İkisi de sıcak bir gülümseme ile Sehun'u selamlamıştı. Bar masasına otururken "Bizi karın tokluğuna çalıştıramazsın Sehun! Bana çalışması gereken kişi sensin diye hatırlıyordum" diye çocuğun saçlarını karıştıran Lay "Yarın akşam üzeri birlikte kumaş seçmeye birlikte gidersek sana yardım etmeyi düşünebilirim" diye eklemişti. Sehun aynı şekilde muhteşem bir gülümseme ile ona bakarken "Patron ne derse o" demişti. Arkadan gelip Sehun'un boynunu kolları arasına alırken "Patron ne diyormuş Sehun~ie?" diye sormuştu. Sehun bir süredir Nike'ın daha korumacı olduğunu fark etse de bu onu mutlu ettiği için sorgulamıyordu. Parmağını uzatıp Lay'i göstererek "Lay yarın ona yardım etmemi istiyor." demişti.
"Yarın senin işin var hayatım. Lay kendine başka birini bulabilir."
"İşim mi var? Ben bilmiyorum"
"Sen kim oluyorsun hem! O benim çalışanım ve istediğimi yaparım"
"Emin misin? Bir denemek ister misin? Ben onun ablasıyım! Ben ne diyorsam onu yapacak seninkini değil gereksiz yer israfı"
Nike nefretini hiç saklamadan parmağını Lay'in göğsüne bastırdığında genç adam da ona doğru tıslamıştı. Bu durum Nike dışındaki herkesi eğlendiriyor gibi görünüyordu. Mina'nın yan koltukta kıkırdaması üzerine kafasını ona çeviren Nike konuşmak istese de o günden sonra Mina özllikle ondan kaçıyor gibiydi. Bu durumdan nefret ediyor olsa da kızı ürkütmeden ona yaklaşmanın bir yolunu bulmak istiyordu. Bu kızın keşfedilmesi gereken sırları var gibi geliyordu Nike'a. Sehun Nike'ın kolundan tutup "Ne işim var benim Nike?" diye sormuştu. Nike Mina'ya o kadar dalmıştı ki bir süre Sehun'un ne dediğini anlamaya çalışırken boş gözlerle çocuğa bakmış ama imdadına Kai yetişmişti.
"Sehun bana yardım edeceksin. Nike yarın tüm gün moda evinde olacak ya. Ayrılmadan önceki son günü olduğu için. Burada yalnız kalamam şuraya bir bak"
Lay cümle içindeki sadece bir cümleye takılmıştı.
"Son gün mü?"
Nike'da bu durumdan yeni haberdar oluyordu ama moda evine asıl giriş nedeni bugün Luhan tarafından kontrol edildiğine göre orada kalmasına hiçbir neden yoktu. Kafasını sallayıp "Evet son gün" diye onaylamıştı.
"Neden?"
"Patronumdan nefret ediyorum!"
Nike bu cümleyi o kadar içten gelerek söylemişti ki Mina'nın yine kıkırdamasına neden olmuştu. En azından onu güldürebiliyorum diye içinden kendine alkış tutarken Lay'in iç dünyasındaki savaştan haberdar değildi. Genç adam o kadar kızgındı ki şu an oturduğu yerin alevler içinde kalmayışına şaşırıyordu. Yanından ayrılmaya mı çalışıyordu? Buna asla izin vermeyecekti, veremezdi.
"Patronun bu istifayı onaylayacak mı emin değilim"
"Tesadüfe bak ki onayını istemiyorum bile. Sehun yarın burada Kai'ye yardım edecek kendine başka bir yol arkadaşı bul"
Nike arkasını dönüp gittiğinde Lay "O kadar çabuk değil. Başka bir yolu her zaman olur" diye geçirmişti içinden. Kafenin dolup boşaldığı saatler boyunca bir daha ne Nike ile Lay ne de Nike ile Mina arasında bir konuşma geçmişti. Ta ki Nike bir anda kafenin ortasında durup "Bugün erken kapatıyoruz! Hesapları ödemenize gerek yok ama lütfen kafeyi boşaltır mısınız? Yarın tekrar gelirseniz indirimli fiyatlarımızdan yararlanabilirsiniz" diye bağırmasına kadar. Onun bu tepkisine kimse anlam veremese de yanına gelip onunla birlikte müşterileri tahliye eden Baekhyun'un tavırları yüzünden kimse itiraz edememişti. Baekhyun Mina ve Lay'in yanına gelip "Çocuklar bugünlük affedin bizi" dediğinde çoktan ikisini de kapının önüne koymuştu. Gullinkambi ne olduğunu anlamasa da ejder şövalyesi aradığı kişinin yanından uzaklaşıp karanlıkta kaybolduğu yerden tam ters yöne bakıyordu. Hala güçleri bastırılmış olduğu için müdahale edemezdi ama gelen karanlığı tanımıştı. Kafeyi her zaman izlediği karanlık sokak arasına çekidi ve içeri dolan 10 kadar ejder şövalyesini izledi. Düşük rütbedeki şövalyelerin kimin askeri olduğunu anlaması zor olmamıştı. Komutanları hemen arkalarından kafeye dalmıştı. Ejder şövalyesi dişlerini gıcırdatarak "Chanyeol" diye tıslamıştı. Her zaman burnu büyük ve patavatsız biriydi. Güç delisi bu ahmak bu halde Nike karşısında hiçbir şansı olmadığını bilmeyecek kadar da aptaldı. Hatta bu haliyle Stymphalia'lara bile karşı duramazdı. İçerideki savaşta Nike'ın savaşa girme ihtiyacı bile duymadığını hem büyük bir takdir hem de büyük bir sinirle izlemişti. Kai 3 ejder şövalyesini ikinci dönüşümüne bile geçmeden insan formunda yenmişti. Luhan'ın kalan 5 ejder şövayesini neredeyse aynı anda mavi kanatlarının tek bir darbesi ile yere serişi karşısında bu aptal harekatın anlamsızlığını çözmeye çalışıyordu. Chanyeol bunun onlara hiçbir faydası olmayacağını bile bile neden buraya gelmişti. Kalan iki asker de Kai'nin ikinci dönüşümünde yok olurken kafede sırıtarak duran tek kişi Chanyeol'dü. Ejder şövalyesi yumruklarını sıkmaktan bembeyaz olan parmak boğumlarını gevşetememişti. Bu aptal burada ölürse kesinlikle ona bir cenaze töreni yapmayacaktı. Chanyeol kapıya yöneldiğinde Kai önüne geçmişti, Sehun'un hareketine rağmen Luhan ve Baekhyun onu durdurmuştu. Nike hızla adamın önüne geçtiğinde Chanyeol bir anda buhar olmuştu. Bu durum karanlık sokakta onları izleyen ejder şövalyesini de şaşırtmıştı. Aynı anda arkasında duyduğu kıpırtı ile gözlerini kafeden ayırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Yemini
FantasyMitolojinin tozlu sayfaları günümüzde açılıyor! Gerçeklik ve hayal, savaş ve barış, dostlar ve düşmanlar... Ne aradığını bilmeden evrenin her köşesini dolaşan beş savaşçı ve herkesin kaderinin bağlı olduğu değerli bir hazine... Bu hazine avını kim k...