O N D Ö R T

2.3K 197 16
                                    


31/03/2020

14.BÖLÜM

Yatakta daha da gerindim. Evet, dün gece Zülfü aşağı da ben ise burada yatmıştım, onunla evli olabilirdik ama ikimizde insandık değil mi? Benim belim tutulurken onunki de tutulmalı. Bir kere haksızlık olurdu.

Dün akşamı hatrıma geldi; Zülfü'nün beni görmesiyle gerilsem de hiç görmemiş gibi davranmadi hoşuma gitti, sorusunu geçiştirmem ile ilgilenmedi bile. Beni sevdiğinin farkındaydım ama üzgünüm, onun sevgisine karşılık veremiyorum ama ona kıymet veriyorum, gerçekten.

Tabii, ona göstermesem de kıymet veriyorum.

Yataktan kalkıp üstümdeki pijamaları çıkartmadan odadan çıktım, şu an en son gideceğim yer banyoydu. Odaya çok uzak mesafe de olduğu için banyo, her zaman erteler ve mutfakta yüzümü yıkardım.

Salonda göz gezdirdiğimde koltuğun kenarında katlanmış örtüyü gördüm, Zülfü kalkmıştı bile zaten geç kalkamaz ki o. Mutfaktan gelen seslerle yine orada olduğunu anladım, onunla bu kadar uzun süre evde kalmamızın en temel sebeplerinden biri ise balayına gitmediğimiz için işlerimizden izin verildi ve bizde bu vakti evde geçirmeyi tercih ettik.

Mutfağa girdiğimde Zülfü'nün kesme tahtasında biber doğradığını gördüm;

"Ne yapıyorsun?" Bir anda konuşmam ile irkilse de bana bakmadan işine devam etti;

"Yüzünü yıkadın mi?" Elimle ensemi kaşıyıp lavabonun önüne geçip suyu açtım ve yüzümü yıkadım, ne fark ediyor ki? Evet, aslında biraz yanlış bir haraketti.

"Ne yapıyorsun sen?" Güldüm.

"Yüzümü yıkadım, olmamış mı? Hem sen ne yapıyorsun?" Başını tahammülsüzce sallayıp biberleri kızışmış yağa döktü.

"Menemen yapıyorum Feyyaz. Şimdi, tuvalete git ve yüzünü düzgün yıka."

"Seni neden dinleyeyim ki?" Domatesleri eline alıp soymaya başladı.

"Eğer gitmeyeceksen, gel bana yardım et." Başımı salladım onaylarcasına, evet yardım edebilirdim. Biraz beceriksizdim ama elim lezzetlidir.

"Ben biberleri karıştırayım, sen doğra." Hiç arkasına dönmeyen kız, hızla bana döndüğünde ona ne kadar yakın olduğumu fark ettim;

"Beni sinir etmek için mi geldin?" O kadar sinirlenmişti ki, bana yaklaştığının farkında bile değildi. Neredeyse aramızda mesafe yoktu.

"Evet." Sinirle başını salladı ve gözlerini devirdi, boyu benden pek kısa olmadığı için biraz gerilmiştik. O günden sonra ilk defa bu kadar yakınlaşmıştık, birkaç adım geriye gittim.

"Lütfen, git bardakları ve çatalları çıkar, ayağıma dolanma." Bu kadar heyecanlanmasının sebebi ben olamam.

"Biri mi geliyor?" Başını salladı,

"Kim?" Domatesleri de kızışmış biberleri attığı gibi ocağı kıstı,

"Babam." Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü; Rasim Bey, çıkmıştı. O çıktıysa bizde ayrılacaktık, öyle anlaşmıştık değil mi?

"Çok güzel. Rasim Bey'i baya özlemiştim. Onun bugün en güzel günüdür." Güldü.

"Sesi çok güzel geliyordu." Zülfü'nün sesi titremesiyle kolunu sıvazladım,

"Çok güzel, o zaman ben sofrayı kurayım." Başını salladı, içeriye gittiğimde Rasim Bey'in geleceği vakti düşündüm. O gelirse neler olacaktı? Galiba Zülfü'nün gitmesini istemiyorum.

Fi Sebilillah - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin