Kafenin ortasında iki kişinin aynı anda aniden bayılması herkesi şaşırtmıştı ama kimse arkadaşları kadar şaşırmamıştı. Kai tüm müşterilerden özür dileyerek dışarı çıktığında Sehun Nike'a mı baksın Luhan'a mı şaşırmıştı. Hatta iki genç Stymphalia bir anda Luhan ve Nike'ın bayılmalarına mı şaşırsınlar yoksa hayatlarında ilk kez Baekhyun'un sinirle gözlerinin kararıp hışımla çekip gitmesine mi şaşırsınlar anlamamışlardı. Nike ve Luhan'ı yukarıya taşıdıklarında ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Baekhyun burada olsa onlara bir şey söyleyebilirdi ama yoktu ve ikisi de rüyalarında aynı ismi sayıklıyordu. İki genç Stymphalia akşama kadar Nike ve Luhan'ın yan yana uzanmış ter içinde kalarak acı çekişlerini izlemekten ve korkmaktan başka bir şey yapamamışlardı.
Nike ve Luhan aynı rüyayı görüyordu. 424 yıl öncesinde bizzat yaşadıkları o kabusu tekrar tekrar yaşıyorlardı. Üçünün kaderinin paylaşıldığı küçük bir odada dört ceset ve korkmuş iki küçük çocukla birlikte duran Nike kendi kendine bir tanesi ile uğraşmanın bile ne kadar zor olduğunu hatırlatırken Luhan üzeri kanlar içinde bir köşede çıtını bile çıkarmayan kardeşine bakıyordu. Annesi ölmüştü hem de onun yüzünden kız kardeşi neredeyse ölecekti. Luhan hayatının hiçbir döneminde kendinden o kadar nefret etmemişti. Bir insanın onu kandırmasına ve ailesini parçalamasına izin verdiği için kendini asla affedemiyordu. Annesinin kendi elleriyle öldürmüş gibi hissediyordu ve bunların hepsi yerde paramparça duran bu insan kadın yüzündendi. O gün tüm dişi insanları yok edeceğine and içmişti. Nike olmasa bunu yapabileceğini de biliyordu. Linna sindiği köşede öylece duruyordu. Konuşmuyordu gözleri tek bir noktaya dikilmiş öylece bakıyordu. Luhan, gözü kapının önünde cansız bedeniyle onları izleyen babasına takılınca küçük çocuk bu haliyle kız kardeşini nasıl büyüteceğini düşünüyordu. Annesinin öldüğünde ortaya çıkan birine nasıl güvenecekti ki ayrıca. Güvendiklerinin ne yaptığını görmüştü.
Nike gözlerini 10 yaşında ancak görünen mavi kanatlı ve gücünü dalga dalga hissettiği erkek çocuğu ile korkudan taş kesmiş minik kız çocuğu üzerinde gezdiriyordu. Kollarında cansız yatan Hilda gitmeden daha kolay bir şey isteyemez miydi? Onu bu hale getiren ırkı yok etmek dahil herhangi bir şey olabilirdi ama bu iki küçük çocukla ne yapacaktı ki? Daha Baekhyun ile adam gibi ilgilenemiyordu. Nike bu düşüncelerle boğuşurken küçük çocuk kalkıp yavaş adımlarla kardeşinin yanına gitmiş küçük kızı kucağına alıp içeride bir odaya götürmüştü. Nike çocukları izleyerek diğer odaya gittiğinde küçük çocuk kardeşini bir yatağa yatırıp üzerini örtmüştü. Kızın hiç tepki vermemesi üzerine kanlı ellerini kızın saçına koyup "Ağla Linna. Bugün hayatında yaşadığın en zor gün olacak. Ama sana söz veriyorum bundan sonra asla böyle bir gün yaşamayacaksın" demişti. Küçük kız hala tepki vermiyordu ve Nike onun girdiği şoktan kolay kolay çıkamayacağını düşünüyordu. Daha bebek sayılabilecek kadar küçüktü. Abisi de öyleydi ama iki çocukta sanki yüzyıllar yaşamış birinin ifadesine sahipti. Nike bir süre kapıda bekleyip iki kardeşi izlemişti. Kız artık dayanamayıp minik gözlerini kapatana kadar kardeşinin saçını okşayan çocuk daha sonra onun saçlarına minik bir öpücük kondurup banyoya gitmiş ve üzerindeki tüm kanı temizlemek için adeta tenini zımparalamıştı. Annesinin kanının eline bulaştığı noktaları defalarca yıkadığına dikkat eden Nike çocuğun onunla hiç konuşmamasını normal karşılıyordu ama sanki döktüğü oyuncaklarını toplar gibi koca bir çöp poşetine doldurduğu insanı ve ejder şövalyesini çöpe atışını izlerken yüzündeki normal bir şey yapıyormuş izlenimini anlayamazdı. Babasına bir kez bile bakmadan tekrar eve girip bu sefer tüm kan lekelerini temizlemiş annesinin yarasını temizleyip onu uyuyormuş gibi pencere kenarındaki koltuğa taşımıştı. Nike bu aşamada ağlamasını beklemişti ama çocuktan bir damla bile yaş düşmemişti. Dışarıdan topladığı çiçekleri annesinin göğsüne koyduktan sonra onu Stymphalia geleneklerine göre yakmıştı. Geriye kalan mor tozarı ise bir tanesini bile bırakmadan bir vazoya koymuştu. Nike aynı işlemi babası için de yapmasını beklemişti ama küçük çocuk önüne geçip "Onu geri götürür müsün?" diye sormuştu. Nike anlamayan gözlerle baktığında çocuk babasının bedenini dışarı çıkarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Yemini
FantasyMitolojinin tozlu sayfaları günümüzde açılıyor! Gerçeklik ve hayal, savaş ve barış, dostlar ve düşmanlar... Ne aradığını bilmeden evrenin her köşesini dolaşan beş savaşçı ve herkesin kaderinin bağlı olduğu değerli bir hazine... Bu hazine avını kim k...