege ve Rüzgar, Mert'in dikkatsizliği yüzünden sinirle Mert'e bakıyorlardı. Tahmin ettiğim gibi buraya gelmeden önce birbirlerini bana eskiyi anlatmamak için uyarmışlardı.

"Siz beni boş verin, ben artık üzülmeyeceğim. Eskiden neler yaşadık bilmesem de en azından artık buradasınız, yanımda...Bana her şeyi anlatabilirsiniz, değil mi?" dedim hüzünlü ama bir bakımdan heyecanlı bir şekilde.

"Biz sana her şeyi anlatacağız, hatta başlayalım, olmaz mı? Bir gün ne oldu biliyomusu-..." Ege kendini tutamayıp anlatmaya başladığı anda Mert araya girdi,

"Anlatacağız ama ilk önce dinlenmesi lazım, değil mi Ege!?" kendimi tutamayıp kıkırdadım, Rüzgar bizi izliyordu, aslında beni. Gözlerine baktım. Kendimi evimde hissettim onun gözlerine bakınca. Bu yaşadığım his neydi? Bana çok garip geliyordu şuan her şey. Kendimi ilk defa gerçek bir nefes aldığımı, asıl şimdi yaşadığımı hissettim... Demek ki önceden ben ne yaşıyordum ne de nefes alıyordum. Bunların hepsinin gerçeğini şuan yaşıyordum. Arkamızı yaslandık, dördümüz de gözlerimizi geceye çevirdik. Karanlık ama bir o kadar da aydınlık geceye. Binlerce, milyonlarca yıldız vardı gökyüzünde, her tarafı aydınlatıyordu. Arkamızı yaslayıp yıldızları izlerken yıldız kaydı o an, aydınlattı geceyi,

Herşey SarbaştanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin