Müzik: Window-The Album Leaf
Times new roman. Punto 12. Bir de sağ üst köşeye kendime ait bir fotoğraf eklemem gerekiyor. Kimse fotoğraf eklenmemiş CV'leri dikkate almıyor. Hoş, en karizmatik fotoğrafımı eklesem de, CV'mi sayısız eğitim ve sertifika ile doldursam da, asla iş bulamayacağımı biliyorum. Üniversiteden mezun olalı üç yıl oldu. Ortalama prestije sahip özel bir üniversitenin fizik bölümünden mezun olmuştum. Öğretmenlik yapmak istiyordum ve bunun için birçok okula başvurdum. Hiçbiri bana dönmedi. Bir şekilde geçimimi sağlamak için özel ders vermeye başladım. Fakat özel dersler benim için istikrarlı bir gelir sağlamıyordu.
İşimi seviyordum. Bu yüzden pes etmeyip iş aramaya üç yıl boyunca devam etmiştim. Farklı bir işe girme fikri aklımdan geçse de bunun dezavantajları olabilirdi. Kendi alanımda bir iş bulmam durumunda, diğer işimden kolay kolay çıkamayabilirdim. Lanet olası sözleşmeler... Bugünlerde kimse kolay kolay iş bulamıyor. İşten çıkmak isteyenler de çıkamıyor. Genç nüfus artıyor ve istihdam oranları azalıyor. Ben, o şanssız neslin bir parçasıyım. Ailemden bana kalan bir miktar varlık ile kendimi idame ettirebiliyordum. Ama hazır paraya ömrüm boyunca güvenemeyeceğimin farkına vardığım bir yaştayım. Hele ki bir aile kurmak istiyorsam...
Aile kurmak mı? Bunu düşünebilmem bile gerçekten çok saçmaydı. Bir aile kurabilmek için gerekli şeyler vardı ve ben bunların hiçbirine sahip değildim. Sevdiğim ve beni seven bir adam, bir iş ve bir miktar -fazla bir miktar- para... Aslında berbat bir durumdaydım. Hayatımda daha değersiz hissetmemiştim. Varoluşum keşkelerden ibaretti ve pişmanlıklarım her gece beni uykularımdan alıkoyuyordu. Bir önemim yoktu. Nitekim kendime değer vermediğim gibi bana kıymet veren insanlar da yoktu etrafımda. Yapayalnızdım. Ama buna ben sebep olmuştum. Yetişkin aklımla düşündüğümde bunu kabullenebiliyordum. Fakat o zamanlar, henüz bir lise öğrencisiyken, hatta üniversitedeyken bile, yaptığım hataların sorumluluğunu asla almayan kibirli bir aptalın tekiydim. Ve bu karakterim yüzünden bugün kafamı duvarlara vuruyordum. Ölmeyi diliyordum bazen. Çünkü o zaman bu pişmanlık ve üzüntüyü hissetmeyecektim.
Her şey için çok geçti. Ömrümün en önemli zamanlarını aptallıklarım yüzünden heba etmiştim. Dört yıl sonra otuz yaşında olacaktım. Otuz yaşında, hiçbir başarıya imza atamamış, yalnız, değersiz bir kadın olacaktım. Tıpkı şu an olduğum gibi...
O kibirli ahmaktan eser yoktu bugünlerde. Öyle ki CV'mi doldurmaya çalışırken gözlerim doluyor ve boğazım sızlıyordu. Günlerim bu apartman dairesinde yalnız başıma televizyon izleyerek ve bilgisayar oyunları oynayarak geçiyordu. Zaman kavramım tamamen yok olmuştu. O an nedense aklıma bilgisayarın takvimine bakmak gelmişti.
Bugün doğum günümdü. Doğum günümün bile farkında değildim. Çünkü bir anlam ifade etmiyordu benim için. Hatta keşke hiç doğmasaydım diye düşündüm. O zaman bunları yaşamak ve üzülmek zorunda kalmazdım.
CV'me masaüstüne çıkardığım fotoğrafı sürüklerken duyduğum gökgürültüsünün ardından ani bir kararla oturduğum yerden kalkıp pencereye yöneldim. Ne iğrenç bir manzara vardı dışarıda... Yağmurlu ve gri gökyüzünü hiçbir zaman sevmemiştim. Ama şuan gökyüzü adeta benimle alay ediyordu. Saat öğleden sonra ikiydi fakat havada sıkıcı bir karanlık hakimdi. Zaten çökmüş olan ruh halim iyice düşmüş, berbat bir hal almıştı. İç içe geçmiş çirkin, bakımsız binalara ve giderek şiddetini artıran yağmura dayanamayak koyu renkli storları indirmeye karar verdim.
CV'mi tamamlamaya karar verdim ve bilgisayar masama yöneldim. Fakat monitörün hemen altında duran telefonum şaşırtıcı bir biçimde titreşti. E-mail bildirimlerim kapalıydı ve bu bir mesaj olmalıydı. Kimse bana mesaj atmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raison D'etre
Science FictionJoselyn ''Lynn'' Lawson, yirmi altı yaşına gelmiş olup hayatta hiçbir başarıya imza atamamış, yaptığı hatalar yüzünden dostlarını ve geçmişteki tek aşkını kaybetmiş depresif bir kadındır. Yirmi altıncı yaş gününde hayatına son vermeye karar veren Jo...