Av köpekleri takım yıldızının ikinci en parlak yıldızı Chara... Bilinen bir gezegeni olmasa da güneşe en çok benzeyen yıldız... İnsanlar tespit edemese de Chara sevinç içinde gezegenlerini kucaklar. Dünyadan 28 ışık yılı uzaklıkta Chara'ya en yakın gezegendeki yaşam formları, birkaç yıl önce tanımadığı 5 kişiye ev sahipliği yapana kadar sessiz bir hayat sürüyorlardı. Yeşil minik kanatlarını zümrütlerle süsler ince narin bedenleri ile neşe içinde oradan oraya uçar, şarkılar söyleyerek günlük işlerini yaparlardı. Kimisi dünyada hiç görülmemiş meyveler yetiştiren çiftçiler, kimi en değerli madenleri çıkaran madencilerdir. İletişim kurmak için sürekli şarkı söyleyen bu yaratıklar küçük birer peri gibi görünüyorlardı. Kendilerine hergün hayranlıkla izledikleri Chara'nın hizmetkarı diyen minik yaratıklar tarihlerinin hiçbir döneminde onlardan farklı yaşam formları olduğunu düşünmedikleri için bu beş yeni ziyaretçinin Chara'nın onlara hediyesi olduğunu düşünüyorlardı. Onların topraklarına ilk ayak bastıkları andan beri hizmetinde bulunan minik yaratıklar şimdide enfes meyvelerinden yiyip arkadaşlarının şarkıları arasında istirahat eden üç hediyeyi şuhu içinde izliyorlardı. Kimisi ağızlarına üzüme benzyen ama tadı narı anımsatan bir meyveyi koyarken kimisi de onları eğlendirmek ve saygılarını sunmak için şarkılar söylüyorlardı.
Bu muhteşem manzarada Chara'yı izleyerek ne isteseler yapılmasından gayet memnun olan üçlü uzandıkları bulutlardan yapılma yataklarında bu rahatın tadını çıkarıyorlardı. Saçları defne yapraklarını anımsatan bir örgü yapılmış uzun boylu bir kızın çığlıkları bu rahatlatıcı melodileri bölene kadar hepsi buranın bir cennet olduğunu düşünüyordu.
"Kai seni adi pislik neredesin?!"
İlk geldikleri andan itibaren minik yatarıkların yüreklerinde açtığı korkuyu yenileyen Nike tüm kudreti ile genç adamın kanatlarından tutup bir kedi yavrusu taşıyormuş gibi havaya kaldırdığında genç adam mavi kanatlarının kızın elinden kurtarmaya çalışırken bir yandan da "Ne oldu ya yine ne var!" diye isyan ediyordu.
"Seni işe yaramaz pis parazit! Şu an ne yaptığını sanıyorsun sen!!! Senin diğer gezegene gidip orayı kontrol etmen gerekmiyor muydu?! Burada ne halt yediğini sanıyorsun?!"
"Ya! Baekhyun benim için gideceğini söyledi. Bırak kanatlarımı tüylerimi koparıyorsun!"
"Kafanı mı koparmamı istersin? Benim için büyük bir zevk olur biliyorsun. Senin gibi bir baş belasından kurtulmuş olurum! Sana kaç kez söyledim Baekhyun'u kullanma diye!"
"Ben onu kullanmıyorum yardım etmek isteyen kendisiydi!"
"Çünkü lanet olası çenen sürekli mızmızlanmak için açılıyor ve o aptal da bunu fark etmeyecek kadar iyilik budalası! Sana yardım etmeyi teklif etmiş senin yerine gitmeyi değil!"
"Ama zaten küçük bir yer araştırılacaktı neden iki kişi gidelim ki? Hem orası hiç eğlenceli değil!"
Genç kız elinde tuttuğu kanatları biraz daha sıktığında elleri arasındaki çocuk acıyla kıvranıp ona ulaşmaya çalışıyordu. Sinirlerini kontrol etmeye çalışan kız "Benim de söylediğim bu ya! Bu kadar küçük bir işi bile yapmayacaksan neden buradasın ki?!" diye azarlamıştı.
"Ya ben savaşçıyım! Neden keşif ekibine katılmalıyım ki?"
"Ciddi olamazsın! Duydunuz mu savaçıymış. İnanamıyorum."
Elinde tuttuğu genç adamı yere fırlattığında artık tüm yıldız sisteminden duyulan sesiyle "Seni aşağılık herif kendine savaşçı diyebileceğini mi düşünüyorsun?! Sen tembel bir hamamböceğisin! Git ve işini yap başımın püsküllü belası! Üçüncü gezegene gidip her yeri burnunun üzerinde dolaşarak arayacaksın anladın mı beni!" diye bağırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Yemini
FantasyMitolojinin tozlu sayfaları günümüzde açılıyor! Gerçeklik ve hayal, savaş ve barış, dostlar ve düşmanlar... Ne aradığını bilmeden evrenin her köşesini dolaşan beş savaşçı ve herkesin kaderinin bağlı olduğu değerli bir hazine... Bu hazine avını kim k...