Üç tel saç

8.7K 691 349
                                    

Genç adam öyle yatıyordu, dizlerini kendine doğru çekmişti. Sahra dizleri üzerine çökmüştü, genç adamın saçlarını okşamıştı; "hadi kalk anlat" diyebilmişti.

"Neden yenge bana inanmayacaksınız nasılsa" demişti dudağından süzülen kanı silerken.

"Ben sana inanacağım Asaf ağabeyin yaptığını doğru bulmuyorum" demişti gözleri dolu dolu.

"Yenge anlatsam ne olacak o gitti" demişti gözünden süzülen yaş avluya damlarken.

"Asaf kırgın ve kızgın sana" öylece konuşuyorlardı herkes izliyordu onları.

"Yenge neden kırgın onu sadece sevdiğim için mi? Çocuk istemediğim için mi?" Genç kadın güçlükle Asaf kaldırmaya çalışmıştı. Genç adam oturduğunda dizini acıyla kendine çekmiş ve dirseğini dayamıştı. Hâlâ gözleri giden sevgilisinin izindeydi.

"Onu sevdiğin için kırgın değildi. Çocuk istemediğin için kırgındı, aldattığın için kırgındı"

"Ben onu aldatmadım anlasanıza aldatmadım. İnsan sevdiğine kıyar mı? Yenge ya ben onu göz bebeğimden bile sakınıyordum. Nasıl onun için yaşarken aldattığımı düşünürsünüz?" Demişti bir sinirle oturduğu yerden kalkmıştı canı yanıyordu sadece ama en çokta yaralı kalbi acıyordu.

Avluda bir tek Fırat ağa yoktu herkes genç adamın isyanını görmüştü, merdivenlerden hızla çıkmıştı. Sadece gitmek istiyordu başka bir şey istemiyordu. Nereye gitmek istediğini bilmiyordu, odasına geldiğinde hızla üzerine bir şeyler geçirmiş ve telefonun eline alıp sevdiği kadını aramaya koyulmuştu ancak kapalıydı. Geldiği hızla çıkmıştı, ağabeyi Ömer merdiven başında kardeşini bekliyordu, genç adam hızla geçmeye çalıştığında kolundan tutmuştu; "Asaf dur" desede hiç anlam ifade etmemiş ve sert bir şekilde çekmişti.

"Oğlum dur" demişti Hatun hanım ağlayarak. Bir oğlu çalışma odasına kapatmıştı kendini diğeri ise gidiyordu. Hatun hanım ne yapacağını şaşırmıştı. Yine ilk göz ağrı dinlemeden fevri davranmıştı. İlk önce Sahra'yı kaybetmişti şimdi ise en küçük oğlunu. Sahra aşkına dönmüştü ama Asaf dönmeyecek gibiydi. Bedeni eve girsede artık ruhu gitmişti. Genç adam arabasına doğru giderken öylece durmuştu, annesine yüzünü dönmeden dudağındaki yara hâlâ kanıyor ve canını yakıyordu konuştukça. Güçlükle yutkunmuştu genç adam ve içi parçalanarak annesine cevap vermişti.

"Ana karıma da dur dedin mi? Onun gitmesine engel oldun mu? Filiz'm gitmiş ben dursam ne olacak getircek mi onu bana" demişti Hatun hanım güçlükle tutunmuştu kapının pervazına. Genç adam hareket ettiğinde tekrar denmişti şansını Hatun hanım.

"Oğlum gitme" diyebilmişti bu defa kelimeler bile cevap bulamamıştı.

"Korkma ana Filiz'im beni terk etti ben seni etmem" demiş ve hızlı adımlarla arabasına ilerlemişti. Bindiğinde çalıştırmasıyla gaza basmıştı istemsiz gözü üst avluya takılmış. Fırat ağanın ona baktığını görmüştü, ellerini sırtında birleştirmiş. Çatık kaşlarıyla yakışıklı yüzünü sertleştirmişti ama görmüştü genç adam ağabeyinde canı yanmıştı, ona vurduğu için, gittiği için ve dahada mühimi sessiz kaldığı için durdurmadığı için bağırıp çağırmadığı ve anlatmadığı için. Asaf en kıymetlisiydi Rüzgâr'ın ona her vurduğunda canı iki katı yandı, insan kardeşine evladına kıyar mıydı hiç.

Asaf Ateş gaza basıp hızla çıkmıştı konağın garajından, arazıyı toza dumana katmıştı. Kapıdaki korumalar giden küçük ağanın hızından endişelenmişti. Genç adam direksiyonu yumrukluyor, gözünden süzülen yaşları siliyordu. Öylece gidiyordu yolu onu nereye götürürse oraya gidiyordu. O yol her şeyin başladığı yere, evlerine gidiyordu. Köy yoluna girdiğinde sanki Filiz'e kavuşacakmış gibi dahada hızlanmıştı. Yanından geçtiği araçları dahi yerinden oynatıyordu, köyün girişine geldiğinde ayağın gazdan çekmiş ağır ağır ilerlemişti. Yangından sonra ilk kez geliyordu, sigorta inceleme yapmıştı, kasten yakılmamıştı. Kundaklanmamıştı sadece bir çaydanlığın komple bir evin ve sevdanın sonu olmuştu.

Ateş'e Sürgün - Hanzade Serisi 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin