" Nasıl zor değil Nergis? Sen korkmuyor musun şimdi olmazsa diye?"
" Gençken ya kavuşamazsak diye korktuk da ne oldu Rıza? Kavuşabildik mi? Korkulardan sıyrılalım artık! Biz korktuğumuz için değildi yaşadıklarımız. Kaderde yoktu birlikteliğimiz. Kadere gücümüz yetmedi de onu bunu suçladık. Yaradan daha biz doğmadan yazmış kader defterimizi, biz oldurmaya çalıştık da olmayınca bahaneler aradık, o sebep oldu bu sebep oldu diye. Belki de yanlış zamandı kavuşmamız için. Doğru bir zaman var mı bizim için yaşayıp göreceğiz. Varsa kader defterinde bu günlerimizde birlikte olmak onu da yaşayıp göreceğiz. Kimseleri suçlamadan, sorumlu tutmadan, tüm sorumluluğu kendi omuzlarımıza alarak. Böylesi daha güzel bence!"
" Tamam, kabul ediyorum. Ne niyetle gelmiştim buraya, ne ile karşılaştım, şaşkınım kusura bakma Nergis! Alışveriş tamam, yolculuk tamam da komşu nasıl olacağız? Sizin mahalleden mi ev bulayım, aynı apartmandan mı? "
" Bizim apartmanda üst kat kiralıktı, ona bakabilirsin. Malum ben senin nerede yaşadığını ve ne iş yaptığını bilmiyorum henüz. Sen biliyorsun belli ki benim hayatımı."
" Biz, yani ben ve çocuklarım zaten Eskişehirdeyiz yaklaşık üç yıldır. Kızım üniversiteyi burada kazanınca, tası tarağı toplayıp buraya yerleştik. Oğlum ve ben buraya bizim şirketin bir şubesini taşıdık. Hala inşaat mühendisiyim ve işlerin büyük bir çoğunluğunu oğluma yükledim. O sık sık İstanbul'a gidiyor, işleri takip ediyor. Size yakın bir mahallede oturuyoruz zaten. Her ne kadar inşaatla uğraşsak da burada kiracı olarak bir evde yaşıyoruz. Ev satın almayı düşünmedik oturmak için. Sizin üst katın kiralık olduğunu biliyordum ve biraz kapora vermiştim ev sahibine. O da benden haber bekliyor hafta içi. Biz komşu olmaya karar vermiştik de sen ne düşünürsün bilememiştik çocuklarla. Öyle dan diye girmek istemedik hayatınıza. Komşuculuk oynayacağız şimdi ha!"
" Sen dalga mı geçiyorsun benimle Rıza? Ben evin üst katını kiralamaya kalkışmışsın bile. Ne niyetle kiralayacaktın orayı ben olmaz deseydim?"
" Dalga geçmiyorum Nergis, sen olmaz deseydin ki bu benim için ihtimaller dahilindeydi, biz size komşu olacaktık sadece. Peşini bırakmayacaktım ki! Belki pes edip, tamam diyecektin. Bana bıraksaydın ben bu evde yaşayalım biz çocuklar Eskişehir'de kalsınlar diyecektim, ama bana bırakmadın. Aslında böyle daha iyi oldu şimdi. Çocuklarımız gözümün önünde olur ve daha normal olarak yaşanır bu süreç. Yorulduk artık, uyuyalım Nergis. Sen üst kattaki odada uyu, ben buradaki koltuğu açar, yatarım. İçin rahat olsun. Benden sana bir zarar gelmez. İstersen kapıyı kilitle, anahtar kapının arkasında. Sabah kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıkarız, ilk seyahatimizi de başlatmış oluruz. Valizin neredeydi, ben onu odana çıkarayım, sen duş almak istersen odanın içinde var onu kullanabilirsin. Tüm havlu ve çarşaflar temiz, için rahat olsun."
" İyi olur Rıza. Bu evde tek yatak odası mı var? Sen neden burada yatacaksın? "
" Tek değil, üst katta tek, alt katta üç tane var ama ben bir şeye ihtiyacın olursa ve seni duyabileyim diye burada kalmayı tercih ediyorum. Böyle içim rahat edecek ve emin ol ben rahatsız olmayacağım. Şimdi odana çıkartalım seni ve dinlen, buranın havası insanı çarpar Nergis, pek fark etmezsin."
" Tamam, yorulmuşum bayağı, haklısın. Dur ben sana arabanın anahtarını vereyim de uygun bir şekilde park et sen. Biraz acemi işi park etmiş olabilirim. "
" Ver bakalım anahtarı, ben çekerim garaja. Hadi bakalım sana huzurlu uykular Nergis, sabah görüşürüz."
Odaya girince Rıza'nın kokusunun sindiğini hissettim tüm eşyalara. Çantamı açıp, dolaba yerleştirdim. Kapıyı kilitlemedim, ben güvenmediğim bir adamla bir hayatı paylaşmayı göze alamazdım. O da güvenilmeyecek biri de değildi. Duşa girip, sıcak suyun beni rahatlatmasına izin verdim. Yatağa uzanınca hissettiğim yorgunluk kendini daha fazla gösterdi. Bu gece belki de hayatımda hatırladığım en huzurlu uykuya adım attım.
Sabah gün aydınlanırken kendimi dinlenmiş ve daha zinde hissederek uyandım. Normalde bilmem kaç defa alarmı erteleyen ben, alarm bile kurmadan uyanmıştım kendiliğimden. Kalkıp penceredeki koltukta yerimi aldım. Sabahı da güzeldi bu evin ve bahçenin. Biraz seyre dalıp gittikten sonra odayı toparlayıp, alt kata kahvaltı hazırlamaya indim. Rıza'nın salonda uyuyor olmasını beklerken, salonun boş olduğunu gördüm aralık olan kapısından. Mutfağa yöneldiğimde pencereden gördüm Rıza'yı, arka bahçeden şömine için odun taşıyordu. Çayın altını da yakmıştı yenice, su henüz kaynamamış. Ne severdi ki kahvaltıda diye düşünürken ben hiç birlikte kahvaltı yapmadığımızı hatırlıyorum. Şansına ne denk gelirse onları yiyeceksin artık diye buzdolabına yöneliyorum. Dolaptaki kahvaltılıkları çıkarıp diziyorum masaya. İki yumurta çıkarıyorum, biraz domates ve biber. Menemen ve patates kızartması bana mantıklı geliyor. Sevmezse o şansına küssün ben yerim diyorum. Hazır olmaya yakın pişirdiklerim salona yöneliyorum, şömine yanmış, Rıza dışarıyı izliyordu. Kahvaltının birazdan hazır olacağını söyleyince o da benimle mutfağa geliyor. Tabakları salondaki masaya taşıyor bu sefer. Şömine yanan yer daha iyi olur, üşütebilirsin diye burada yiyelim diyor. Salondaki masadaki kahvaltıya eski bir radyodan gelen müzik ile başlıyoruz. Keyif de var bu sofrada huzur da var. Sormadan edemiyorum:
" Sahi kahvaltılık ne sevmezsin bilemeyince ben de kendi sevdiklerimi hazırladım. Umarım sevmediğin bir şey yoktur ya da rahatsız olduğun."
" Nergis senin elinden zehir olsa yerim ben ama seçtiğim bir yemek yok benim. Önüme geleni yerim, ama eğer kahvaltıda en çok ne seversin diye sorarsan, tek denemede bulmuşsun! Menemene bayılırım. Bazen haşlanmış yumurta ve patates de severim. Normal insan gibiyim yani. Olağanüstü farklılığım yok. Sen kadar normalim yemek tercihlerimde. Sen ne yersen yerim yani. Olur da hoşlanmadığım, beni rahatsız eden bir şey olursa söylerim, merak etme. Malum yeni tanışıyoruz ya."
" Sevindim. Bu arada ortak şeyleri seviyormuşuz kahvaltıda bu günün yeni bilgileri. Yalnız ben senin elinden ne olursa yerim diyemeyeceğim. Nasıl yemek yaptığını bilmiyorum, sahi sen yemek yapabiliyor musun? Hiç bilmiyorum gerçekten, dalga geçmek için de söylemiyorum Rıza."
" Demek benim elimden ne olsa yemeyeceksin Nergis, peki öyle olsun. O zaman bu akşam yemeği benden olsun. Sen karar ver yemek yapabiliyor muyum, yapamıyor muyum?"
" Tamam, anlaştık. Bu akşam yemekler senden, bulaşıklar benden olsun. Öğle yemeği ne olacak?"
" Öğle yürüyüşe çıkacağız, yanımıza sandviç ve termosla çay alırız, gezerken yeriz, senin için uygun olur mu?"
" Hay, hay! Uygundur Rıza Bey."
" Bak bu bey lafı şaka değil mi Nergis, o kadar da değil artık. Yeniden tanışalım derken bu kadar da mesafe olmayacak değil mi? Şaka de lütfen!"
" Merak etme Rıza, şakaydı!"
Keyifli bir kahvaltıdan sonra keyif kahvesi ile oturduk yine dün akşam oturduğumuz koltuklarda. Dün ne kadar konuştuysak bu sabah o kadar sustuk, sessizliğin huzuruna, odunların yanarken çıkarttığı sese bıraktık kendimizi. Bazen susmak da anlamlıdır, birlikte konuşurken yakaladığınız ahengi susarak da yakalayabilirsiniz. Biz bu gün sessizliğin uyumunu keşfettik ikimizde de. Ne bir rahatsız edici bakış ne bir hareket oldu karşılıklı olarak. Bu adamın konuşmasını sevmiştim ben gencecik yaşımda, bu yaşımda susmasını da sevdim... Daha ne kadar sevmeye dayanabilirim seni Rıza?
Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA ZAMANI (TAMAMLANDI)
RomanceGeçmişe yolculuğa hazır mısınız? Gençliğin heyecanı ve toyluğu ile yetişkinliğin olgunluğu tüm kırgınlıklara çare olabilir mi? Affeder mi yetişkin gençliğinin yanlışlarını ve bir şans daha verir mi kendisine ve geleceğine? Zamanın gülü mü, açelyası...