10. Bölüm

216 84 107
                                    

Not: Bu bölümü beni bekleyen okuruma ithaf etmek istiyorum. Ben bölüm atmazken tekrar tekrar okuyan tatlı kişi seni seviyorum. squared_black404)

Multimedya: Gölge Serez(Saygılı)

İyi okumalar...

^^^^^^^^^^^^

''Harika!'' dedikten sonra elleri ile önüne düşen saçlarını hızla geriye attı. Küçük ahşap dolaba ilerlerken sırtındaki gözleri hissedebiliyordu. Siyah iç çamaşırlarını üstüne geçirdiği sırada kulaklarına ulaşan sinirli ses ile gözlerini devirdi.

''Ne kadar endişelendiğimizin farkında değilsin değil mi? Bir haftadır yoksun Gölge! Haber bile vermedin bize.'' Sonlara doğu hayal kırıklığına bulanan ses ile arkasını dönen Gölge ellerini beline koydu.

''İşim vardı Güneş.'' Konuyu kestirip atarken bakışlarındaki hissizlik Güneş'in kaşlarını çatmasına neden oldu. Gölge'ye ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama karşısında, onunla konuşan kişi Gölge değildi. Sanki onun hayaletiydi.

''Bu gerçekten sen misin?'' Kaşları kalkarken sesi fısıltı şeklindeydi. ''Biz senin en yakınınız, acını bizimle paylaşmak yerine neden kaçtığını bir türlü anlamıyorum!'' Sonlara doğru yükselen sesi Gölge'den çıkan homurtuyla kesildi. Elleri ile yüzünü ovuşturan Güneş mavi renkteki kısa saçlarını daha da dağıtırken Gölge tekrar dolaba döndü. İçinden siyah eşofman takımı alıp giydiği sırada Güneş bir eli ağzında şok içinde onu izliyordu.

''Söyleyecek başka bir şey kalmadıysa gider misin?'' Tişörtünü üstüne geçirirken kurduğu cümle ile Güneş birkaç saniye öylece bakakaldı. Sonra yatağın üstüne bıraktığı sırt çantasını koluna geçirdi ve kapıya ilerledi. Çıkmadan hemen önce duraksadığında Gölge onu izliyordu.

''Olur da aklın başına gelirse bizi nerede bulacağını biliyorsun.'' Son bir kez ardına baktıktan sonra sessizce geldiği evi aynı sessizlikte terk etti. Gölge ise birkaç saniye Güneş'in ardından baktı. İçindeki bir parça çırpınsa da şimdi vakti değildi. Şimdi duygularının içinde kaybolamazdı. Derin bir nefes alıp gözlerini sıkıca kapattıktan sonra az önce olanları zihninin derinliklerinde kaybetti. Gözlerini açtıktan sonra da kaldığı yerden yapması gerekenlere devam etmeye hazırdı.

Öğleden sonra yapacak işi olmadığından arabasına atlayıp okula giden Gölge kendini tuhaf hissediyordu. Sadece bir hafta olmasına rağmen sanki asırlar geçmiş gibi hissettiği günlerden sonra normal hayatına kaldığı yerden devam etmek rahatsız ediciydi. Sanki İbrahim'in ölümünün hiçbir önemi kalmamış gibi hissediyor ve hissettiklerinden dolayı da öfkeleniyordu. Zaten bu bir haftadır ne hissetse hemen yerini öfkeye devrediyordu.

Arabadan inip soğuk hava yüzünden neredeyse boş kampüste ilerlerken gözleri bir hafta önce oturduğu banka takıldı. Adımları dururken zihninde yine o ses yankılanıyordu. Gözleri kısılırken ellerini cebinden çıkardı. Ensesine götürüp sıktığı sırada tırnakları derisine batıyordu. Aldığı nefes ciğerlerini yaktığı sırada tok adım sesleri geldi kulağına. Tam arkasında hissettiği bedene doğru ağır ağır dönerken beklemediği kişiyi görmek kafasını karıştırdı.

''Sonunda karşılaştık.''

''Beklediğini bilmiyordum, tuhaf.'' diye mırıldanan Gölge ile Cenk sırıttı. Yüzündeki yara izleri ve sararan çürükler kazayı hatırlattı Gölge'ye. Sanki o olayın üstünden yıllar geçmiş gibi hissederken Cenk araya girdi.

''Teşekkür etmek için bekliyordum,'' Gözlerini kaçırıp başka yöne baktığı sırada Gölge kollarını göğsünde bağladı. ''Bir de baş sağ-''

ÖLÜMÜN ÇENTİK İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin