O N B İ R - İ K İ

2.4K 224 16
                                    


27/03/2020

11. Bölüm -2. Kısım

Yaklaşık bir hafta geçmişti; Zülfü ile ben galiba biz olmuştuk fakat sorun şuydu ki, ben yine aynı harabe içerisindeydim. Zülfü ise benim aksine fazla mutluydu galiba o olmasaydı, günler her ikimize de zehir gibi geçerdi.

Benim suratsızlığımı bile dayanabiliyordu galiba ben dayanamazdım. Kalbim; yağmursuz kalmış bir ağaç gibiydi, gün geçtikçe yok oluyordu fakat kimse farkında değildi bu yok oluşun.

"Feyyaz, hadi yemeğe gel." Zülfü, yemek kurslarına gidiyordu galiba yine bir yemek tarifi denemişti ve bana denetmek istiyordu, en yanlış kişiye çünkü ben kötü olsa da 'kötü' demem. Aslında, bunu anladı fakat neden istikrarla devam ediyordu, bilmiyorum.

Sofraya oturduğumda birkaç soru sormaya başladı, her sorusunu geçiştirdikçe yüzü büzüldü, en son ise yerinde büzüştü. Önümdeki nohutlu pilava hayran kalmıştım, baya yol kat etmiş gibi gözüküyordu.

"Zülfü?" Başını yemeğinden kaldırıp bana baktı;

"Efendim?" Gülümsedim.

"Bir daha hep bunu yap." Dudağında kıpırdama yüzümde ki gülümsemeyi büyümüştü.

"Güzel mi olmuş?"

"Mükemmel olmuş." Bir anda kahkaha atmaya başladı;

"En sonunda başardım, bir dakika telefonum nerede benim?" Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Ne telefonu?" Güldü;

"Ceyda'yı aramalıyım, bana yapamazsın demişti. Görsün bakalım nasıl yapmışım, çok yeme tamam mı? Ben sana yine yaparım, yarın o Ceyda'ya götüreyim de görsün." Güldüm, bu kadınlar ne hırslı varlıklardı. Zülfü'nün hırsına hayran kaldım, en sonunda başardı gerçekten.

Sabahtan beri nohutlu pilav yapmaya çalışıyor, benim gördüğüm sadece bu kadarı belki de haftalardır deniyordu.

"Zülfü, tamam. Sakinleş, gel hadi yemeğini ye." Güldü, elindeki telefonu koltuğa bırakıp yanımdaki sandalyeye oturdu;

"Güzel mi olmuş yoksa çoook mu güzel olmuş?" Güldüm;

"Olmuş Zülfü, baya güzel olmuş." Kendine kendine sözcüklerimi tekrar edip yanıma sokuldu, yanağıma bir buse kondurdu;

"Biliyor musun Feyyaz?" Benden uzaklaşıp yemeğine döndü;

"Neyi biliyor muyum?" Daha demin yüzünde gülücükler saçan kadının, şimdi ki yüzü cenaze evi gibiydi;

"Beni sevmeyişinin sebebini?" Sofra da uzun süre sessizlik misafir oldu, bir türlü kalkıp gitmedi. Oysaki bu sofraya en yakışmaya misafirdi ya.

"Sevmediğimi nereden çıkardın?" Başını tabaktan kaldırıp uzun uzun yüzüme baktı ve yüzünde memnuniyetsiz bir gülüş misafir oldu;

"Peki, bana Adniye'ye baktığın gibi bakmama sebebin ne?" Adniye'yi sevdiğimi sadece bakışlarımdan mı anlamıştı? Kadınlar, ne zeki varlıklar! Ben, daha yamacımdaki kadının beni sevip sevmediğini anlayamamıştım. Bu kadın bir bakışıyla kimi sevip sevmediğimi anlamış.

"Nasıl?" Gülümsemeye çalışarak sofradan kalktı;

"Afiyet olsun sana. Ben yatıyorum, iyi geceler sana." Gülümsedim;

"Bende az sonra gelirim."

"Gelme, bu gece gelme."

"Üşürsün, sürekli üstünü açıyorsun." Bu bahanelerin sebebi neydi? Hani sevmiyordum bu kadını?

"Ben hep üşüyorum Feyyaz, senin kalbinde üşüyorum. Bazen kat kat giysem de senin yanında öyle bir ayaza yakalanıyorum ki ısıtamıyorum kendimi." Yerimden kalkıp yanına gitmeye çalışsam da sadece onun önümden kaçışını izleyebildim.

Ben bu kadını gittikçe alışıyordum;

Galiba bu gece uyuyamayacaktım.

Ah Zülfü'm, gönül yorgunluğum.

Sofrayı toplayıp yatsı namazını kılmak için koltuğun üzerindeki seccademi aldım, acaba namazını kılmış mıydı?

27/03/2020

Karantina günlerinizi umarım faydalı geçiriyorsunuzdur;

Kaza namazlarınızı kılmaya başlayabilirsiniz,

Cüz bitirebilirsin,

Teheccüd namazlarımızı kaçırmayalım

Ve bol dua edelim.

Ve canlarım... desteklerinizi bekliyorum, sizin okuduğunuzu gördükçe bölüm atasım geliyor.

Allah'a emanet olun, kendinize iyi bakın...

Fi Sebilillah - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin