Goğgi sağda ki yola girdikten sonra bizi de arkasında sürükledi. Endişeli bakışlarımı bir Goğgi'de bir Kenan'da gezdirsemde ikiside beni fark etmiyor, karanlığın uçsuz bucaksız derinliğine doğru yürüyorlardı. Ufak adımlar atarak ilerliyorduk, her an olası bir tehlikeye karşı tetikteydik.
Kısa bir yürüyüşün ardından Kenan sonunda beni hatırladı ve arkasına dönüp meraklı bir bakış attı. "İyi misin?" Biran duraksasamda başımı "iyi" anlamda yukarı aşağı salladım. Kenan henüz önüne dönmeden, bir ışıltı fark ettik ve ikimizde Goğgi'nin ilerlediği yöne döndük. Bu zifiri karanlığın içini yarıp geçen ışıltının ne olduğu merak konusuydu.
"Bu da ne?" Dedi Kenan ve bir kez daha bana baktı.
"Güzel soru" Diyerek Goğgi'ye doğru yürüdüm.
Bir kaç adımdan sonra koca bir kayanın ardından çıktık, oldukça büyük, geniş bir meydandı.Ve ilginçti. Belki de mağaranın en yüksek tavanlı yeriydi ve ilginç olan şey ise Duvarlarının kayadan değilde, parlak taşlardan oluşmasıydı. Yeşil, kırmızı, beyaz, pembe, mor gibi birçok renkli taş etrafa ışık saçıyordu.
Bu büyüleyici manzara karşısında dilim tutulmuştu. Kısa bir süre için Kenanla göz göze geldik. Donuk ifademizi ufak bir tebessümle bozarak kahkaha atmaya başladık.
"Bu inanılmaz!" diyerek bir kaç adım ileri açıldı Kenan. Uzaktan ona baktığımdaysa kaslı vücudunun bu değerli taşların ışığında ne kadarda seksi durduğunu düşündüm. Gülümsedim ve kollarımı iki yana açtım. Kendi etrafımda dönerken gözlerimi kıstım ve "Aaaaaaaa!" çığlık attım. İki yana açtığım kollarımın arasında Kenan'ın gövdesini hissettiğimdeyse kendi etrafımda dönmeyi bırakmıştım. Kenan kollarıyla bedenimi sardı ve tüm sıcaklığıyla beni kendisine çekti. Gözlerimin içine parıldayan gözlerle bakıyordu. Bu anı sevmiştim, etrafta inanılmaz güzel taşların rengiyle aydınlanan mağarada dünyanın en yakışıklı erkeğinin kolları arasındaydım. Gülümsedim ve kollarından ayrıldım. Ona sarılmak güzel olsada bir an utanmıştım. Ya da bilemiyorum, ona gıcıklık olsun diyede geri çekilmiş olabilirim.
Sırtımı Kenan'a dönüp yeşilimsi olan taşlara yakşaltım, parmaklarımla taşları okşadım.
"Sence bunlar ne taşı?"
Kenan bilmiş bir tavırla yanıma geldi ve taşlara dokundu.
"Bu yeşil olanlar Zümrüt. Şurada ki kırmızılar ise yakut. Ve bu lacivertimsi taşlar ise" diyerek bir kaç adım öteye geçti. "safir."
Gerçekten büyüleyici birşeydi bu hepsinin rengi birbirinden güzeldi ve harika bir görünümleri vardı. Mağaranın duvarında öylece çok görünüyorlardı ki sanki bunların kökü magmaya kadar gidiyordu.
"Ya şu en çok ışık saçan şey. Mmm.Elmasa benzeyen şurada" diyerek işaret parmağımı uzakta ki beyazımsı taşlara doğru uzattım.
Kenan bir an duraksamasının ardından gülümseyerek. "Hıh. Elmas."
Aman Allah'ım bu gerçek olamaz... Yani biz şimdi... Zengin mi olduk. Yani Kenan zaten zenginde. Ben zengin mi oldum?
"Zengin oldum" diyerek kollarımı iki yana açıp havaya sıçradım ve gülmeye başladım. Kendimi o kadar çok mutlu hissediyordum ki, bunu hiç birşey bozamazdı.
"Tabi zengin olabilirsin. Mesela bu adanın en zengini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISSIZ BiR ADA
Novela Juvenil[Bazı bölümler cinsellik içerir...+18] ►Zengin bir iş adamı olan Kenan ve sıradan bir hostes olan Kumru... ►Aynı uçakta yolculuk ederken beklenmedik bir kaza yaşanır... ►Kenan ve Kumru ıssız bir ada yakınlarına düşer... ►© 2014-Hikayenin Tüm hakları...