Hanzade konağının arazisine yaklaşmışlardı, Asaf Ateş dikiz aynasından mutlaka arka koltukta oturan canından çok sevdiği sevgilisine ve yavrularına bakıyordu. Aradan geçen onca güne rağmen çokta toparlanamamıştı Filiz, beyaz teni hâlâ soluktu. Bedeninde o iğrenç günün izleri hiç bir zaman gitmeyecekti, her gördüğünde yeniden o güne dönecekti ama her ne olursa olsun sevdiğinin kucağıyla sevgisiyle iyileşecekti yeniden. Konağın önüne geldiğinde arabanın girmesi için garaj kapısı açılmıştı, Asaf Ateş biricik kızlarının uyanmaması için eşikten yavaş geçmişti. Bu harekettine kocaman gülümsemişti, bu gülümsemesine karşılık vermişti Filiz hissederek. Kim derdiki kalbi kap kara olan bu yağız delikanlının deliler gibi aşık olacağına, baba olmayı istemezken şimdi arkada melekler gibi uyuyan evladını saçının teline zarar gelmemesi için canını verebileceğini. Arabayı park ettiğinde Balın hanımağa uyanmıştı, çokta acıkmış ve her an çiğliği basmaya hazırlanıyordu. Yavaştan isyan sesleri çıkarmaya başladığında Filiz gülerek kızına konuşmaya başlamıştı: "Obur prensesim yeniden mi acıktın sen" demişti bir yandan pusetin emniyet kemerlerini açarken. Asaf Ateş kemerini çıkarıp kızını izlemek için arkaya doğru dönmüştü. Genç kadın minik bebeğini kucağına almış ve emzirmek için doğru pozisyonu almıştı. Hastaneden çıktıktan sonra uzun uğraşlar vermiş sonunda zaferi kazanmış bebeği emmişti, artık sütü yavrusunu doyuracak kadar geliyordu.
Aç bir aslan gibi memesini aramaya başlamıştı, minik bebek çokta uzun sürmeyen bu arayış kavuşmayala son bulmuş ve mutluluk nidalarıyla emmeye başlamıştı. Asaf Ateş altın kızıl saçlı minik prensesinin saçlarına dokunmuştu. Balın bebek annesini emerken yorgun düşüp yeniden uykuya dalmıştı, Filiz dikkatlice üzerini düzelti ve bebeğini kucağında sıkıca sarmalayıp sevdiğine bakmıştı: "bizi seyretmen bittiyse kapımızı açabilir misin babamız" demişti en içten gülüşüyle. Genç adam fırlar şekilde çıkmıştı arabadan Filiz'in inmesine yardım etmiş olabilecek en sessiz şekilde kapıları kapatmıştı.
Sarmaş dolaş uyuyan kızlarına bakarak konağa doğru yürümeye başlamışlardı, gözleri minik bebeğin üzerindeydi. Tombullaşan yanakları dahada belirginleşmişti. Gün geçtikçe güzelleşiyor dahada sevimli oluyordu, kızıl saçları gittikçe çoğalıyordu. Hızla dönüp sevdiği kadının omuzlarına dökülen saçlarına ve şakağına dudağını bastırmıştı içinden binlerce kez şükür etmişti. Kokusunu içine çekip tüm hücrelerini doyurmuştu sevdiği kadınla, yavaşça açık olan konak kapısından içeriye girip hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başlamışlardı. Balın yatağına yatırmak için bebek odasına doğru çıkıyorlardı. Her ikiside bugüne gelmek için ne çok şey atlatmıştı, bu aşkta en çok acıyı çeken Filiz olmuştu. Bu aşkı doruklarda sevmişti genç kadın, kanlar içerisinde yatarken bile bir tek bebeği ve sevdiğini düşünmüştü.
Balın mis gibi kokan beşiğine dikkatlice yatırılmıştı, sessizce uyuyuşunu izlemişlerdi daha sonra diyafonu açarak yanlarını almış ve bebek odasından sessiz adımlarla çıkmışlardı. Büyük salona inmek için merdivenlere yönelmişlerdi, aşağıdaki uğultu şeklinde ses git gide yükseliyordu. Genç çift bebeklerinin düşünerek birbirlerine baktılar sonra bu sesin kaynağını bulmak için hızla merdivenlere inmeye devam ettiler. Salona yaklaştıkça sesler dahada yükseldi, içeriye girdiklerinde Toprak hırsından yerinde duramıyordu volta atıyordu. Hatun hanım baş köşede oturmuş oğlunun delirmiş gibi volta atıp yürümesini seyrediyor. Vuslat uzun saçlarının arasına geçirmişti saçını yüzünü kapatmış bir şekilde duruyordu. Hatun hanımın koltuğunun arkasında durmuş Fırat ağa gülerek kardeşini seyrediyordu, Sahra ise film izler gibi heyecanla yaş pastasını yiyor ve seyrediyordu etrafını doğumuna sayılı haftaları kalmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş'e Sürgün - Hanzade Serisi 2
Ficción GeneralYıllar neyi ne zaman getireceğini gerçekten kimse bilmiyordu, Asaf Ateş Hanzade en küçük kız kardeşlerinin evliliğine dahi onay vermezken şimdi ağasının tek sözüyle kendini evlenirken bulmuştu. Kardeşi için kız istemeye giden Filiz Yıldırım kendini...