17. Bölüm

88 41 4
                                    

İyi okumalar...

^^^^^^^^^^^^

Oturduğu koltukta sağ eli çenesinde, önünde kısa mesafeyi sinirle arşınlayan adamı izliyordu. Aklı fazla karışık ve sürekli hareketliydi. Alkın ile konuşmalarından sonra Remzi'nin mekanına yola çıkmış, yolda da sürekli olarak bu işten kurtulmanın yollarını düşünmüştü. Kaybettikleri malların yerine yenisini koymak aslında kolaydı. Remzi'nin bilmediği bazı bağlantılara sahipti çünkü. Tabii iş bununla bitmiyordu. Suçlayacak birine ihtiyaçları vardı. Remzi'nin sinirini çıkarabileceği birine.

''Remzi abi otur artık, sinirle ortalıkta dolaşmanın hiçbir anlamı yok.'' Çenesini sıvazlarken adam ona döndü. Gözleri öfke saçıyordu.

''Lan bize çalışan adamı öldürmüşler, nasıl sinirlenmeyeyim?'' Kelleşmeye başlayan kafasında ellerini gezdirdi. ''Bir de malları alıp kaçmış. Benden kimse çalamaz Akın, kimse!''

''Alkın'ı gönderdim. Kim yaptıysa bulup atacak önüne. Sonra ne yapacağın sana kalmış.'' diye sakinleştirmeye çalışırken ses tonu düzdü. Yani her zamanki gibiydi. Yerine oturup ona gözlerini diken adama aynı şekilde karşılık verdi.

''İyi hoş diyorsun koçum ama senin mekânın güvenilirliği gözümden düştü, bilesin.'' Tehditkâr tavrıyla Akın kaşlarını çatarken Remzi önüne döndü. Bu sırada kapı çaldı. İçeri kafasını uzatan adam Remzi'ye yönelik konuştu.

''Abi, Alkın geldi. Yanında da aradığımız it var.''

''Tamam siz şerefsizi depoya götürün ben de geliyorum.'' Elini havada sallayarak emrini verdikten sonra adamı onu başıyla onaylayıp çıktı. Yerinden kalkıp gömleğinin yakalarını düzelttiği sırada Akın da ayaklandı.

''Bir süre kaybol Akın, bu olayı halledene kadar gözüm görmesin seni.'' deyip kapıya gittiğinde Akın hiçbir şey demedi. Arkasından bakarken bu işi hallettikleri için rahatladı. Bir süreliğine Remzi'ye görünmemek dert değildi. Önemli olan bu olayın arkasında şüphe bırakmadan kapanmasıydı ve şimdilik öyle olmuş gibi görünüyordu.

Birkaç dakika daha kendi kendine odanın ortasında dikildikten sonra hareketlendi. Kapıdan çıktığı sırada koridorun başında ondan tarafa gelen Alkın'ı gördü. Konuşmadan birlikte dışarı çıktıklarında Akın arabasına yöneldi. Onunla ilerlemeyen Alkın'ı fark edince durup geriye baktı.

''Sen de benimle geliyorsun, konuşacağız.''

''Anlatacak bir şeyim yok Akın. Bir iyilik yaptığını düşün ve kapat bu konuyu.'' diye cevaplayan Alkın'a birkaç adım atıp yaklaştığında ikisi de fikrinden vazgeçecek gibi durmuyordu. Bunu fark ederken Alkın'ın Gölge'ye neden bu kadar sadık olduğunu düşünmeden edemedi.

''Sadakatinin sebebi ne? Sen kimseyi korumazsın Alkın, kendin dışında tabii.'' Onu uzun yıllardır tanıyordu ve çıkarımında haklıydı. Gri gözlerin sahibi başını başka yerlere çevirdiğinde hala cevap bekliyordu.

''Gölge,'' Bakışlarını Akın'ın gözlerine çevirdi. Yüzü bir mermer kadar soğuktu. ''Kimse değil.''

Cevabını verdikten sonra Akın'ın arabasının yanında duran kendi aracına ilerledi. Akın giden arkadaşının arkasından hiçbir şey demezken arabanın ardından bir süre baktı. Alkın'ın bu kıza neden değer verdiğini bilmiyordu. Sadece tahminleri vardı ve aslında bu tek bir tahminle sınırlıydı: Aşk...

*****

Dün yaşananlardan sonra evden taşınmaya hazırlanan Gölge odasında bırakıp unuttuğu askılığı fark etmişti. Yanında salona taşıdığı askılığı boynundaki kolye ile tekrardan açarken içinde başka bir şey var mı diye kontrol etti. Yaktığı kağıttan başka bir şey olmadığını görünce geri kapattı. Aklına kaydettiği yazıyı hatırlarken babasının onu düşünmesi içinde tuhaf bir hisse neden oldu. Karnı ağrıyor gibiydi ama bunu umursamadı. Kağıdın arkasındaki koordinatları hatırlayıp bilgisayarın arama motoruna yazdığında açılan haritayı incelemeye başladı.

ÖLÜMÜN ÇENTİK İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin