İyi okumalar...
Multimedya: Akın Erdil
^^^^^^^^^^^^
On beş katlı rezidansın en üst katında camla kaplı duvara karşı oturan Akın elindeki viskiyi yudumluyordu. Ağzında ve boğazında yakıcı tat bırakan içeceği içmeye devam ederken son zamanlarda aklını fazlasıyla kurcalayan kişiyi düşünüyordu. Genç kızın mavi gözlerine her baktığında gördüğü soğuk hissin altında bir şeyler olduğunu çok iyi biliyordu ve bu gizem onu cezbediyordu. Geçen gün alnına silahı dayadığında tetiği korkmadan çekeceğinin farkına varmak ise bu merak duygusunu körüklemişti.
Bir yudum daha alıp ayağa kalkarken camın tam önünde durdu. Ayakları altında uzanan şehrin ışıkları fazlasıyla göz kamaştırıcıydı ama içinde barındırdığı pisliği bilince o ışıkların sahteliği onu iğrendiriyordu. Boşalan bardağı sehpaya bırakırken ışığı yanan telefonu eline aldı. Ekrandaki mesaj simgesine tıklarken gözleri kısıktı.
'Gece yarısı burada ol.'
Mesajı okuduktan sonra eliyle saçlarını dağıttı. Bu gece planları arasında yüksek müzik ve ter kokusu yoktu ancak karşı gelemeyeceği birinden gelen mesaj ile odasına gidip hazırlanmaya başladı.
Üstünde siyah kotu, siyah tişörtü ve siyah deri ceketi ile odadan çıkarken sağ eli ile alnına dökülen saçlarını düzeltti. Arabasının anahtarını cebine atıp telefonunu da aldıktan sonra evden çıktı. Kapalı otoparka inen asansörde aynadaki aksi dikkatini çektiğinde yılların ne kadar çabuk geçtiğini bir daha fark etti. On sene önceki genç delikanlının saf hallerinden eser kalmamıştı. Yerine her türlü pisliği yapan ruhunu kaybetmiş bir adam gelmişti. Kafasını iki yana sallayıp düşüncelerinden kurtulurken asansör açıldı ve indi. Siyah arabasına ilerleyip bindikten sonra gaza bastı ve gideceği yere sürmeye başladı.
Şehrin ölü bölgelerinden birinde olan mekanın önüne geldiğinde arabasını bir ara sokağa park etti. Karanlık sokaktan yürüyerek çıktıktan sonra onu tanıyan iri yarı korumaların arasından geçip aşağı inen merdivenleri takip etti. Yıllardır aynı görünen ve aynı kokan mekana girdiğinde bu geceki kalabalık gözünden kaçmadı. Kalabalığa karışmadan hemen sağdaki siyah merdivenleri çıktı. Dar bir koridora girerken ayakları gidecekleri yeri bilircesine ilerledi. Koridorun sonunda soldaki kapıya bir kez vurduktan sonra içeri girdi.
Kan rengi deri koltuğunda oturan yaşlı adam onu görüp geniş bir sırıtışla ayağa kalktığında iki adam birbirine sarıldı. Birbirlerinin sırtına hafifçe vururlarken yaşlı adam konuştu.
''Uzun zaman oldu aslanım.'' Siyah deri koltuklardan birine kendini atarken cevapladı adamı.
''Yeni işimize alışıyoruz diyelim, Remzi Bolat.'' Ayağını dizinin üstüne koyarken yüzünde sahte bir sırıtış vardı. Gönderildiği yerden hoşlanmadığını açıkça belli ediyordu. Bunu yaşlı adam da fark etti lakin umursamadı.
''Son işte inat etmeyip çıksaydın binadan yüzünü unutturmamıza gerek kalmazdı. Rus oğlum bunlar, bizim Türk mafyasına benzemez.'' diye sitem ederken Akın sırıttı. ''Şimdi ben seni görenleri temizleyene kadar okulda kalmak zorundasın.''
''Merak etme pek sıkıldığım söylenemez. Eğlenceli bir şeyler buldum.'' diye kendi kendine mırıldandığında yaşlı adam ona kaşlarını kaldırarak baktı. Akın'ın bu zamana kadar tanıdığı adamlardan farklı bir yapısı vardı. Diğerleri gibi Remzi'den korkmuyordu ve tanıştıkları zamandan bu yana Akın ona birçok konuda karşı çıkan tek kişiydi. Bu yüzden de yeri ayrıydı Remzi'de. Diğerlerinden daha çok kredisi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN ÇENTİK İZLERİ
AksiKorkma!.. Biraz daha yaklaş. Sadece seni bir hayal dünyasının içine atacağım ve emin ol... Çıkmak istemeyeceksin! ---------------------------------------------------- Acıya bulanmış bir çocukluk... Gölge Serez Hayatın girdabında boğulmuş bir adam...