Ortaçağ Şövalyesi

47 13 8
                                    



Müzik: The Light-The Album Leaf



2012. Eylül. Lisenin son yılına başladığım gün. Aynı zamanda, hayatımın dönüm noktalarından birinin başladığı gün. Sonrasında attığım her adımın gelecekteki benim oluşumumda etkili olacağı bir gün. Dikkatli olmalıyım çünkü bugünden başlamamın bir anlamı olmalıydı. Nefret ettiğim yirmi altı yaşındaki halim, bu günden itibaren şekillenmeye başlamış olmalıydı.

Ayrıca, anın tadını çıkarmalıyım. Annemi ve babamı kaybettikten sonra ciddi bir aile özlemi çekmiştim. Fakat şimdi, onları yeniden görebilme şansını elde etmiştim. Belki bu sefer yaşadığım farklı olaylar, onların ölümünü engelleyebilirdi. Tıpkı kelebek etkisi gibi. Önem vermediğim birtakım detaylar, annemin ve babamın ölümlerine sebep olan o trafik kazasına yol açmış olabilirdi. Mesela önümüzdeki yıl babam kaza yapacağı o ikinci el arabayı satın alacaktı. Bir şekilde onun bu seçimine engel olabilirdim.

Okula gitmeden önce, değiştirmem gereken şeylerin bir listesini yapmaya karar verdim. Annem odamdan çıktıktan sonra, ahşap çalışma masamın çekmecesini açarak bir kağıt parçası ve kalem çıkardım. İlginç bir şekilde, eski odamdaki her şeyin yerini sorunsuz bir şekilde hatırlıyordum. Çalışma masamın üzerindeki şekilli ve rengarenk kutuların içlerinde takılarım olduğunu biliyordum. Hatta onları tek tek kontrol edip bundan emin olmuştum.

Çıkardığım A4 kağıdını ikiye katlayarak boyutunu küçülttüm ve başlık atmadan maddeleri sıraladım:

1) Anne ve babamın kazasını önle.

2) Ryder'a onu sevdiğini söyle.

3) Johan'dan özür dile.

4) Daha çok ders çalış. Hem lisede, hem üniversitede...

Kağıdı kimsenin görmemesi için kitaplığımda bulunan uyduruk bir romantizm romanının arasına sıkıştırdım. O sırada gözüme çarpan, kitaplarımın önünde duran masa saatine baktığımda okula yetişmek için az vaktimin kaldığını fark etmiştim. Üniformamın yerini biliyordum. Dolabımdan lacivert okul eteğimi çıkarıp giydim ve ardından içime beyaz bir gömlek giydikten sonra askılıktan ceketimi alarak hızlı bir şekilde üzerime geçirdim. Saçlarımı toplamadan önce anne ve babama sıkı sıkı sarılmak istemiştim. On sekiz yılımı geçirdiğim bu evde daha önce onlara böyle özlemle sarıldığımı hatırlamıyordum. Listeme bir madde daha eklemeye karar vermiştim.

5) Anne ve babana daha çok zaman ayır.

Doğal davranmam gerekiyordu. Annem bendeki garipliği fark etmişti ama muhtemelen regl sendromu olduğunu düşünmüştü. Üzerine çok düşmemişti ve bu benim işime gelmişti. Ona yaşadığım durumu anlatamazdım. Anlatmak isterdim fakat beklemediğim şeylerin olmasından korkuyordum. Ayrıca ikinci şansımı bir akıl hastanesine yatarak geçirme ihtimali de gözümü korkutuyordu.

Sırt çantama bir defter ve birkaç kalem koyduktan sonra üzerime ince bir ceket daha aldım ve okulun yolunu tuttum. Eylül ayında Brighton ilkbaharın etkisinden çıkamamış olurdu. Havada sonbahar boyunca bahardan kalma bir ılıklık hakim olurdu ve ben bu havaya aldanıp ince giyinirdim. Fakat o dönemler sık sık hastalandığımı hatırlayarak bu riski almak istemedim ve ilk farklılığı yanıma fazladan bir ceket alarak yaptım. Böylece hastalanıp eskiden olduğu gibi okuldan geri kalmam gerekmeyecekti.

Brighton Lisesi, yaşadığım eve yürüme mesafesindeydi. Sadece beş dakikalık sakin bir yürüyüşten sonra sınıftaki yerimi alabiliyordum. İçimde tarif edilemez bir heyecan vardı. Herkes için hayat son derece normal bir şekilde devam ediyor olacaktı; ben hariç. Bu sebeple arkadaşlarımı gördüğüm için şaşırmış gibi durmamam gerekiyordu. Brighton Lisesi'nin girişini dün gibi hatırlıyordum. Sürgülü çitlerin hemen yanındaki güvenlik kulübesinde gün boyunca kahve içip radyo dinleyen şişman güvenlik görevlisinin yüzü bile dün gibi aklımdaydı. İçeri girerken onu başımla selamlamayı tercih ettim bu sefer. Küçük değişiklikler bile benim için önem kazanmıştı. İnsanları görmeyen, kibirli ve soğuk tavırlarımdan arınmış biri olarak gelmiştim buraya.

Raison D'etreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin