Ejder şövalyeleri içinde gelmiş geçmiş en güçlü kadının gittikçe soğuyan bedeni Nike'ın kucağından kayarken aklına yıllar önce kapısının önünde dikilen küçük kız gelmişti. Gözlerinde kin ve nefretten örülmüş perde ve kanında akan kötücül istekleri yüzünden reddettiği kızın kırık kalbini görmek için ne kadar geç kaldığını düşünmeden edemiyordu. O gün onu yanına alsaydı kalbini iyileştirebilir miydi diye sorup durmaktan beynindeki tüm hücreler isyan eder olmuştu. O gün reddettiği kız bir gün kendini ona kabul ettirmek için birçok yıkıma neden olmuş, güçlenmiş güçlendikçe içindeki karanlığa gömülmüştü ama hala içinde o kırgın kız çocuğunu geride bırakamamıştı. Nike kucağında ki ölü bedene her baktığında güzel bir genç kızı değil zayıf küçük bir kız çocuğunu görüyordu. Luhan için kendi hayatından vazgeçen ve bunu sadece onun için bir şey yapabilmek için yapan kızın fedakarlığı Nike'ın canını hiç acıtmadığı kadar acıtıyordu. Mina'nın akan siyah kanı eline bulaştığında gözünün dolmasına engel olamıyordu. Yavaş yavaş yükselen güneşin kızıllığı gökyüzünün maviliği ile hoş bir mor renge bürünüyor bu morluk ise yerde göletlenen simsiyah kan üzerinde yansıyordu. Nike'ın gözünden düşen bir damla yaş Mina'nın yüzünde aşağı doğru kayarken Chanyeol de eline bulaşmış kana dalıp gitmişti. Mina ile geçirdikleri çocuklukları, eğitimleri, savaşları, kavgaları, kızın gülümsemesi, bağırışları, kızgınlıkları bir film şeridi gibi gözünün önünde akıp giderken ayakları yerle buluşmuştu. Mina ölmüştü, onu Chanyeol öldürmüştü ve şimdi en büyük düşmanı kızın bedenine sarılmış ağlıyordu. Genç adam bunun bir kabus olmak için bile çok kötü olduğunu düşünürken Gullinkambi'yi çevrelemiş diğer komutanlar bunun bir şaka olduğunu düşünüyorlardı. Onuncu bölük komutanı Leon ve dokuzuncu bölük komutanı Jinha hala kendilerine gelememişti. Dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci bölüklerin tüm komutanları ve gelen askerler ileride ejder şövalyelerinin kraliçesi olması beklenen savaşçının cansız bedenine bakarken ne hissedeceklerini bilemiyorlardı. Bir Stymphalia'ya aşık, yaradılışlarından beri en büyük düşmanları olan Tanrıça Nike'a hayran yenilikçi ve en güçlü savaşçı, acımasız, soğuk Mina kan yeminini yapmış olmasına rağmen bile bile ölüme yürümüştü. Beşinci bölük komutanı Arrigo "Kan Yemini ne olacak? Yemin yapılmıştı ama artık emredecek biri yok" diye sorduğunda ortamın kasvetli havası bir anda yerini fısıltılara bırakmıştı. Mina öldüğüne göre ve kan yemini yapıldığına göre şimdi ne olacaktı herkes bunu merak ediyordu. Chanyeol sevdiği kadın ölmüşken şu an ne ejderhaları önemsiyordu ne de bir başka şeyi... Ama diğerleri için Mina sadece nefret edilecek bir figürdü ve ölümü birçoğunu içten içe sevindiriyordu. Dördüncü bölük komutanı Liveo, Chanyeol'e doğru yürümeye başladığında bir yandan da mırıldanıyordu.
"Yemini yaptıranın kanını taşıyan kişi onun tüm mirasına sahiptir. Yemini yaptıran kişiyi katleden kişi ise onun mirasını ele geçirmiştir. Mina'nın ailesinden kimse kalmadı ama Mina'nın mirasını zorla kazanan biri var elimizde"
Chanyeol'ün yanına geldiğinde elini genç adamın çökmüş omzuna koymuş "Bunu yapmalısın üçüncü şimdi parlama sırası sende" demişti. Onların bu halini izlemek Baekhyun'un midesini bulandırıyordu. Bir dostları ölmüşken böyle pis bir pazarlığı düşünüyor oluşları onu çileden çıkarıyordu ve Kai de bu duruma tahammül edemiyordu. Tepelerinde örülü bir ağ yanlarında üç yaralı arkadaşları vardı bu yüzden kendilerini koca bir kuş kafesinde hissediyorlardı. Liveo'nun sözleri Nike'ı hayaller aleminden almıştı. Kafasını kaldırdığı an gözlerindeki öfke elle tutulacak kadar yoğundu. Onun bakışlarını görenler nefeslerini tutarken Nike konuşmaya başlamıştı.
"Bugün burada bir tane bile ejder şövalyesi öldürmedim, birini bile yaralamadım. Bu benim karşımdakini öldürmekten çekindiğim anlamı mı taşıyor sizce? Bugüne kadar birçok kişi ellerimde can verirken bugün kimseye dokunmamış olmam sizden korktuğum ya da size zarar vermek istemediğim için değildi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Yemini
FantasíaMitolojinin tozlu sayfaları günümüzde açılıyor! Gerçeklik ve hayal, savaş ve barış, dostlar ve düşmanlar... Ne aradığını bilmeden evrenin her köşesini dolaşan beş savaşçı ve herkesin kaderinin bağlı olduğu değerli bir hazine... Bu hazine avını kim k...