O N ÜÇ

2.2K 206 27
                                    


28/03/2020

13.BÖLÜM

Gönlümün baharı diye en güzel köşeye koyduğum kadın şu anda karşıma oturuyordu, gözlerindeki ışıltıyı görebiliyordum. Ayhan'a nasıl hayran baktığına bile şahit oldum, bu kadar küçük zaman diliminde.

Zülfü, tabaklara saatlerce uğraştığı çorbayı koydu, gözlerime öyle derin bakıyordu ki sanki, benim Adniye'ye baktığım gibi, umut dolu.

Çorbadan birkaç kaşık almam ile Zülfü dirseği ile hafifçe koluma vurdu, bu galiba nasıl yapmışım demek oluyordu. Ona biraz takılsam ne kaybedebilirdim ki?

"Ihm... fazla tuzlu." Aslında, tuzu oldukça yerindeydi, gerçekten baya iyi olmuştu çorbası. Zülfü'nün yüzüne şaşkınlık misafir oldu çünkü o da tatmıştı.

"Aslında tuzu tam yerinde." Bence de.

"Ellerine sağlık, çorba çok güzel olmuş Zülfüpare Hanım." Adniye'nin mesafeli ses tonu gülümsememe sebep oldu, yanıma geldiği zamanlar hatrıma misafir oldu. Sesi Aslında abartılacak kadar güzel değildi hatta aksine Zülfü'nün sesi daha nezih ve hoştu fakat Adniye'yi yıllarca dinlesem yine sıkılmazdım.

"Feyyaz?" Tabağıma bakmayı kesip Zülfü'nün seslenişine kulak verdim;

"Efendim, Zülfü?"

"Tabaklar da yardım eder misin bana?" Başımı salladım, kızın parmaklarını unutup sürekli dalıyordum. Tabakları alıp arkasından mutfağa yürüdüm, parmakları epeyce kötülemişti.

"Parmaklarındaki yarabantlarını değiştirelim mi?" Başını salladı, mutfak çekmecesindeki mumların arasından yara bandını aldım. Zülfü'nün parmaklarındaki yemek kalıntılarının iz yaptığı yara bantlarını çıkarttıp çekmeceden çıkarttıklarımı canı yanmadan güzelce yapıştırmaya çalıştım.

"Yüreğin acıyor mu?" Acıyor muydu? Bilemiyorum.

"Galiba alıştı, bilemiyorum." Ellerimin arasındaki elini çekip tezgahın üzerindeki tabakları duruladı.

"Adniye, güzel kızmış?" Onaylamamı beklercesine sormuştu resmen.

"Sen daha güzelsin ondan." Dürüst olsam ne kaybedebilirdim ki?

"Peki, neden o?" Güldüm. Zülfü, önce tabaklara pilavı sonra ise pilavların üstüne nohut yemeğini döktü, baya lezzetli gözüküyordu.

"Bunu benden kendime soruyorum ama cevap bulamıyorum." Bir soru daha soracakken elimi dur dercesine kaldırdım.

"Karımla bunları konuşmak doğru gelmiyor bana." Güldü, ellerindeki tabakları bana uzattı.

"Karın olduğum aklına geldi demek?"

"Laf sokmaya da başlanmış?" Güldüm, Zülfü ile laf yarışına girmek küçük bir çocukla tartışmak gibi hissettiriyordu ve bu nedense hoşuma gidiyordu.

"Alıştım artık sana." Gülümsedim.

"Hadi kuzen, aç kaldık burada." Zülfü de tezgahtaki tabakları alıp arkamdan geldi, baya vakit geçmişti değil mi?

Nohutlu pilavları yerken birkaç kere Ayhan'ın şirket ile ilgili sorularını yanıtladım. Adniye ise hiç konuşma taraftarı değil gibiydi arada Zülfü ile konuşma çabasına girse de Zülfü hiç oralı değildi. Zülfü'nün bu tavrını doğru bulmasam da ses çıkarmıyordum.

Yemekleri de bitirdikten sonra sofrayı kaldırmaya ne kadar yardım etmek istese de Adniye, Zülfü istemediğini düzgün bir dille dile getirip onu salona gönderdi ve benden yardım beklercesine gözüme baktı.

"Zülfü, yanlış yapıyorsun. Kız bilmiyor bile." Güldü,

"Sorun ne Feyyaz, biliyor musun? Ben biliyorum ve Kız ile samimi olmak istemiyorum, ona kaba konuştuğumu da düşünmüyorum." Haklıydı fakat bu kadar belli etmese samimi olmak istemediğini bir sorun olmazdı.

"Ama Zülfü..." devamını getiremeden Zülfü sözümü kesti.

"İçeriye git ve benim yerime sen samimi ol." Küçük çocuk gibi inatlaşması bir süre sonra sinirimi bozuyor galiba onu şu an anladım.

"Parmakların baya kötü gözüküyor ama." Tabakları gürültüyle birbirinin üstüne koymaya başladı;

"Sen birde yüreğimdeki yaraları görsen, şu yara bantları bile saramaz."

Ah! Zülfü, ben ne sevmeye biliyorum ne de sevdiğinde vazgeçmeyi galiba sen bana her ikisini de öğreteceksin çünkü öğrenemezsem ikimizde her gün şu saray gibi evimizde iki harabe olacağız.

"Hadi içeriye geç."

"Tamam Zülfü'm."

Salona geçtiğim vakit Ayhan ve Adniye'nin sözlerine kulak misafiri oldum;

"Adniye'm, karnın ağrımıyor değil mi?"

"Neden ağrısın ki?"

"Nohut pişmemişti ve pilavlar lapa gibiydi." Ayhan'ı şu an dövebilmek için bana güzel sebepler veriyordu kendisi.

"Abartma Ayhan, kızın parmaklarını görmedin mi? Ne kadar uğraşmış."

"Benim gibi akıllı değil ki Feyyaz, benim gibi güzel bir kadına sahip olabilirdi."

"Ayhan!"

"Tamam, tamam." Arkamdaki gürültü ile daha arkaya dönmeden kim olduğunu tahmin edebildim;

"Sen kapı mi dinliyorsun?"

Evet.

28/03/2020

Umarım güzel olmuştur.

Sık sık bölüm atmaya çalışacağım İnşaAllah.

Desteklerinizi bekliyorum, lütfen okuduğunuzu belli edin,

Allah'a emanet olun...

Kendinize iyi bakın.

Fi Sebilillah - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin