13. BÖLÜM HUZUR GELİR Mİ?

360 26 1
                                    

                 Onlar gidince hemen pencereyi açıp, derin bir nefes aldım. Hayatımda ilk kez bu kadar sert ve yüksek sesli konuşmuş olabilirim. Heyhat! Kimin başına bunlar her gün geliyor ki? Tansiyon ilacımı alıp, sessizliğin beni sakinleştirmesine izin verdim uzunca bir süre. Sabahın öğleye dönme saatine doğru işlerle uğraşarak mesainin sonuna gelmiştim işte. Bu iki günlük defteri kapatıp, kaldığım yerden devam etmeliydim hayatıma.
Söylediklerimi düşünerek çıktım ofisten. Fazla mı yüklenmiştim Sevim Hanım'a? Az bile yapmıştım aslında. Hala neyin mücadelesini veriyor bu kadın? Hayatında istediği her şeye sahip, oğulları kendi ailesine layık insanlar ile evli ve hepsini bir robotmuşcasına yönetiyor, ama hala huzur bulamadığı belli. Bedenen yanında olanların ruhuna dokunamadığının, kendi yanlışlarının farkında ama kendisini düzeltmek yerine düzenbazlık peşinde. Kabullenemiyor hatalı olabileceğini. Nice sırça köşklerde yaşayanlar benzer hayata sahipler ve aynı çaresizliğin içinde debelenip, duruyorlar. Şu hayatta Halit olmasa ben ne yapardım diyordum ki şimdi onun yanına Rıza'yı da ekledim. Bu iki adam olmasa ben Sevim ve Çiğdem sayesinde muhtemelen ruh sağlığı bozuk bir kadın haline gelirdim. Şimdi hangisine yansam ben Halit'in yaşadığı mecburiyete mi Rıza'nın yaşadığı çaresizliğe mi? Biri arkadaşına sevdiğini emanet ederken, diğeri emanet edilene yüreği düştüğü için ne sıkıntılar çekti de anlatamadı. Eve gidip, Halit'in kitaplığını karıştırmam lazım. Yazmayı çok seven bir adamdı Halit. Muhakkak bir yerlere yazmıştır. Düşünce denizinde boğulmak üzere iken eve geldim. Evlatlarım eve gelmeden yemeği hazırlayıp, şu kurcalama işini halletmeli idim. Yemek için malzemeleri hazırlayıp, hızlıca ocağa koydum yemekleri. Doğruca eşimin kitaplarını koyduğu kitaplığın önünde aldım soluğu. Pek onun ilgilendiği kitaplar beni cezbetmediği için ilgilenmezdim bu dolapla. En öndeki sırada olan kitapları karıştırdım ama bir şey bulamadım. Diğer sırada da bir şey yoktu. En üst rafı da kurcalayım derken sandalye yardımına ihtiyaç duydum. En üstteki raftan kitapları olduğu gibi çalışma masasına çıkartmak daha mantıklı idi. Tüm sırayı masaya doldurunca oturdum kitapların arasına bakmaya. Son üç kitaba gelince, dışı kitap olan ama içi kitap olmayan ilginç bir şey ile karşılaştım. Kitap görünümlü kilitli bir kutuydu bu! Geçenlerde Hale internetten böyle bir kutu gördüğünden bahsetmişti. İyi de Halit internetten alışveriş yapan bir adam değildi ki!
Yıllardır bu odanın tozunu alırım bir kere bile dikkatimi çekmemişti ki benim. Kutunun yan tarafında şifreli bir kilit vardı. Şifresi ne olabilir acaba derken aklıma 5 tane alternatif geliyordu. Biri Hale'nin doğum yılı, diğeri Nejat'ın, benim ve Halit'in doğum yılı ile evlilik yılımız. Hale ve Nejat'ın doğum yılları olmayınca evlilik yılımızı girdim ki bu sefer açıldı kutu. Şimdi anlamıştım Halit'in bu kutuyu sadece benim açabilmem için bu şekilde şifrelemesini. Kutuyu açmıştım açmasına ama içindekileri okumaya cesaretim var mıydı bilmiyordum. Gidip hemen yemeği kontrol ettim, pişmişti. Odaya dönüp, dağıttığım her şeyi eski yerine kaldırdım. Oda eski haline dönünce kutu elimde yatak odama girdim. Yemekten sonra okuyamayacağımı anlamıştım. Ancak tüm ev halkı uyuduktan sonra okuyabilirdim, belki de okumayacaktım. Yeterince cesaretimi topladıktan sonra okuyabilirdim. Oldukça yorucu bir gün geçirmiştim ve daha fazla yorgunluğa bedenim dayanabilir miydi bilmiyordum.
Yemek hazırlığı, salata, masa hazırlığı ile vaktimi öldürdüm. Yemekten sonra çocuklara bir parti meyve servisi, bir parti kuru yemiş servisi, çayın yanına kurabiye yapma uğraşıp ve çay ile onları da çocukların odalarına taşıdığımda Hale fark etti bendeki garipliği.
- Anne iyi misin? Gergin mişsin gibi geliyor bana bu gün. Sen aynı gün üç servisi birden yapmazdın, her gün belli bir sıraya göre yaptığın bu servisi neden aynı güne sığdırıyorsun? Gergin olduğunda kendini ev temizliğine verdiğini bilecek kadar tanıyorum anne! Bu gün bir şeyler olmuş ve sen düşünmemek için kendini hırpalayıp duruyorsun. Biliyorum ki saat geç olmasa tüm evi kaldırıp temizleyeceksin. Bir otur sakinleş lütfen! İyi bir dinleyici olabilirim senin için. Tavsiyelerim pek işe yaramayabilir ama sessizce dinlerim anne! Şu telaşı bir bırak, yoksa Nejat da ben de zafiyet geçireceğiz bu akşam. dedi Hale.
Fark ettirdim işte hepsine. Çalıştığım dosya ile ilgili gerildiğimi zırvalayıp, artık yatmam gerektiğini, ihtiyaç duyduğumda ilk kendisine söyleyeceğimi iletip, ayrıldım odasından. Ah kızım ! Ben bile daha ne olduğunu kavrayamamışken senin zihnini nasıl bulandırayım. İçimdeki tedirginlik aslında bu iki adamın ben fark etmeden daha neler yapmış olacağı. Çocuklarıma söyleyebileceğim şeyler değil ki şu anda yaşadıklarım. Ben bir hazım edeyim, elbette ikisini de karşıma alıp, anlatacağım. Biraz zamana biraz da aklı selime ihtiyacım var. Usulca girdim odama. Yatağın başındaki abajuru açıp kutuyu da kucağıma aldım.Hala tedirginliğim geçmemişti. Sakinleşip, öyle açayım derken gece yarısını geçti vakit iyice. Sabah ola hayır ola diyerek yarına bıraktım kutu ile buluşmamı. Bir kadın için karmaşık durumun içindeyim. Eski nişanlım ile eşim arkadaşlar ve ortak yönleri beni korumak! Bu normalde Türkiye'de yaşayan ahlak yapısına ters bir durumdur, ama Rıza'nın beni kullanacağı yönünde hiç bir duyguya sahip olmadım. Beni hiç zor durumda bırakmadı ta ki onu aldattığımı gerekçe göstererek terk ettiği güne kadar. Aileme aldatma ile ilgili bir açıklama yapmadı Rıza. Aksine beni zor durumda bırakmamak için ayrı şehirlerde nişanlı kalmak zor. Ben İstanbul'da gönlümü başkasına kaptırdım diyerek ayrılığı açıkladı. Aldattı kızınız beni deseydi, benim ölüm fermanımı imzalayacağını bildiği için yine beni kurtarmıştı işte ama bir kere bile dinlemeden güvenmediği, ahlaksız biri olarak bıraktı gitti ardında beni. Yıllarca için için yedim kendimi. Bir kere bile sormadı, o kimdi, neden geldi senin yanına, neden sarıldı diye! Hayatımı uğruna vermeye hazır olduğum adam süt kardeşim bana sarıldı diye terk etti ve gitti. Bu kadar kolay mıydı diyordum sürekli, bir taraftan da akrabalarım " bak oğlanın gözü dışardaymış, erken kurtuldun!" derken, diğer bir taraf ise " becerikli bir kız olsaydı elinde tutardı, gitti gül gibi kısmet!" diyordu. İçimdeki yangına birer birer benzin döküp, duruyorlardı işte.
Yorumlarınızı bekliyorum

AÇELYA ZAMANI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin