*2*

6.6K 395 167
                                    

☆ vermeyi unutmayın lütfen!

Bunları geçiş bölümleri olarak düşünebilirsiniz.

İyi okumalar ^-^

                                *💛*

"Hadi ama Marls! Acele et! " diye hayıflandı Sirius.

Kucağındaki kızını sağa sola salladı ve kıkırdamasını sağladı. Dışarı çıkmaları gerekiyordu ama Marlene hazırlanamamıştı. Keyifsizce etrafa bakındı Sirius. Belki acele etmesini sağlamak için bir şeyler bulmalıydı.

Neyseki Marlene merdivenlerde görünmüştü. Yoksa Sirius bir vazo parçalamayı düşünüyordu. Karısını belinden tutup kapıya iteledi. Yerdeki bebek eşyalarını koluna taktı. Artık çıkmaları gerekiyordu.

"Erkek kardeşlerimi görmek için neden bu kadar heyecanlısın anlamadım tatlım?" Dedi Marlene. Dört erkek kardeşi ile bu akşam bir araya geleceklerdi. Aile toplantısı yapacak olmak onu mutlu ediyordu.

"En güzel yemekleri bitirmesinler diye acele ediyorum. O dördü ve çocukları birer çöp öğütücü gibi!" Dedi Sirius. Marlene kendini gülmekten alamadı.

Soğuk sokakları adımlarken Annabella annesinin kucağında uyukluyordu. Marlene, Sirius'un koluna dolanmıştı.

"Ah hayır!" Dedi Sirius sessizce. Kızının uyanmasından çekiniyordu.

"Neler oluyor tatlım?" Dedi Marlene.

"Evde hediyemizi unuttum! " dedi Sirius. Gidişlerindeki asıl amaç Marls'ın erkek kardeşinin yeni bebeğini kutlamaktı.

"Sakin ol Sirius. Hemen dönüp alırız." Dedi Marls.

"Sen bekle. Ben gider alırım. Zaten çok uzaklaşmamıştık. " dedi genç adam. Karısını öptü ve hızlı adımlarla evine ilerledi. Marls da yolun kenarındaki bank'a oturdu.

Etraf soğuk ve sessizdi. Bir korku filmi gibi duruyordu. Yoldan geçen farelerin sesi onu rahatsız etmişti. Huzursuzca kıpırdandı. Karşı taraftan gelen silüetlere baktı Marlene. Eli asasına kaydı. Kabarık saçlar, çirkin bir yüz ve iğrenç bir sırıtış gördü. Bellatrix ona gülümsüyordu.

"Sevgili kuzenimin sevgili aile üyeleri! Ne kadar iğrençsiniz!" Dedi bağıra bağıra. Genç kadın ayağa kalkmış ve asasını ona doğrultmuştu bile.

"Kes sesini pis ölümyiyen!" Dedi ve iğrenerek ona baktı.

"Kucağındaki minik Annabell mi yoksa? Ailemizin en küçük üyesi. Ne kadar iğrenç!" Yüzündeki sahte gülümseme yerini tiksinmeye bırakmıştı.

"Kızım hakkında doğru konuş Bellatrix!" dedi Marlene ve kızını iyice kendine çekti. Bellatrix gülerken yanındaki ölümyiyenler de ona eşlik ediyordu.

Aniden durdu ve yanındakilere "Bebeği alın!" Dedi.

Ölümyiyenler Malene'nin üstüne yürürken, Marlene de ne yapacağını bilemiyordu. Birkaç büyü yaptı ama karşısındakiler epey güçlüydü. İki ölümyiyen onu tutarken diğeri de bebeği aldı. Bebeği Bellatrix'e veren ölümyiyen geri çekildi. Bella bebeği inceledi ve yüzünü buruşturdu.

"En azından bir Black'i andırıyor! Ya bir Mckinnon'a benzeseydi?" Dedi ve kısık sesle bebeğe fısıldadı.

"Birazdan anneciğin ölecek çocuk. Ona son kez bak!"

Bebeği zıbınından tutup havaya kaldırdı. Çocuğun acı çığlıkları boş sokakları inletiyordu. Bellatrix onu sarsınca ağlamaları duruldu ve annesine baktı. Badem gözleri kızarmıştı. Marlene gözünü bebeğinden ayırmadan konuştu.

"Seni çok seviyorum Annabell. Bunu sakın unutma." 

Bellatrix bir kahkaha attı ve bağırarak o büyüyü söyledi.

"Avada Kedavra!"

Yeşil ışık etrafı aydınlattı. Marlenenin ve bebeğinin gözyaşı aynı anda yerle buluştu. Bebek yeniden ağlamaya başlayınca Bella onu kendine çevirdi.

"Zırlamayı kesmessen sen de annen gibi olacaksın çocuk!" Dedi ve bebeği tek koluyla kendine yasladı.

"Sana benden küçük bir hatıra bırakalım. Ne dersin?" Sinsi sırıtışı büyüdü. Asasını bebeğin koluna yaklaştırıp bir şekil çizmeye başladı. Küçük kızın çığlıkları diğer ölümyiyenlerin ürpermesine sebep olmuştu.

Bebeğin bileğinin içine üç küçük yıldız çizmişti. Küçücük, birbirine yakın, üç şekilsiz yıldız.

"Asla unutma çocuk! " dedi hala ağlayan bebeğe bağırırken. "Daima güçlü olan kazanır!"

Bebeği yere annesinin yanına bıraktı ve cisimlendi. Diğer ölümyiyenler de arkasına bakmadan gittiler.

Sirius ise o sırada son dönemeci de dönmüş hızlı adımlarla ailesine ulaşmaya çalışıyordu. Onlara bıraktığı sokağa girdi. Marlene yerde duruyordu. Annabella ise hemen yanında çığlık çığlığa ağlıyordu. Sirius şüpheyle daha da hızlandı. Bir taraftan da bağırıyordu.

"Marlene! Marls!"

İyice yaklaşınca kızının giysilerinden akan kanı fark etti. Elindekileri savurup koşmaya başladı. Yerde duran Marleneyi sırt üstü çevirdi ve yüzüne baktı. Solgun siması sanki herşeyi ele veriyor gibiydi.
Kızını kucağına aldı ve kan damlayan bileğine baktı.

"Olamaz..." dedi kendi kendine. "Olmaz! Hayır! "

Karısını kucağına çekti ve kızını da onun kucağına yerleştirdi. Onları iki koluyla sararken gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Sessizce gözyaşları akarken kızının sesi acısını dile getiriyordu. Artık ıssız sokakta paramparça olmuş bir aile duruyordu.

                                *🖤*

☆ vermeyi unutmayın lütfen!

𝐁𝐢𝐫𝐝𝐲 | Harry Potter Fanfic Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin