Bölüm 4

392 38 26
                                    

Nike sonunda tüm kafeyi tek başına temizledikten sonra bar masasına gelip o ukala dümbeleğinin oturduğu sandalyeyi parçalamış ve bir güzel yakmıştı. Onun bu tavrı üzerine ağzını bile açamayan dörtlü ellerini göğüslerinde birleştirip kızın sessiz çığlıklarının bitip sesli olarak söylenmeye başlamasını bekliyorlardı. Nike onları çok bekletmeden bağırmaya başlayıp "Bulun o ukalayı bana! Nerede hangi delikte bilmiyorum ama bulun bana onu! Onu her bir hücresine her bir atomuna kadar parçalamazsam bu gece uyuyamayacağım! Bulun onu bana!" diye haykırarak yeşilden kırmızya dönen gözlerle savaşçılarına bakmıştı. Luhan, Sehun ve Kai yardım etmesi için baktıklarında Baekhyun'un da onlar gibi olduğunu fark edip daha fazla korkmuşlar ve oldukları yerde ikinci bir sinir krizinin gelmesini izlemişlerdi. Bir süre ölü taklidi yaparlarsa sakinleşeceğini umuyor ve nefes dahi almadan taştan heykelleri taklit ediyorlardı. Nike eline geçirdiği diğer sandalyeyi de yaktığında ukalanın sesi kulaklarında yankılanıyordu. Hala gitmesine izin verdiği için kendine kızsa da yaklaşık bir saatin ardından kafede oturacak sandalye bırakmadıktan sonra çocukların onunla konuşacağı kadar sakinleşmişti. Baekhyun yanına gelip bir sinir krizine daha sebep olacağını bile bile "Ne dedi o sana?" diye sormuştu. Bu sefer Nike'ın gözleri sinirin rengini değil karanlığın rengini almıştı. O anları tekrar hatırladığında içinde kabaran saf öldürme arzusunu engellemek için tüm gücünü kullanıyordu. Olanları diğerlerine anlattığında ona destek olacaklarını hatta onun için gidip o ukalayı bulup getireceklerini düşünmüştü ama kafasını kaldırıp dördünün de dudaklarını ısırdığını gördüğünde boşuna bir beklenti içinde olduğunu anlamıştı. Baekhyun bile gülmemek için tırnaklarını avuçlarına geçirmişti.

"Çok mu komik beyler! Ben neden eğlenmiyorum sizce?"

Dördü de kafasını sağa sola sallarken senkronize hareketleri ve kendilerini gülmemek için kasmaları Nike'ın takdirini kazanabilirdi tabi şu an tüm sinirini bu dördünden çıkarmak istemeseydi. Hepsinin önünde diz çökmesini sağlayacak şekilde gücünü saldığında dahi korkmak yerine eğleniyorlardı.

"Ona yapmak istediklerimi önce sizlerin üzerinde mi denesem acaba?"

"Kusura bakma Nike ama gerçekten komik"

Baekhyun ölmeyi göze alarak dürüstlüğünü konuşturmuş ve kendini daha fazla tutamayıp kahkaha krizine girmişti. Onu takip eden Luhan, Kai ve son olarak da Sehun son yaptıkları şey bu olacak olsa da deli gibi gülüyorlardı. İlk kez biri Nike'ın ona kur yaptığını söylüyor, onu görmezden geliyor bir de üstüne üstlük dalga geçiyordu. Hala hayatta olduğu gerçeğini de hesaba kattıklarında gerçekten çok yetenekli biri olduğunu kabul etmek zorundaydılar. Türü ne olursa olsun bu güne kadar hiçbir erkek varlık Nike'ın büyüsüne kapılmadan onunla böyle konuşamazdı. Nike'ın sinir krizinden daha uzun süren gülme krizi biten savaşçılar yavaşça yuvarlandıkları yerden kalkıp Nike'ın gazabını çekmek için önüne dizilmişlerdi.

"Bu kadar komik olan ne bana anlatmak ister misiniz?"

Diğerler tekrar gülmeye başladığında boğazını temizleyen Kai "Çocuğun seni yeni yetme bir genç kız gibi kur yaparken rezil etmesi dışında komik olan bir şey mi istiyorsun? Ah o zaman yüzyılların savaşçı tanrıçası ve karşı koyulamaz güzeli Nike'ın bir insan tarafından reddedilmesi aslına bakarsan oldukça komikti. Bugüne kadar seni alenen görmezden gelen ilk varlık olduğu için bence onu müzeye koymalıyız" demişti. Nike'ın gözler yine kırmızıya döndüğünde Luhan ve Sehun Kai'yi arkalarına saklayıp Nike'ın yanına gelerek "Densiz işte. Densiz. Seni kızdırmak için yapıyor" demişlerdi.

"Yani siz öyle düşümüyorsunuz öyle mi?"

Nike'ın sorusu bir süre havada asılı kalmış dördü yine yere oturup yeri yumruklayarak gülmeye başladığında Nike ağzı açık ayağının altındaki dörtlüye bakıyordu. Sonunda onları öldürse de sinirinin geçmeyeceğini fark edip dışarı çıkmış ve ulaşabileceği son hızıyla dünyanın etrafında birkaç tur atmıştı. Böylece daha rahat düşünebiliyordu. Bugün kafenin içinde ya da çok yakınlarında bir şövalye vardı ve Nike bunu o çocuk girdiğinde hissetmişti. Bu bir tesadüf olabilir miydi yoksa bir ejder şövalyesi onun dibine kadar gelip onu küçük düşürerek elleri arasından uzaklaşmış mıydı? Eğer öyleyse Gullinkambi için doğru yerdeler demekti. Duygularının onu ele geçirmesine izin veremezdi. Daha dikkatli olup daha çok araştırma yapmalıydı. Geri döndüğünde çocuklar kafeyi eski haline çevirmişler, onu bekliyorlardı.

Kan YeminiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin