3.Bölüm - Labirent

489 44 10
                                    

Multimedia'da kızıl saçlı kadın, nam-ı diğer Morpheus, var. :)


Çıkardığım sesten sonra Morpheus'un geri gelmesi çok sürmezdi. Hemen Neo'nun yarısını kestiği, ayaklarımı bağlayan halatlardan kurtuldum ve onun elindeki çakıyı aldım. Yalnızca bu yeterli olmazdı fakat bu kısıtlı sürede başka seçeneğim olduğu söylenemezdi. Saklanabileceğim ya da kaçabileceğim bir yer aradım. Attığım her adımda topuğumdan vuran ağrı beynime kadar saplanıyordu sanki. Ne yapmışlardı bana böyle? Tok adım sesleri duyduğumda ağrıya aldırmadan koştum. Yürümek dayanılmaz bir acı verirken koşmak beni neredeyse nefessiz bırakacaktı, birkaç kez gözüm kararsa da panik içinde beton yığınlarının arkasına saklandım. Hızla atan kalp atışlarım ve zorla açık tuttuğum gözlerimle yakalanmamın an meselesi olduğunu biliyordum. Elimdeki çakıyı sıkıca kavradım, olanca gücümle beni bulan Morpheus'a saplayıp buradan koşarak kaçacaktım. Kumların üzerine yığılmış beton çuvallarının arkasında gizlenirken, kadına saldırabileceğim başka bir silah aradım. Tam gözüme kestirdiğim küçük bir kaya parçasına uzanıyordum ki, görüş açıma giren siyah postalları fark ettim. Kadın karşımdaydı. Ayağa fırlayarak son güç kırıntılarımla çakıyı kadının boynuna doğru saplamaya çalıştım. Elimi sert bir darbeyle etkisiz hale getirmişti, iki kolumu birden arkamda birleştirdiğini fark edince işlerin daha da sarpa sardığını anlamak zor değildi. Zaten bu 1.80'lik kadının karşısında en ufak bir şansım olduğunu düşünmek hataydı.

Bu altıncı sınıfta senden daha az gelişmiş ergen erkekleri dövmeye benzemiyordu, zira son şiddet eğilimim o yaşlarda son bulmuştu.

Ben yine ağrıyla zonklayan beynime aldırmadan zihnimi saçma düşüncelerle doldururken, karşımdaki güzel kadının belli belirsiz gülümsediğini geç de olsa fark ederek, şaşırmıştım.

"Hiç fena değilsin Woden. Bir sonrakinde daha iyi bir saklanma yeri seçmelisin." Beni övmüş müydü o? Şaşkınlığım git gide büyürken sessizce kadının karşısında dikildim. İlk kez, düşüncelerimi kendime saklıyordum. Ellerim hala belimde sabit bir şekilde duruyordu, artık kadına tekme atmayı falan denemiyordum. Çünkü yapacağım en ufak bir hareket kendimi küçük düşürmeme neden olacaktı. Beni tek eliyle bitirdiğini göz önünde bulundurursak, Morpheus Neo'dan çok daha tehlikeliydi. Tüm rezilliğimin yanı sıra, elimdeki çakıyı atıp beni durdurmak adına yaptığı tek hamlenin çok havalı olduğunu düşünmeden edememiştim.

"Şimdi, seninle sandalyeye doğru gideceğiz. Seni bağlamayacağım ama benden kaçamayacağını bilmeni istiyorum. Ona benzemem." Neo'yu kast ettiğini anlamak zor değildi. Başımı onayladığımı belirtircesine salladım. Ona sırtımı dönmemi sağlayıp beni sandalyeye geri oturana kadar ilerletti. Ağrılarım hala etkisini sürdürüyordu.

Beni sandalyeye oturttuğunda hemen karşıma geçti. Ayaklarımın dibinde bilinçsizce yatan Neo'nun başındaki yarayı inceliyordu şimdi.

"İyi mi?" diye sordum sesimdeki paniği gizleyemeden. Hayatta kalma içgüdüsüyle yaptığım bu hareketin birinin ölümüyle sonuçlanmasını istemiyordum.

"Yaşar," dedi kısaca. Ardından Neo'yu sırt üstü yatırmak için kendine çekmeye çalıştı. Ne kadar ağır olduğunu tahmin edebiliyordum. O yüzden kadının emirlerine ters düşse de yerimden kalkıp ona yardım ettim. Neo tam olarak eşek ölüsü diye tabir ettiğimiz cinsten bir ağırlığa sahipti. Neo'yu başarıyla sırt üstü yatırdığımızda tedirgince sandalyeme geri oturdum. İçimdeki sesin kaçmamı söyleyen çığlıklar attığının farkındaydım. En ufak bir açıklama, mantıklı bir şey duymak için kıvranıyordum.

Organ mafyasıyız deseler hatta Mustafa Topaloğlu'nun uzaylı arkadaşlarıyız deseler bile yetecekti.

Sırtımı sandalyeye yasladım ve gözlerimi kapatıp derin nefesler aldım. Ağrılarımın seviyesini bir nebze de olsa azalttığını hissedebiliyordum. Neden bu kadar ağrım vardı? Evet, boynumdaki ağrıyı anlayabiliyordum, kafam aşağıda duracak şekilde kim bilir kaç saat bu sandalyede oturmuştum. Sırtımdaki ağrı da böyle bakınca mantıklıydı, buraya getirilirken ve ablamın yanında yatırıldığımda tutulmuş olmalıydım.

SAKLI DİYARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin