*4*

4.9K 342 197
                                    

Medya: Annabella Birdy Black ♡

☆ vermeyi unutmayın lütfen!

*💛*

Genç kız sırt çantasını da alıp aşağı kata indi. Dromeda kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Güzel kokular aldığında masaya uçarcasına oturmuştu.

"Günaydın Birdy! Kahvaltını bitir de çabucak istasyona gidelim. Geçen seferki gibi olmasın." Dedi imayla Andromeda. Birdy gözlerini devirmeden edemedi.

"Geçen seferki tamamen şanssızlıktı Dromeda. Biliyorsun ben asla öyle bir şey yapmam." Dediklerine kendisi de inanmıyordu. Treni kaçırmıştı. Bu yüzden de bir süpürge bulup trenin üstüne atlamıştı. Birkaç büyük büyücü onu ikna etmese trenin üstünde kalmayı planlıyordu.

"Sana inanmıyorum Birdy. Bu sene trenin içinde ol ve okula daha az zarar vermeye çalış. Müdür Dumpledore senin yüzünüzden her hafta bize baykuş gönderiyor." Dedi ve birkaç eşyayı daha sandığa sıkıştırdı.

"Üzgünüm. En azından deneyeceğim. " dedi Birdy. Her ikisi de bunu yapmayacağını biliyordu.

Kahvaltı bittince Dromeda ile bir taksi bulup Exsprese yetişmeye çalıştılar. Okuldaki üçüncü senesine ilerlerken içinde hiçbir heyecan yoktu Birdy'nin. Önünde duran koltuğun arkasında bulunan gazeteyi aldı ve haberlere göz atmaya başladı.

Sıkıcı olan haberleri atlayarak giderken gazetenin birkaç gün öncesine ait olduğunu fark etti ve tam yerine koyacağı sırada önünde bulunan haber dikkatini çekmişti. Gazetenin ön sayfasına baktı.

"Katil Sirius Black Azkabandan kaçtı!"

Gözleri yuvalarından çıkacak gibi büyüdü genç kızın. "Nasıl?" dedi sadece. Dromeda ona baktığında gazeteyi ona uzattı ve okumasını bekledi.

O da korkuyla şaşkınlık arası bir duygu yaşıyordu. Genç kız bunu düşünmek istemiyordu. Kafasını cama dayadı ve kayıp giden yolu izlemeye koyuldu.

İstasyona girdiklerinde kolunu Dromeda'nın koluna geçirdi ve yavaş adımlarla ilerledi. Siyah eteği hafif rüzgarda uçuşurken üstündeki sarı kazağı "ben bir 'puff'ım!"diyordu sanki. Botları yere çarptıkca ona bakan gözlerin sayısı da artıyordu. Çocukluğunda zarif bir hanımefendi gibi yetiştirilmişti. Bunun için büyükannesine minnettardı. Ama haylaz yarısı için sorumluluk anne ve babasınındı.

İnkar edilemeyecek tatlı bir güzelliği vardı. Abartılacak kadar olmasa da Black ailesine yaraşır bir kız olduğu da gözden kaçmıyordu.

Exsprese bindiğinde Dromeda'ya veda etmiş ve yakın arkadaşı olan Hannah'ı bulmaya çalışıyordu.

Dar koridorda ilerlerken sonunda arkadaşını görmenin verdiği mutlulukla gülümsedi. Yanında Cedric de vardı. Cedric Diggory kendileriyle yaşıt kibar bir gençti. Sporda yetenekli, derslerinde başarılı, Hufflepuff'ların gözde öğrencilerindendi.

Birdy gülümseyerek kompartımandan içeri girdi ve gülümseyerek arkadaşlarına sarıldı.

"Birdy! Seni çok özledim!" Dedi Hannah. Uzun süre mektuplaşmışlardı ama yüz yüze görüşmek gibi olmamıştı elbette.

"Ben de seni özledim." Dedi Birdy. Yazın yaptıklarından bahsetmeye başladıklarında express haraket etmişti bile. Cedric onlara pek katılmasa da konuşma oldukça hararetli ilerliyordu.

O sırada yan kompartımanda bulunan ünlü Harry Potter ise belki de hayatında yaşayacağı en berbat deneyim için bekliyordu.

Soğuyan hava ve duran express herkesi panik havasına sokmuştu. Koridorda ilerleyen ruh benzeri yaratıklar da cabasıydı tabiki. Çoğu öğrenci korkuyla birbirine sarılırken tren haraket etmeye başladı. Remus Lupin daha kendisini bile tanımayan arkadaşının çocuğunu korumuş ve makinistle konuşmak için ayaklanmıştı. Dar kompartımandan çıktı ve ilerlemeye başladı. Bir an için durakladı ve yan kompartımandaki küçük kızı süzdü. Birine benzetmiş gibi uzun uzun baktı. Etrafa yayılan papatya kokusu da ona bir şeyler anımsatıyordu. Bunu boşverip ilerlemeye devam etti.

Okula geldiklerinde herkes çok heyecanlıydı. Sakinleşmiş olsalar bile ünlü katil Sirius Black'in kaçması ve Harry Potter'ın peşinde olduğu gerçeği ve Harry'in bu okulda olması onları bir daha korkutmaya yetiyordu.

Her sene olduğu gibi yeni 1. Sınıfların binalara dağıtımdan sonra ziyafet başlamıştı. Hannah, yakın arkadaşı Ernie Macmillan ile özlem giderirken Cedric ise insanların yoğun ilgisi ile karşı karşıyaydı. Bu sene Hufflepuff'ın Quidditch 'te şampiyon olacağını herkese duyurmuştu bile. Birdy ise yanına oturan birinci sınıf çekingen kızı okula alıştırmaya çalışıyordu. Sevimli sarı saçlarını örmeye söz vermişti kıza. Okulda ilk günün yaşattığı stres yeterince berbatken bir de ortalıkta ruhemicilerin gezinmesi herkesi daha da korkutuyordu. Özellikle de birinci sınıfları.

Harry arkadaşlarının sanki o verem olmuş da ölecekmiş gibi acıyan bakışlarını gözardı edip yemeğine devam etmeye çalışıyordu. Herm her zamanki gibi derslerin bu sene ağırlaşacağından bahsedip, öğrencileri daha da strese sokuyordu. Ron ise... o tavuk yiyordu. Her zamanki gibi.

Salonun kapısı aralandı ve içeri bir genç girdi. Koyu kahverengi saçları dalgalanıyor gibiydi. Kahverengi gözleri etrafı süzüyordu. Rolf Scamander ismindeki bu genç gözlerini sarı süslerle bezenmiş masaya dikti. Üstündeki formadan anlaşılacağı gibi bir Hufflepuff'tı. Birkaç göz hala ondayken diğerleri görülmeye değer bir şey olmadığı için gözlerini yemeklerine çevirmişlerdi bile.
Puff'ların masasına oturdu ve birkaç kişiyle selamlaştı. Okula yeni kayıt yaptırdığı için herşey ona çok uzaktı.

Sevimli bir yüzü vardı genç oğlanın. Uzun boyu ve küçük yüzüyle sevimliydi. Kibar hareketlerle yemek yiyor ve etrafındakilere de çok kibar davranıyordu. Ziyafet sona erdiğinde herkes binalarına dağılıp arkadaşlarıyla özlem gidermek için hareketlendi. Her binanın sınıf başkanı öğrencileri arkasına aldı ve ilerlemeye koyuldu. Zor ve uzun bir gündü.

Basamaklardaki ayak sesleri gülüşmelere karışırken Profesör Dumpledore endişeyle öğrencilerine baktı. "Ya Sirius Black buraya gelirse diye?" düşündü ihtiyar büyücü. Kızı ve Harry bu okuldaydı. Yani onun gelmek isteyeceği yegane yer bu okuldu. Ancak Azkabanın güçlü büyülerinden, kalın duvarlarından ve hatta sürüyle ruhemiciden kaçıp gelen bu büyücünün içindeki öfkeyi durdurmanın yolu var mıydı?

Kimse bilmese de öfkesi Harry Potter 'a değildi. Evet öfkeliydi ama öfkesi onu sırtından bıçaklayan hain arkadaşınaydı. Hayatını ondan çalan, James'in ve Lily'nin ölümüne yol açan, küçük bir kızı babasız bırakan arkadaşınaydı.

*🖤*

Cedric'in ölümüne öyle üzülmüştüm ki...
En azından kendi kurgumda onu ölümden kurtarmanın iyi olacağını düşündüm.

Çözüm oldukça basitti aslında. Eğer Cedric birkaç yaş daha küçük olsaydı o sene turnuvaya katılamayacaktı. Ben de dedim ki neden bizimkilerle yaşıt yapmıyorum ki?

Bu arada Rolf Scamander gerçek bir Harry Potter karakteri ve evet Newt Scamander'in de torunu. Hakkında pek bir bilgi yok. Kişiliğini oluşturmak bana kaldı sanırım *-*

☆ vermeyi unutmayın lütfen!

𝐁𝐢𝐫𝐝𝐲 | Harry Potter Fanfic Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin