Bismillahirrahmanirrahim
Bölüm 3Es–Selamün Aleyküm Müslüman Kardeşlerim. Hikayeme başladım ve bu 3. bölüm belki olayları tan anlamamış olabilirsiniz. İnşallah yeni bölümler geldikçe daha iyi anlayacaksınız.
Bu bölümü Fatıma'ya hediye ediyorum.Hacer minderleri yerleştiriyordu. Bugün geleneksel sohbet günüydü. Dışarıda güneş parlıyordu. Şeyma Hacer'in gülümseyen yüzünü gördü. Kendide gülümsedi:
—Hayırdır ablacım. Hacer Şeyma'ya döndü:
—Ne olsun be kardeşim. Güneşin parladığını gördüm. Tefekküre dalmışım. O sırada zil çaldı. Gelen Nesibe, Fatıma ve Betül'dü. ************************
— Bölüm 3—
Belkıs Enes'i karşısında gördü.Gözleri dolmaya başlamıştı.Yoluna hızlıca devam etti.İçinden dualar ediyordu.''Rabbim beni günah işlemekten koru.'' Kalbi normalden fazla çarpıyordu.
Enes Belkıs'ı görünce çok heyecanlanmıştı.Hızla yanından geçen Belkıs'a geri dönüp bakacaktı ama semayı dolduran bir ses duydu.
'' Allahu ekber Allahu ekber''
{Allah en büyüktür.}
Haramdı. Ona bakması haramdı. Hz. Ali'nin bir sözünü hatırladı. '' ERKEĞİN TESETTÜRÜ GÖZ KAPAKLARIDIR.
Gözlerini kapattı. ''Rabbim beni günah işlemekten koru.'' İkiside Allah korkusuyla dolu müslüman bir gençti. İkisinin kalbide birbirlerine muhabbet ve aşkla doluydu. İkiside aynı duayı etmişti bilmeden. İki gönülde tertemizdi.
Belkıs ezanı duyduğunda yanlış bir vakitte dışarı çıktığını anlamıştı. Ramazan ya camideydi yada camiye gidiyordu. Ama yine de geri dönmedi. Belki teyzesi vardır diye düşündü. Kapıyı çaldı, açan teyzesiydi.
—Hoşgeldin kızım. Ramazan camide.
—Biliyorum teyze. Gelinceye kadar bekleyebilir miyim?
—Tabii kızım geç içeri. Belkıs ayakkabılarını çıkardı. İçeri geçti Gördüğü manzara onun için çok sıradandı. Teyzesine sık sık gelirdi. Çoğu gelişinde Ramazanla sohbet ederdi. Dertlerini anlatırdı ona. Aynı şekilde Ramazan da ona dertlerini anlatırdı. Ramazan hen teyzesinin oğlu hem de süt kardeşiydi. Aralarında 7–8 ay vardı. Öz kardeşinden farksızdı Belkıs için.
Teyzesi sohbeti açmak için sorular sıralamaya başladı:
—E kızım okul nasıl gidiyor? Derslerin nasıl? Belkıs sorgulandığı hissine kapılmıştı
—Teyze tatildeyiz ya.
—Doğru ya unutmuşum. Bizim Ramazan elinde test kitaplarıyla geziyor. Tatil mi okul zamanı mı karıştırıyoruz. Gülümsedi Belkıs. Ramazan bir matematik dahisiydi. Tabi bunu teyzesi bilmiyordu. Bunu sadece Belkıs ve Ramazan biliyordu (dersem bir hataya düşerim.
''Yanındaki, önündeki arkandaki / Belki hepsi boş ama / Her vakit seni gören bir Rabbin var.'' )
Ramazanın IQ'su 198'di. Bunu teyzesine söyleseler kim bilir neler yapardı. Ramazan bunu biliyordu. Bir de bir adamın röportajı vardı. İsmini bilmiyordu. Çocukluğundayken bir sınavla zeki öğrenciler tespit edilmiş, bu öğrenciler Fransız okuluna
gönderilmişti. O adam da gönderilen öğrenciler arasındaymış. Gönderilen öğrencilerin birçoğu Avrupa müptelası olmuşlar bir yerde. Kendi kültürüne hakaret edenlerden olmuşlar. Önceki okulda kalanların halide jim iç açıcı değildir herhalde düşündü Belkıs. Eski okulunu düşününce bunu daha iyi idrak ediyordu. 1. Sınıfta hiçbir şeyden habersiz temiz arkadaşları 8. sınıfın sonunda ne haldeydiler. Timurtaş Hocanın bir sohbetini hatırladı.''Onlar ismini bilmedikleri, yüzünü görmedikleri İngilterenin Londrasında yaşayan bir modacının emrine itaat ediyorlar. Çok doğru bir tespitti bu. Sonra tarih hocasını hatırladı. Sürekli geçirdiğimiz kültür buhranından, Avrupanın asıl yüzünden bahsediyordu. Hoca çok politik anlatıyor diye hocayı pek sevmeyen sınıf arkadaşları vardı. Oysa doğruları anlatıyordu o hoca.
— Belkıs iyi misin? Belkıs bir an korktu.
—Teyze sen miydin ya? Ödümü kopardın .
—Sende daldın ya. Ne düşünüp duruyorsun kara kara.
—Hiiiç. Boşver be teyze. Aslında boşvermemek gerekiyor ama olsun.
—Ne o öyle kızım.
O sırada salona Ramazan geldi.
— Teyze yeğen ne kaynatıyorsunuz bakalım.
—Allah insanları dedikodu kazanından korusun.
************************ Amine'nin yüreği hızla çarpıyordu. Bir yandan da yıllardır peşini bırakmayan boşluk yine yüreğindeydi. Amine hüzünlenmişti yine. Etrafına baktığında içinden şimdi hüznün sırası değil dedi. Gelinlikler içinde İstanbul'un en lüks mekanlarından birinde ve dans ediyordu. Kendi alemine dalmıştı. Aşinası olduğu bir sesle kendine geldi:
—Derin'im. Karşısında kendisine gülümseyen Uğur vardı. Kendiside gülümsedi. Ama içinde bir sıkıntı vardı. Yüreği sanki kendinden geçmişti. Evet bazen böyle sıkıntıları olurdu ama bu seferki çok daha fazlaydı sanki. Başı ağrıyordu ayrıca. Birine sığınmak istiyordu. Karşısında kendisine bakan Uğur'a döndü yine:
— Oturalım mı?
—Daha yeni başladı gece. Ne oturması daha yeni başladı gece. Bak evlendik. Artık arzu ettiğimiz gibi yaşayacağız. Çok gezip tozacağız. Alış şimdiden. Amine Derin zorla gülümsedi. Düşündü. Ya her günü böyle olursa. Düşündükçe huzursuzluğu arttı. Sanki yüreğindeki boşluk artmıştı. Her zamanki sahte gülücüklerini dağıttı etrafa. Ancak baş ağrısı adeta bir zonklamaya dönüşmüştü. Sığınacak bir yer arıyordu. Dalgalardan yıpranmış bir kayık gibiydi ve güvenli bir liman arıyordu. Düşündükçe geçmişine yelken açıyordu. Çocukluğu villalarda, büyük ve şatafatlı evlerde geçmişti. Ama yalnızdı. Dadılar, hizmetçiler. He istediği alınıyor gibi görülsede onun istediği ilgi ve şefkatti. İşkolik bir babası ve sürekli alışverişte yada babasının şirketinde canı sıkılınca gittiği işinde olan annesi vardı. Yüreğinde bir boşluk oluşmaya başlamıştı. Bazen bahçeye çıkar, kuytu köşelerde ağlardı. Nedenini kendiside bilmezdi. Bazen ağaçlara çıkardı. Hizmetçiler dadılar köşe bucak kendisini arardı. 6 yaşlarındayken Asiye Anne gelmişti. Aynı zamanda süt annesiydi. Bir de Ebubekir vardı. Birlikte akşama kadar oynarlardı. Ailesi ona Derin diye seslenirdi. Nedenini bilmezdi ama kendisi Amine ismini daha çok severdi. Ebubekir de ona Amine derdi. Süt kardeşi olması nedeniyle aralarında bir bağ vardı. Asiye Anne Amine Derin'i çok severdi. Öz kızı gibi davranırdı. Ancak 9 ay sonra gitmişti. Nedenini tam olarak açıklamamışlardı ama arkasından sarfedilen yobaz kelimesini çok iyi hatırlıyordu. Biraz daha büyüyünce anlamıştı az çok neler olduğunu. Bir daha karşılaşmamıştı ne Asiye Anneyle ne de Ebubekir ile.
Yüreğinde ise bir türlü kapanmayan bir boşluk vardı. Okul yıllarını düşündü. Başarılı bir öğrenciydi. Seçkin özel okullarda okumuştu diğerlerine göre. Dersler tam anlatılmazdı. Yüksek notlar babalarının bağışlarıyla övülür ve arttırıldı. O yinede çok olmasada çalışırdı. Mimarlık fakültesini kazanmıştı. Hayalindeki mesleği.Yeni mezundu. Babasının şirketinde işe başlamıştı.
Yıllar geçtikçe artıyordu yüreğindeki boşluk.O boşluğu hep doldurmak istemiş ama hiç başarılı olamamıştı.En son aşkla doldurmak istemişti. Uğurla birlikte olmuştu. Uğur yakışıklı sayılabilirdi. Bir oyuncuydu. Peşinden koşturuyordu kızlar. Ne Uğur ne de aşk içindeki boşluğu kapatmıştı. Ama sonradan da bırakamamış, iş ciddiye binince kendisini Uğur'a aşık olduğuna ikna etmişti. Aslında ona aşık olmadığını biliyordu ama kendine bir söyleyemiyordu bunu. Şimdi ise evleniyorlardı.Sonra gözlerinin önününden bir film şeridi gibi hayatı geçti. Ebubekirle oynadığı oyunlar, ağaçlara çıkıp kurduğu hayaller, okul hayatı, Uğurla tanışması ve birlikte olduğu zamanlar, evlilik teklifi, ve düğün.
Düğünden bir iki çığlık yükseldi. '' Gelin bayıldı.''
************************
Yusuf birden uyandı. Seher vaktiydi henüz. Bir rüya görmüştü. Korkmuştu. İçinden dua ediyor, kelime–i şehadet getiriyordu. Rüyasını hatırladı. Biraz düşündü. Güzel bir rüyaydı hem de çok güzel...
Yeni bölümleri hafta sonları yükleyebiliyorum ancak İnşallah bugünlerde bir bölüm daha yükleyeceğin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim olmuş ParçaParça «Askıya alındı»
Teen FictionAmine, karanlığın sahte ışıltısında kaybolmuş bir genç kız. Hikayenin başında Amine Derin Kudret olarak çıkıyor karşımıza. Ama değişiyor, seçimler yapması gerekiyor. Onun hayatı nikah masasına oturduğu gün değişmeye başlıyor. Kötü çevresine rağmen m...