Müzik: I'm sending you away-M83
Hayatta tatmadığım her duyguyu deneyimlediğim, dokunarak ve görerek hissetmesem bir rüya olduğundan şüphe duymayacağım olaylar silsilesinden sonra kendimi hayatımın en büyük pişmanlığını yaşadığım adamla, geleceğin içler acısı dünyasında, bize bunları yaşatan kişiyi bulmak ve birtakım cevaplara kavuşmak isterken bulmuştum. Tüm bunlar olurken farkında olmadan zihnimin uç köşelerinde filizlenen spontan soruların da farkındaydım.
Hayatım bir film şeridi gibi zaman zaman gözlerimin önünden akıp giderken bir yandan yaşadığım değersizlik hissinin sebebini araştırıyor, bir yandan ise gerçekten bu hayattaki amacımın ne olduğunu, aslında kim olduğumu çözmeye çalışıyordum.
Ryder'ın da benden farklı bir durumda olmadığını görebiliyordum. Benden daha çok şey biliyor olmasına rağmen yerine oturmayan parçalar olduğunu görebiliyor ve bu düşüncelerini söylemese de bana belli edebiliyordu. Evrenin onun bulmamı istemesi akla yatan bir cevap değildi. Evren bizim gibi 'hiç kimse'lerden özel isteklerde bulunmazdı. Giderek genişlemekte olan evren kudretine kudret katarken benim gibi bir atomik toz parçası onun umrunda olamazdı, olmamalıydı.
Ryder'ın babası Maxwell O'Neill'a gelince... Bulduğu şeyin çığır açacak bir gelişme olduğunu inkar edemezdim. Ama bunu 4216 yılında bulduğunu düşününce, inanılmaz derecede bir gelişme olmadığını anlayabilirdim. İnsanlık, tarihin başından beri bir şeyleri sorgulamış, cevaplar aramış, evrenin sırlarını çözümlemeye çalışmıştı. Maxwell O'Neill, bu yönüyle son derece normal bir insandı. Belki benim gibi bir toz parçasından farkı, merakını somut bir çalışmayla taçlandırabilmiş olmasıydı. Ayrıca, bu yaşam çizgisinde bir psikiyatrist değil, muhtemelen bir fizikçi olmalıydı.
Planı anlamıştım. Dr. O'Neill, evrenin yapıtaşlarından birini, yaşam çizgilerini keşfetmişti. Buna göre evren sonsuz sayıdaki yaşam çizgilerinin (buna zaman çizgisi demek istesem de zaman kavramından bağımsız olduğunun farkındaydım) birleşiminden ibaretti. Ben, şu an burada Ryder ile Krone'un harabelerinde yol alırken, bir başka ben Brighton Lisesi'nde ders arasında Johan ile çikolatalı tost yiyordu. Belki bir başka ben, yaşadığım o sefil günlerin aksine iş bulmuş, evlenmiş ve mutlu bir hayat sürüyordu. Dr. O'Neill'ın buluşu sayesinde, Krone'da 4216 yılında yaşayan ben, bu yaşam çizgileri arasında seyahate başlamıştım. Bunu nasıl başardığını henüz bilmiyordum ama bildiğim tek şey bu seyahatleri, bunlara sıçrama diyeceğim, tetikleyen şeyin muhtemelen yaşadığım güçlü duygu değişimleri olmasıydı.
Bunu ilk intihar ettiğimde yaşadım. Hayatımda çok duygu deneyimlemiştim fakat hapları yutarken beynim bir duygu karmaşasının içine düşmüştü. Daha önce hiç hissetmediğim kadar kararlıydım ve sonrasında olacak şeylere karşı tuhaf olsa da korku duymuyordum. Çünkü, kaybedecek bir şeyim kalmamış gibi hissediyordum. Bir diğer sıçramayı Ryder ile parkta konuşurken yaşamıştım. Ryder'ın gözümün önünden kaybolmasıyla derin bir dehşete kapılmıştım. Onu tekrar kaybettiğimi sanıp kötü bir panik atak krizi geçirmiştim.
Peki o an Ryder ne hissetmişti de buraya sıçramasına sebep olmuştu? Diğer yaşam çizgimizdeki anılarımızı hatırlamıyor gibiydi başlangıçta. Ama düşününce muhtemelen rol yaptığını anlamıştım. O zamanlar beni test ediyor olmalıydı.
Bir başka konu, bu yaşam çizgilerine birden çok kez gidebilmemizdi. Anlaşılan o ki Ryder defalarca babasını öldürmeye çalışmış fakat başarısız olmuştu; tıpkı benim geçmişe gittiğimi sanmama sebep olan, 2012 yılının Brighton'ına ikinci kez gidişim gibi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raison D'etre
Ciencia FicciónJoselyn ''Lynn'' Lawson, yirmi altı yaşına gelmiş olup hayatta hiçbir başarıya imza atamamış, yaptığı hatalar yüzünden dostlarını ve geçmişteki tek aşkını kaybetmiş depresif bir kadındır. Yirmi altıncı yaş gününde hayatına son vermeye karar veren Jo...