7.Bölüm - Kromik Asit Çözeltisi

363 37 47
                                    

Multimedia'da Lara var. :) 

Gözlerimi açtığımda ömrüm boyunca yattığım en rahat yatakta uzanmaktaydım. Az önce gördüğüm deli saçması rüyayı ablama anlatmak için sabırsızlanıyordum, muhtemelen özel bir bölgemin açıkta kaldığını iddia edecekti. Miskince gerindiğimde belimdeki ağrıyla birden geçtiğimiz 24 saatte yaşadığım her şey teker teker zihnime yüklendi. Acıyı umursamadan, neredeyse zıplayarak yerimde doğruldum. Hemen dibimde oturmakta olan Oscar, elindeki kitabı karıştırırken yerimden sıçramam üzerine kitabı kapatıp yatağın yanına koydu. Rüya değildi yani... Bir dakika, Oscar yine beni bayıltmış mıydı? İyice hobi haline getirmişti bu durumu, Nuri Alço gibi gazozuma ilaç atmaya başlayacaktı yakında.

"Lara şimdi sakin olmanı istiyorum."

Gözlerini benimkilere sabitledi, gözlerimi kaçırdım ve ellerimle yüzümü ovuşturdum.

"Lütfen bana şaka yaptığını söyle, kendimi keseceğim şimdi." Yüzümdeki ellerimi çekmeden birkaç saniye öylece durdum. Güzel bir uyku çeksem ve evimde, yatağımda uyansam olmaz mıydı?

"Ben sana yavaş yavaş anlatacaktım ama illa ki öğrenmek istedin," dedi ve omuz silkti. Bu hareketi beni çileden çıkardı.

"Sen empati nedir bilmez misin arkadaşım ya? Beni kaçırdın, ablamı kaçırdın. Yetmezmiş gibi beni buraya getirdin, attan düşmeme sebep oldun ve belimin ağrısından yürüyemediğimi bile fark etmedin. Bunların hepsini geçtim, artık beni öldüreceksen öldür gerçekten can sıkıcı olmaya başladı." Uzun monoloğumu sonlandırdığımda derin bir nefes alıp, sesli bir şekilde üfledim. Ebru Şallı'nın pilates yaparken çıkardığı sesi andırıyordu, bunu düşünürken yeniden kendime geldim. Beynim kapatılması gereken bir çukurdu.

Oscar söylediklerimden etkilenmişe benzemiyordu, herhangi bir cevap verme gereksinimi duymadan yanımdan kalktı. Kitabını bıraktığı yerden alıp yanında getirdiği omuz çantasının içine yerleştirdikten sonra yüzüme bakmadan bir direktif verdi.

"Sen üstünü temizledikten sonra geri geleceğim." Ardından birçok sorunun içinde boğulmuş şekilde, beni orada bırakıp çadırdan çıktı.

*

Oscar gittikten sonra, bir isyan göstergesi olarak yıkanmamayı düşünmüştüm. Fakat kendimi birkaç kez derin nefeslerle kokladığımda aldığım gübre kokusu beni bu düşünceden hemen vazgeçirmişti. Oscar'dan kaçarken zaten üstümü mahvetmiştim, bir de attan düşmek pastanın kreması olmuştu adeta. Ardından buradan kaçıp gitme fikri birkaç kez beynimde dönmedi desem, yalan olurdu. Şimdi, esir olup olmadığımı kestiremediğim bu stüdyo daire ile çadır karması yerde göle girmiş, üstümde kuruyan toprakları kazıyarak suyla ıslatıp çıkartmakla meşguldüm. Burnumu kapatıp suya gömüldüğümde suyun altındaki basınca rağmen hafiflediğimi hissettim, kendimi burada güvende hissediyordum. İstemsizce gözlerimi açtığımda yaklaşık eşek arısı boyutunda minik balıkların tüm vücudumu kapladığını gördüm. Balıklar etraflarına beyaz bir ışık yayıyor, küçük ağızlarının açılıp kapanma hareketleriyle beni temizliyorlardı. Bir küme halinde yüzüme yaklaştıklarını gördüğümde dehşet içinde sudan çıktım, bu kadar temizlik bana bir ömür boyu yeterdi. Suyun içinde kalan her yerimi sarmış olmalarına rağmen onların varlığını asla hissetmiyordum. Sabun, şampuan ve keseyi bu minik yaratıklara tercih ederdim. Daha fazla zaman harcamadan gölün etrafına yerleştirilmiş iri taşlara tutunarak kendimi yukarıya çektim. Belimde hissettiğim sancıyla yüzümü buruşturup sesli bir şekilde küfür ettim.

Perdeyi kapattığımda arkasına iğnelenmiş keten bezi gördüm. Hamamlarda giyilen peştamallara benzeyen bezi alıp vücudumun etrafına sıkıca sardım. Saçımdaki suyu sıkarken rengini görüp derince iç çektim. Renk tonunun gri olduğunu söyleyemezdim, içinde yadsınamaz miktarda sarı renk barındıran ama ağırlıklı olarak beyaz ile gümüş arasında kalan bir tondaydı. Nasıl göründüğümü merak ediyordum, bu yerde bir ayna yok muydu? Merakla etrafıma bakındığımda hayal kırıklığıyla önüme döndüm, görünürde ayna falan yoktu. Üstümdeki bezle kendimi kurulamaya çalışırken duş öncesi çıkarttığım kıyafetlerimin yanına ilerledim. Onları yeniden giyecektim, fakat kahverengiye bulanmış olduklarına bakılırsa berbat haldeydiler. Yavaşça burnuma götürüp kokladığımda genzime dolan çirkin kokuyla boğulup öksürük krizine girdim. Ter kokusuyla karışmış gübre kokusu tişörtümü ve pantolonumu ele geçirmişti. Onları suçlayamazdım, üstümde oldukları süre boyunca başlarına gelmeyen şey kalmamıştı...

SAKLI DİYARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin