Filiz'in vurulduğu sırada acısı hem Hatun hanımı hemde annesi Selvi hanımın yüreğine vurmuştu. Hissetmişti her ikiside acıyla, Hatun hanım torunu için işlediği pembe rengindeki yeleğin çiçek desenli düğmelerini dikiyor bir yandan kulağını kapıya doğru kabartıyordu. Çok özlemişti dört gözle yollarını bekliyorlardı, köyden çıkmışlardı az kalmıştı konağa gelmelerine en azından öyle tahmin ediyordu Hatun hanım. Son düğmesini dikerken iğne birden parmağına saplanırcasına batmış ve parmağının ucundan kan damlamıştı. İki gündür seve seve işlediği yeleğin üzerine damla damla kan lekesi olmuştu o an içine bir sıkıntı düşmüştü. Parmağının kanına bakıyordu, kenarda duran peçeteye uzanmış kanayan parmağına bastırsada yüreğin düşmüştü elem. Sanki boğuluyordu başındaki geniş duran şalı birden bire boynuna dolanmış gibiydi. Başından geriye atmıştı şalı nefes almak için, ak düşen gür saçları topuzundan taşmıştı.
Hatun hanım yüreğindeki sıkıntıyı unutmaya çalışıyordu o sıra bir yandan masayı hazırlıyorlardı, genç hizmetli elinde büyük bir servis tabağı dolusu kuru dolmaları taşıyordu. Nasıl oldu bilinmez ama Gülizar gözü gibi baktığı, elinde sıkı sıkıya tuttuğu servis tabağını olduğu gibi düşürmüştü, yapılan tüm kuru dolma yere saçılmıştı ve servis tabağı paramparça olmuştu. Hatun hanım sıçrar gibi yerinden kalkmıştı, bir eli kalbine gitmişti ve derin bir nefes almıştı. Güzel gelinin istediği kuru dolmalarının hepsi yerdeydi parçalanmışlardı. Gülizar eliyle ağzını kapatmıştı, o an sanki anlamıştı Hatun hanım olanları. Dökülen kuru dolmalar haber vermişti adeta yaşlı hanım ağaya. Acıyla birlikte gözünden yaşlar süzülmeye başlamıştı: "Hanım ağam ben!" Korkuyla başını hanım ağasına çevirmişti ağladığını gördüğünde dahada korkmuştu: "Valla da billa da isteyerek dökmedim." demişti korkusunu sesinden bastırama dan. Hatun hanım bir iki adım atmıştı, gözlerinden yaş dökülüyordu.
"Çok istemişti canı" diyebilmişti iç çekerek göz yaşları dahada özgür kılmıştı.
"Hanım ağam özür dilerim yalvarırım ağlama valla hemen yenisi yaparım" demişti ama yenisi yapılacak vakit yoktu gelirlerdi tabii gelebilirlerse. Sahra merdivenlerden yavaş yavaş inip salona girdiğinde yerde olduğu gibi duran dolmaları görmüştü. Hizmetlinin sözlerini duyduğunda Hatun hanımın ağladığını gördü: "Hanım ağam valla isteyerek yapmadım" demişti yeniden tekrarlayarak ve de ağlayarak.
"Sen buraları temizle Gülizar!" demişti güçlü sesle ve Hatun hanımın yanına geldiğinde yaşlı kadının omzuna dokunmuştu: "annem ağlama hemen yenisini yaparlar" dediğinde Hatun hanım yaşlı gözleriyle çakır gözlü gelinine endişeli bakmıştı.
"Rabbim nasip etmedi Sahra'm! Etmedi" Dediğinde genç kadın şaşkın bir şekilde bakıyordu hanım ağaya ne demek istemişti bu sözleriyle. Ama Hatun hanımın acısı canını yakmıştı.
***
Aynı saniyelerde Selvi hanım bahçesindeki çiçeklerine bakıyordu, son bahar gelmiş ve tüm yaz çiçekler uyumaya geçmişti. O mis kokuları artık bahçesini doldurup taşırmıyordu, sedire oturmuştu yaşlı adam kahvesinden yudumluyordu. O sıra Selvi hanım sabah baktığında hiç bir şey olmayan gülünün öldüğünü görmüştü. Tamamen kurumuş canı kalmamıştı, eline aldığında yüreğine düşen acıyla eline aldığı solmuş gül saksısı yere düşmüş ve parçalanmıştı. Bir feryad kopmuştu, kulakları sağır edecek kadar acıklıydı, Mahmut efendi elindeki kahve fincanın yere düşürmüş başını kaldırmış dizileri üzerine çöken hayat arkadaşına bakmıştı: "KIZIM" öyle kanarcasına ağlıyorduki tüm konu komşu çıkmıştı dışarıya. Ne olursa olsun ne kadar mesafe olursa olsun anne yüreği hissediyordu işte her şeyi. Mahmut efendi titrek ayaklarıyla kalkmış ve dizleri üzerine çökmüş Selvi hanımın yanına yürümüş ve çökmüştü. Yaşlı kadının hali en acımasızın yüreğine bile acıyı hissettirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş'e Sürgün - Hanzade Serisi 2
Ficción GeneralYıllar neyi ne zaman getireceğini gerçekten kimse bilmiyordu, Asaf Ateş Hanzade en küçük kız kardeşlerinin evliliğine dahi onay vermezken şimdi ağasının tek sözüyle kendini evlenirken bulmuştu. Kardeşi için kız istemeye giden Filiz Yıldırım kendini...