34

44.4K 2.1K 940
                                    

Gözlerim biran bile elimdeki telefonun ekranından ayrılmazken beni tiksinen bakışlarla izleyen Eriz varlığını bile bile gözümden düşen damlaları elimin tersiyle sildim. Yine bir oyun oynanıyordu. Yine biri benim canımı yakmaya çalışıyordu. Yine biri Eriz'le benim ayrılmamızı sağlamaya çalışıyordu. Yine benim hayatım mahvoluyordu. Daha ne kadar sürecekti bu döngü? Daha ne kadar Eriz'in geçmişinden gelen yarasıyla sınanacaktım? Daha ne kadar işlemediğim bir suçun bedelini ödemek zorumda bırakılacaktım? Ne istiyordu bu hayat benden?! Neyim vardı da neyimi istiyordu?! Zaten her şeyim benden çalınmamış mıydı? Zaten yaşayabileceğim onca güzel şeyi elimden almamış mıydı?! Lanet olsun avucumda kalan bir kaç parça şeyle bile mutlu olmaya çalışıyordum ben ama hayat peşimi bırakmıyordu! En ufak şeyleri birleştirip kendime yaşama sebebi oluşturuyordum ama hayat pençelerini boğazımdan çekmiyordu! Daha ne olacaktı ya?! Daha kaç kere daha gözlerimden bu yaşlar akacaktı?! Daha kaç kere daha hayatın beni böyle yerlerde sürüklemesine izin verecektim?!

"B..en bu sefer izin vermeyeceğim." sesim tamamen titrek ve kısık çıkarken gözlerimi elimin tersiyle bir kere daha kurulayarak elimdeki telefonu sertçe Eriz'e doğru fırlattım. Telefon Eriz'e çarpıp yere düşerken çıkan büyük ses eşliğinde ise ayağa kalkıp gözlerimi sadece bir kaç dakika önce bana gökyüzü olan mavi gözlere çevirdim ve ağlamamak için sıktığım çenemle birlikte öfkeyle Eriz'e baktım. Eriz benim yine her zaman ki gibi sessiz kalacağımı hatta ona yalvararak kendimi ispatlamaya çalışacağımı sandığı için şaşkınlıkla bana bakarken kan çanağına dönen ela gözlerimden alevler çıkarmaya yemin ederek parmak uçlarımda yükselip Eriz'in dibine kadar girdim.

"Bu sefer izin vermeyeceğim tamam mı?! Bu seferde günahım olmayan bir olayın cezasını çekmeyeceğim! Yeter ya! Yeter! Allah kahretsin yeter!! Bıktım tamam mı?! Bıktım! Senin güvensizliğinden de seni terk eden o sürtüğün cezasını çekmektende bıktım! Seni aldattığıma mı inanıyorsun? İnan umrumda değil! Boşanmak mı istiyorsun? Boşanalım umrumda bile değil! Yeter be! Yeter zindan ettiniz bana hayatımı!!" avazım çıktığı kadar bağırırken Eriz şaşkınlıkla beni izleyip söylediğim son sözle birlikte sağ kolumu sıkıca kavrayıp beni kendine çekti. Bu sefer gözlerinden ateş çıkan kişi o olurken ona ilk defa cesurca baktım. Zerre utanmadan, zerre çekinmeden ve zerre korkmadan onun gözlerini izledim. Korkmuyordum. Beni bırakmasından korkmuyordum. Evet onu hala deli gibi seviyordum ama söylediklerimi onaylamasından korkmuyor hatta bunu istiyordum çünkü artık çok yorulmuştum. Hayatımızdaki bitmek bilmeyen acılardan çok sıkılmıştım. Normal bir hayatım olması için Eriz'in hayatımdan çıkması gerekiyorsa ben artık razıydım. En azından birkaç gün ağlardım da biterdi bu çile ama böyle olursa en mutlu olduğum anlar bile göz yaşlarımla bitebilirdi. Bu yüzden en iyisiydi onunla yollarımızı ayırmak. İkimiz içinde en iyisi buydu.

"Tabii boşanalım! Boşanalım da git kavuş sevdiğine ama unutma Tisya gidersen Halide gibi gideceksin! Gidersen Eldem'i ardında bırakacaksın! Onu senden alacağım!" Eriz kolumu sıkıca kavrayıp bana öfkeyle bakarken gözlerinde gördüğüm yakarışa bakıp sertçe yutkundum. Gitmemi istiyordu. Söylediği onca şeye rağmen aslında söylemek istediği tek şey gitmeydi. Üstelik yalan da söylüyordu. Eldem'i benden alacak biri değildi o. Bunu benim için yapmasa bile Eldem için yapardı. Eldem'in bir anneye ihtiyacı olduğunu bile bile onu benden ayırmazdı ama yinede bunları bilmek içimi soğutmuyordu. O karşıma geçip beni böyle tehdit ederken gerçek düşüncelerini bilmek benim içimi soğutmuyordu. Bu yüzden öfkeden dolan gözlerimle birlikte Eriz'in tuttuğu kolumu ondan kurtardım ve beşiğinde huysuzlanmaya başlayan kızıma gidip onu kucağıma aldım. Eldem kucağıma gelir gelmez sakinleşirken onun başını boynuma sokup sıkı sıkıya kendime bastırarak dolaba yöneldim ve dolapta bulduğum siyah sırt çantasına cüzdanımı ve Eldem'in bir kaç parça eşyasını koydum. Daha sonra ise askıdan siyah bir mont alıp sırt çantasını da elime alarak hızla Eriz'in yanından geçmeye kalktım. O zamana kadar hareketlerimi sakinlikle izleyen Eriz'in yanından tam çekip gidecekken elimdeki sırt çantasını tutup beni durdurdu ve kucağımdaki kızıma uzandı. Onun Eldem'e uzanmasıyla birlikte aniden geri çekilip boştaki elimle Eriz'i iteledim. Eriz benim ani tepkimle neye uğradığını şaşırdığındaysa elimi havaya kaldırıp işaret parmağımı Eriz'e doğru çevirdim.

"Sen benden değil kızımı, kızımın bir tane zıbınını bile alamazsın! Duydun mu beni?! Bitti Eriz! Her lafına susan Tisya bitti! Sen bitirdin!" işaret parmağını ona tehdit vari bir şekilde sallarken Eriz kafasını iki yana salladı.

"Saçmalama Tisya! Nasıl yine ben suçlu oldum aklım almıyor ama her ne olursa olsun gidemezsin! Kızımı da alıp hiçbir yere gidemezsin! O benim kızım." Eriz'in sesi sona doğru oldukça çatlak çıkarken gözlerimi onun dolan gözlerinden kaçırdım. Lanet olsun ki Eldem'i ondan ayırmak istemiyordum. Lanet olsun ki onun babalığına hala aşıktım ama şuan gitmem gerekiyordu. Şuan kesinlikle bu evden kızımla çıkmam gerekiyordu ve bunun içinde gerektiği gibi Eriz'i parçalamaktan çekinmeyecektim.

"O senin kızın doğru. Peki Eriz Ceren'i bu eve getirdiğinde de kızını düğünmüş müydün? Ya da Ceren hastaneye gelip benim canından can götürürken yaşam savaşı veren kızını düşünmüş müydün?! Benim aklım almıyor ya! Ben seni gördüklerime rağmen affetim! Ben seni şurda ya şurda o kadınla gördüm ona rağmen sana inandım! Allah beni kahretsinki ben sana sorgusuz sualsiz inandım! Sen bana bunu her defasında nasıl yapıyorsun?! Sen bana niye hiç güvenmiyorsun ya?! Hiç mi sevmiyorsun?! Hiç mi değerim yok be adam?" sesim gittikçe kırgınlaşırken bağırmamdan dolayı ağlamaya başlayan Eldem'le birlikte Eriz'in elindeki çantayı çekip aldım ve onun söylediklerimle donup kalışını umursamasan hızla yatak odasından çıktım. Odadan çıkmamla Elis'in korku dolu gözleriyle karşılaşırken içim acıyarak ona baktım. Gözlerimden bir damla yaş akıp yanağıma düşerken Elis bana acı dolu gözleriyle baktı. Elis'in gözlerindeki acıyla boğulurken onu Eldem'den ayırmadığımı bir kere daha fark ettim ancak onu yanıma almam mümkün değildi. Onu yanıma almaya hakkım yoktu. Bu yüzden Elis'e acı dolu gözlerle baktıktan sonra daha fazla durursam gidemeyeceğimi anlayarak yoluma devam etmeye başladım. Kapıya ulaştığımda ise Veronika hızla arkamdan gelip Eldem'in battaniyesini kucağımdaki kızımın üzerine örttü ve bana dolu gözleriyle bakıp yavaşça kollarını boynuma doladı.

"Ben özür dilerim Tisya." Veronika gözlerime pişmanlıkla bakarken söylediğini anlayamayıp kaşlarımı çattım ancak o an Veronika'yı da söylediklerini de umursayacak vaktim yoktu o yüzden ona sadece burukça gülümseyip kapıyı açarak çıktım. Kapıdan çıkmamla beraber Eriz'in adamları arabanın kapısını açmak için harekete geçerken onların Eriz'den haber aldığını anlayarak elimi havaya kaldırdım. Benim ufak hareketimle birlikte durduklarındaysa aralarından en çok gördüğüme dönüp bana bir taksi çağırmasını söyledim. Adam ilk başta duraksasa da daha sonradan kararlılığımı fark edip telefonunu çıkarıp bir taksi çağırdı. Dakikalar içinde taksi önümde durduğundaysa kapımı açtı. Açılan kapıdan içeriye kucağımda kızımla girip oturdum ve son anda aldığım telefonumu çıkarırken taksiciye devam etmesini söyledim. Taksi yola çıkarken de Bora'nın numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm. Belki yaptığım şeyle Eriz'i tamamen kaybedecektim ama bir daha asla bugünkü kadar yıkılmayacaktım. O yüzden kendimden gayet emin bir şekilde Bora'nın telefonu açmasını bekledim. Gecenin bir yarısı olduğundan telefon uzun bir sürenin ardından telaşla açıldığındaysa gözlerimdeki yaşları son bir kere daha silip kızıma daha da sıkı sarıldım.

"Bora ben sana gelebilir miyim? Eriz'le ben boşanıyoruz da."

Tisya +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin