9. "Goğgi"

23.6K 251 31
                                    

Goğgi adlı bir bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz, bu bölümde ada birazcık karışacak...

9. Bölüm. Medya; Goğgi.

"Hey bu ifade de ne?" dediğinde başımı soluma çevirdim, omzumun üzerinden ona bakarken alaycı bir şekilde gülümsediğini fark ettim. Hemen ayağa kalktım ve kaşlarımı çattım. "Ne varmış ifademde?" dedim.

"Sanki... Sanki üzgünsün ama mutlusun, sanki merak ediyorsun ama kendinden eminsin, sanki heyecanlısın ama bir o kadarda sakinsin, ya da ne bileyim işte... Çok garip bir ifade, ayna olsaydı da kendin baksaydın keşke." Dedi ve 'tıss'layarak güldü. Bu cevabın ardından sadece gülümsedim.  Haklıydı belkide, dediklerinin hepsi doğru olabilir, çünkü öyle hissediyor olabilirim. Ama emin değilim...

"Sadece bir kaç şey düşünüyordum." deyip gözlerimi keskinleştirdim. Omzunda büyük bir muz dalı vardı, kolunun altında ise bir hindistan cevizi ile ananas. Bu kadar çok şeyi nereden bulmuştu bu? Ya da bu kadar kısa zamanda nasıl toplamıştı... Şaşkınlıkla onu izlerken omzunda ki muzları dün gece ateşi yaktığımız yerin yakınına bıraktı. Ananasıda hemen yanına bırakıp yere oturdu. Bende kücük adımlarla ayaklarımı kumda sürte sürte yaklaştım.

"Bunları nereden buldun?" 

Eline ucu sivri bir taş aldı ve hindistan cevizini kırmaya çalıştı. Başını hiç kaldırmadan "Sana birşey anlatmam gerek." dedi. Bir yandan da hindistan cevizini kırmanın hiç kolay olmadığını belirten inlemelerini sürdürüyordu. Her taşı vuruşunda "hıhh" gibisinden garip sesler çıkartıyordu, aynı zamanlamayla konuşmaya devam etti.

"Aslında düşündümde... Vazgeçtim." dedi ve başını iki yana olumsuz anlamda salladı.

Kaşlarımı çatıp yanına geçip diz çöktüm ve omzuna ufak bir yumruk attım. "Hadi ama bu haksızlık."  Elinde ki hindiztan cevizini ve taşı bir kenarı bırakıp bana döndü. Çok farklı bir bakış attı, çok derin... 

"Birşeyler yedikten sonra sana göstermem gereken bir konu var." dedi gülümserken. Biraz muz parçası kopartıp bana uzattı. Şaşkınlıkla onu izlerken elinde ki muzu aldım, muzdan bir ısırık aldım ve gözlerimi tekrar Kenan'ın vücuduna diktim. Kaşlarım hala çatık ve şaşkındı. Karnımızı doyurduktan sonra "Ne göstereceksin?" dedim. Ayağa kalkıp pantalonunun arkasına yapışan kumları silkeledi.

"Gel." diyerek eliyle  'hadi' isareti yaptı. Merakla kendimi arkasından sürüklenirken buldum. Çalılıkları geçip ormana girdik ve bir süre sessizce  yürüdük. Gülümseyen bir ifadeyle etrafıma bakıyordum, çünkü etrafta muhteşem ağaçlar, çiçekler ve farklı bitkiler vardı. Bu muhteşem varlıklar etrafa harika bir hava katıyordu, çok güzel kokuyordu. Etrafta uçuşan bir kaç ufak sinek her ne kadar rahatsız edici gibi dursada bu ortama doğallık katıyordu.

"Geldik işte hazır mısın?" dediğinde yolumuzu kesen yüksek bir çalılığa bakıyordum. Kenan'a döndüm. "Neye hazır mıyım?" dediğimde çalılığa doğru bir kaç adım attı. "Gel ve şuna bak." dedi, gözlerinin içi parlıyordu, gözlerini kısmış gülümserken çalılığı araladı. Yaklaştım ve baktım... hiç birşey yoktu. Bir kaç adım atıp diğer tarafa geçtiğimdeyse bir sürü muz ağacından başka birşey bulamadım. Sanırım bahsettiği şey buydu. Çünkü bu muzlar bize ölene kadar yetebilirdi.

Arkamdan gelip yanımda durdu ve benimle birlikte etrafa göz gezdirdi. Bir anlık suratında ki gülümseme soldu sanki. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. "Bu harika." dedim fazla heyecanlanmayarak. Kenan dönüp bana baktığında başını iki yana anlamsızca salladı ve bir kaç adım atıp muz ağaçlarına yaklaştı. Tek tek bir sürü ağaca göz gezdirdi... Sanki birşey arıyordu. Hadi ama ne yapıyor bu?

ISSIZ BiR ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin