2. Bölüm

745 234 1K
                                    

İyi okumalar...

^^^^^^^^^^^^

Gecenin soğuğu haziran ayına rağmen acımasız bir tokat gibi yüzüne çarparken üstündeki kocaman cekete biraz daha gömülen küçük kız daha ne kadar bu soğukta, bu yolda yürüyeceklerini bilmiyordu. Daha birkaç saat olmasına rağmen ince ve güçsüz bacakları yorgunluktan titriyor ve dünden beri midesine yiyecek girmediği için de midesi acıyordu. Ancak bir şey söylemeye de cesareti yoktu. Zaten yanındaki adam da yürüdükleri süre içerisinde tek kelime etmemişti. Sorusuna karşılık tek söylediği ''Seni kurtaracağım ufaklık.'' olmuştu ve bu cümleden sonra ikilinin arasında sessizlik hüküm sürmeye başlamıştı. Aslında genç adam bu sessizliğin farkında değildi. Sadece ne yapacağından emin değildi ve bu yüzden de düşünüyordu. Elbet bir şeyler bulacaktı ama bu gece ilk olarak kalacak bir yer bulmalıydı ve bunu yapabilmesi için de araba lazımdı ama bu Allah'ın unuttuğu yerden tek bir tane bile araba geçmemişti bu süre boyunca.

Sinirle ayağını yere sürttüğünde yanındaki kızın bakışlarını yüzünde hissetti ve bu zaman boyunca onun ne kadar yorulmuş olabileceği aklına geldi, sonra da bir anda durdu ve hiçbir şey söylemeden kızı kucağına aldı. Bir anda kendini adamın kucağında bulan Gölge'nin ise gözleri kocaman açılmıştı. Yakınında duran surata tek diyebildiği, duyulamayacak kadar alçak bir sesle, ''Teşekkür ederim.'' oldu. Adam ise kıza cevap olarak gülümsemekle yetindi ve yavaş adımlarla yürümeye devam etti.

Onu kucaklayan bedenin sıcaklığına biraz daha sokulurken başı da adamın omzuna düştü. Aslında uyumak en son istediği şeydi ancak vücudu fazlasıyla yorgundu. Bir süre böyle devam ederlerken Gölge uyku ve uyanıklık arasındaki bir anda arkalarından vuran ışığı fark etti. Uykusuna rağmen heyecanlı bir sesle ''Araba geliyor!'' dediğinde genç adam hızlıca arkasını döndü. Arabayı kaçırmamak için düşüncesizce kendini yolun ortasına attığında. Yaklaşan araba tiz bir fren sesiyle durmak zorunda kaldı. İstemsizce birkaç adım geri çekilen genç adam boşta olan elini arabanın far ışığına siper ettiği sırada arabadan bir kişi inerek onlara yaklaştı. Az önce ani bir frenle durmalarının sebebi olan kişileri görünce sinirlenen, orta yaşlardaki adam elini kolunu sallayarak kızmaya başladı bu sırada.

''Hey Allah'ım ya! Deli misin divane misin be adam? Gecenin bir vakti ne diye yola atlıyorsun?'' Kucaktaki kızı fark ettiği sırada yarım kalan söylenmesini daha sakin bitirdi. ''Kucağında çocuk da var. Yazık değil mi, ya duramasaydı benim şoför?''

''Lütfen daha fazla kızmayın, eğer mecbur olmasam bunu yapmazdım. Saatlerdir geçen tek araba sizinki olunca kaçırmak istemedim.'' dedikten sonra Gölge'ye bakıp devam etti. ''Kardeşim de fazlasıyla yoruldu, aynı zamanda bir şey de yiyemedi. Lütfen, bizi en yakın otele bırakır mısınız?''

Duyduğu cevapla sıkıntıyla çenesini sıvazlayan adam birkaç kez kucaktaki kıza ve genç adama baktı. Görüntüleri adamın dediklerini onaylayan şekilde yorgun görünüyordu. Kafasında ne yapabileceğini tarttıktan sonra az öncekinin aksine ılımlı ses tonuyla başladı konuşmaya.

''Hay Allah, buraya yakın hiç otel yok ki.'' Kendi kendine konuşan adam onu dinleyen gencin yüzünü umutsuzluk kaplayınca üzüldü. Başka bir fikir üretmeye çalışırken aklına gelen yerle yüzü aydınlandı. ''Dur bakalım genç adam hemen üzülme. Ne dersin bilmem ama buraya yakın bir evim daha var. Biraz orman içinde ve bir süredir kullanılmıyor ama bence hallederiz.'' diye babacan bir tavırla karşısındaki gence yaklaştı ve omzunu sıvazladı. ''Adın ne bakalım senin?''

Adamın tavrı karşısında bir an gerilen genç adam Gölge'yi daha sıkı tuttu ama cevap vermekte bir sakınca görmedi. ''İbrahim, efendim.''

''Ben Ethem genç adam, şu efendim lafından da hiç haz etmem bilesin. O ne öyle, kimmiş efendi?'' deyip hemen ardından göbeğini tutarak kısa süreli bir kahkaha attı. Ardından şoförüne döndü. ''Bizim çocuklara söyle ormandaki eve yiyecek, battaniye falan getirsinler.''

ÖLÜMÜN ÇENTİK İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin