Müzik: Time-Hans ZimmerParkta geçirdiğimiz iki saat boyunca daha önceden bildiğim fakat hafızamı tazelememe yardımcı olan Ryder'ın geçmişiyle ilgili bilgileri tekrar duyduktan sonra ona sekiz yıl önce de yaptığım gibi kendi hayatımdan bahsettim, tabii can alıcı kısımları atlayarak...
Annemin ve babamın isimlerinden yaptıkları işlere, hayalimdeki meslekten köpeklere duyduğum sevgiye kadar kendime dair birçok konuda ona içimi açtım. Hayalimdeki mesleğin fizik öğretmenliği olduğuna şaşırmıştı, öyle bir görünüşüm olmadığını iddia etmişti. Bu içimi burkmuştu. Çünkü biliyordum ki hayaller karın doyurmuyordu. Bunu gelecekte çok iyi anlamıştım. Hayalimdeki mesleğe sahiptim fakat çalışamıyordum. Geleceğin dünyası gerçekten berbat bir yerdi ve bunu ona haykırmak istiyordum. Ona, her nefesimde bana yük olan ve adeta kalbimi ezerek paramparça eden kötü anılarımı tekrar yaşamaktan ne kadar korktuğumu dile getirmek istiyor ve bir nebze de olsa içimi rahatlatacak şeyler söylemesini diliyordum. Fakat konuya çok farklı bir yerden girişi o yapmıştı ve beni şaşırtmıştı.
''Raison d'etre. Ne olduğunu biliyor musun Joselyn?''
''Yaşama nedeni anlamına geldiğini biliyorum. Vay canına. Sen de felsefeye ilgi duyan biri gibi görünmüyorsun aslında Ryder.''
''Bana kalırsa fizik öğretmeni olma hayalin takdire şayan bir şey. Bu amaç uğruna çalışıyor ve geceleri bu hayal ile uyuyorsun. Bir gün öğrencilerinin sana imrenen gözlerle bakacağını, onlara bir şeyler öğreterek bu dünyaya faydalı insanlar yetiştireceğini düşünüyorsun ve bu düşünceler seni motive ediyor. Peki ya bu hayale kavuştuğunda ne olacak Joselyn? Raison d'etre'n gerçekleşince ne hissedeceksin? Yeni bir neden ihtiyaç duymayacak mısın? Yoksa kendini değersiz mi hissedeceksin? Pes mi edeceksin?''
Geleceğimi biliyordum. Başaracaktım. Yaşam amacıma kavuşacaktım. Ama ironik bir biçimde yaşamımı da ellerimden kendim alacaktım. Çünkü kendimi değersiz hissedecektim ve her zamanki gibi pes edecektim. Ryder, şu anda bambaşka biri gibi görünüyordu. Tüm bu felsefik konuşmaları neden yaptığımız hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gözleri bana bambaşka bir şekilde bakıyordu. Karşımda yeni tanıştığım, on sekiz yaşındaki ailesiyle sorunları olan asi lise öğrencisi yoktu. İçinde tuttuğu, kimseye söyleyemediği, tıpkı benim gibi uzun zaman boyunca uykularını kaçıran ve boğazının düğümlenmesine sebep olan çok daha can yakıcı sırlar vardı.
Hissediyordum. Çaresizlik ve umutsuzluk içinde boğulduğunu görüyor ve göğüs kafesimin daraldığını hissediyordum. Ve bunun sebebi kesinlikle bana bahsettiği psikolojik veya ailesel sorunlar değildi.
''Lynn,'' diye nazikçe fısıldayarak yavaşça taşın üzerine koyduğum elime dokundu. Parmak uçlarından vücuduma sarsıcı bir sıcaklık yayılınca kaşlarımı çatarak fazla tepki vermemek için kendimi sıktım. Bana o şekilde hitap etmişti, hem de hiç beklemediğim bir anda. Bakışlarında kendimden tanıdığım bir parça vardı. Fakat bir yandan da sanki hiç tanımadığım bir yabancıyı andırıyordu. Kimsin sen?
''Benim raison d'etre'mi sormayacak mısın?'' derken bakışları gözlerimin ardından ruhuma nüfuz etmişti. Sanki cevabını bildiğimden emin olduğu bir soruyu, yanıtı sırf benim ağzımdan duyabilmek için bana yöneltmişti. Bu çaresiz çırpınışın yirmi altı yaşındaki halimde hissettiğim acılara olan benzerliği gözlerimin önlenemez bir biçimde yaşlanmasına sebep olmuştu. Nazik dokunuşuna karşılık olarak diğer elimi, onun elinin üzerine koydum. Bakışlarımı oraya sabitlerken ''Kimsin sen?'' diye sordum.
Gözleriyle yüzleşmekten kaçınarak başımı iyice eğdim. ''Bir anda bambaşka biriymiş gibi konuşmaya başladın.''
Söylediklerimin üzerine derin bir iç çeken Ryder elini elimin üzerinden hızlıca çektikten sonra oturduğu yerden ayağa kalktı. Omzunun üzerinden bana bakarak, ''Benim raison detre'm— Gelecekten birini öldürmek zorunda olmam, Lynn. Ve haklı olabilirsin. Belki de bambaşka biriyim. Hatta varlığım bir muamma. Gittiğim yerde beni tanıyan kimse yoksa, gerçekten varım diyebilir miyim? İşte, Lynn. Tam da böyle bir yere gitmek zorundayım. Ve eğer başarısız olursam kendimi değersiz ve gereksiz hissedeceğim. Hayatımın bir anlamı olmayacak ve bu dünyadan hiçbir şeye imza atamadan gideceğim, '' dedi hüzünlü bir yüz ifadesiyle. Öyle çaresiz ve hüzünlü görünüyordu ki ona sıkıca sarılıp benim için neler ifade ettiğini yürekli bir şekilde haykırmak istiyordum. Ama bunu yapmayacaktım. Henüz yapamazdım. Hem...
![](https://img.wattpad.com/cover/218551342-288-k329919.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raison D'etre
Ciencia FicciónJoselyn ''Lynn'' Lawson, yirmi altı yaşına gelmiş olup hayatta hiçbir başarıya imza atamamış, yaptığı hatalar yüzünden dostlarını ve geçmişteki tek aşkını kaybetmiş depresif bir kadındır. Yirmi altıncı yaş gününde hayatına son vermeye karar veren Jo...