O N İ K İ

2.4K 221 25
                                    

27/03/2020

12.Bölüm

Koltuğun rahatsız dokusundan rahatsız olsamda haraket etmemeye gayret ediyorum, sanki biraz daha haraket edersem uykum kaçacak gibi hissediyorum. Salonun kapısından gelen terlik sesiyle kalkıp gitmeye meraklı olan uykumu yolcu ettim;

"Içeride neden yatmazsın ki?" İçeride yatak var da ben mi bilmiyorum?

Demek ki varmış.

O terliği neden yere vura vura yürüyordu ki? Bu sinir bozucu sesi terlikleri yok ederek kurtulabilirdim, buradan kalktığım ilk iş olarak terlikleri çöpe atmak olacak.

"Üstündeki örtünün inceliğine bak, çok üşümüş olmalı." Üstüme bir ağırlık binince kalın bir örtüyü üstüme serdiğini anladım. Gözlerim ne kadar kaysa da uyuyamıyordum, peki neden?

Uyuyabilirim... evet uyuyorum...

"Feyyaz, ne güzel adamsın sen." Ve daha gelen uykuma kapıyı açamadan zile basıp kaçtı gitti, mükemmel.

"Seni sevmek, sanki bir kaktüsü sevmek gibi. Çok dikenlisin, suya ihtiyaç da duymazsın. Ben sana yağmur olsam ne yarar ki? Ben yapsam ölürsün, ben yağmazsam ölürüm. Ne yapacağım?" Öyle bir konuştu ki gözlerim gitti, sanki kitap okudu.

"Galiba, ben seni sevmeye alışıyorum. Sen başkasını sevsen de, ben alıştım ki seni sevmeye şimdi nasıl senden vazgeçerim?" Ne güzel konuştun Zülfü? Saçlarımda gezinen parmaklarla gözlerim daha da kaydı, galiba uyuyorum.

...

"Feyyaz?" Yerimde daha çok kıpırdanıp arkamı dönmeye çalıştım fakat sadece çalıştım çünkü çoktan yere düşmüştüm.

Kulağıma gelen hoş kahkahalarla ayağa kalktım, hızla kalktığım için yerimde sedelensem de yıkılmadım! Ona baktığımda yerdeki örtüyü çoktan kaldırıp katlamaya başlamıştı bile;

"Ne oldu?" Sesimdeki uykudan gelen burukluktan sehpanın üzerindeki şu şişesini açıp kafama diktim.

"Oturarak iç Feyyaz." Başımı salladım, bir dahakine öyle yapardım elbet. Aynısını Rasim Bey'de diyordu, onu uzun süredir ziyaret etmiyordum, mutlaka yakın bir vakitte gitmeliyim.

"Ne oldu?" Aynı soruyu tekrarlamam ile arkamı gösterdi gözleriyle, arkamı döndüğümde kahvaltı sofrası ile karşılaştım.

"Yani?" Güldü.

"Kahvaltı edelim diye uyandırdım." Başımı salladım.

"Bu gün oda da yatacağım, değil mi?" Başını onaylamazsa sallayınca sabır dilercesine gözümü yumdum, bir gün daha Feyyaz. Dayan!

"Yüzümü yıkayıp geliyorum Zülfü." Başını salladığında terliklerimi ayağımı geçirip sürte sürte yürümeye başladım, daha bu sabah kendisi bana yaşatmıştı;

"Feyyaz, çıkarma şu sesi."

"Sende öyle yürüyorsun, ben dayanıyorsam sende dayanacaksın." Derin bir iç çekiş duysam da kulak aşmadan lavaboya yürüdüm.

Sabah namazını kaçırmıştım, ilk abdest alıp ona kılayım, sabah kahvaltısı biraz bekleyebilir ve Zülfü.

...

Birkaç gün daha evden çıkmıyordum, eğer iş yerine gidersem büyük ihtimalle Aynen ve Adniye'yi görebilirdim, doğruyu söylemek gerekirse şu anlık o görüntülere tahammül edece bir sabrım yok.

Fi Sebilillah - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin