Elimdeki zarfı çantama sıkıştırıp, evimin yolunu tuttum. Etrafıma bakarak sakinleşmeye, içimdeki merak ve tedirginlik duygularını hafifletmeye ihtiyaç duyuyorum çoğunlukla. Genç değilim ki artık heyecana gelmediğimi, bedenimin normalin üzerinde tepkiler verebileceğinin farkındayım. Hani ünlü bir söz var ya "insanlar genç iken harcamak için para bulamaz, yaşlanınca parayı harcayacak gücü bulamaz" diye ben o sözü biraz kendime uyarlayıp değiştiriyorum bazen " Genç iken pervasızca harcadığın yüreğinin gücü yaşlanınca kontrol edilemeyen güç haline geliyor". Yine rayından çıkmış tren gibiyim. Nereye dalıp, konudan uzaklaşsam diye çırpınıyorum. Yolun kenarındaki ağacın yapraklarına anlam yüklemeye başlıyorum bazen, bazen de evlerin camındaki çiçeklerin adını hatırlamaya. Arada pencerelerdeki perdelerin hayalimdeki koltuk ya da kanepe renkleri ile uyumunu düşünürken buluyorum kendimi. Diyorum ya zarfı açıncaya kadar bu odak değiştirme çabalarım devam edecek.
Her gün yaptığımın aksine dolambaçlı yollardan geçip, daha geç vakitte ulaşıyorum evime. Daha çocuklar eve gelmemişler, şans mı bu henüz idrak edemedim. Yemek hazırlığı ile geçen iki saati de tüketince çocukların bu gün akşam yemeğinde evde olmayacaklarını öğreniyorum hüzün ile. Normalde ikisi de aynı akşam plan yapmazlardı ama takmıyorum kafama, genç onlar, biraz gezip, kafalarını dağıtsınlar diyorum. Çok uzun zamandır üçümüz birlikte dışarı çıkmadığımızı, evimizin sakin ve korunaklı duvarlarında vakit geçirdiğimizi fark ediyorum. En yakın zamanda birlikte bir şeyler yapmamız gerektiğini yazıyorum zihnimin derinliklerine.
Yemek, çay, kahve derken kaçınılmaz zamana ulaştığımı kabullenerek elimdeki zarf ile giriyorum odama. Usulca açıyorum zarfın kapağını, yırtılmasından korkuyorum. Sonunda ulaşıyorum saatlerdir yüzleşmekten kaçındığım o beyaz kâğıt ile. Tamamını okumadan önce arkasını kontrol ediyorum, fark edemediğim bir şey var mı yok mu diye, yokmuş! Zarfın içine bakıyorum ki başka bir sürpriz ile karşılaşmayayım derdindeyim. Yok! Tamam, başlıyorum artık okumaya.
Nergis'im
Bu sana yazdığım son mektup, ama ilk vasiyetim. Lütfen akıtma daha ilk cümlelerden itibaren gözyaşlarını. Çok ağladın, üzüldün, gözlerimle şahit oldum üzüntüne. Yüreğimden hissettim çaresizliğini. Umarım ben gittikten sonra da kendini hırpalarcasına ağlamamışsındır, gül istiyorum artık Nergis'im. Gül ki ben de senin mutlu olduğunu bilerek gitmiş olmanın huzurunu bulayım. Seni yalnız bırakmak istemezdim Nergis'im ama vakit gelince gitmiyorum ben diyemiyoruz biliyorsun. Bana verdiğin evlatlar için önce Allah'a şükürler içerisinde olduğumu, sana da minnettar hissettiğimi bil Nergisim. Biliyorum hayatta olsaydım sana söylemem gereken her şeyi sana söyleyemedim ve sen bulduğun mektuplardan öğrendin. Umarım seni çok üzmemişimdir yalanlarımla. Ben sana yalanlarla gelmişken sen hep doğrularla geldin Nergisim. Doğru kadına yalancı bir eş oldum belki ama gerçekten seven bir eş olmaya çalıştım. En yakın arkadaşının sevdiğine yan gözle bakan iğrenç bir adam gibi hissettiğim zamanlar olduğunda senin o gözlerine baktığımda tüm o kötü duygular kanatlanıp, uçardı zihnimden, birden tertemiz, pür-i pak hissederdim kendimi.
Bana tanınan sürenin sonuna geldiğimize göre, sana tanınan ikinci perdeyi aralama zamanı geldi artık Nergisim. Senden çalınan güzel günlerin geri verilmesi gerektiğini düşünüyorum benden sonra. Lütfen Cumartesi sabahı Hasan'ın sana yollayacağı adrese git ve yeniden başlama şansını kaçırma. Ne göreceğim dersen, onu da gidersen görebilirsin ancak.
Ha bu arada bizim kız ve oğlan evde yoklar bu akşam. Biliyorum, planlıydı ikisinin de evde olmamaları. Hasan sana mektubu verdiği akşam ikisini de dışarı çıkartıp, senin okuyup, çocuklarımıza bir türlü anlatamadığın, büyük bir ihtimalle anlatamayacağın konuyu onlarla konuşuyor. Her ikisine de ayrı ayrı mektup bıraktım merak etme. Hasan onları da verecek bu akşam. Hadi seni bir dertten daha kurtardım Nergis. Sanırım bu defa sondu.
Beni affedersin biliyorum ve içim rahat.
Lütfen sana verilen adrese git ve son şansını iyi kullan. Senden tek isteğim bu Nergis! Seni hep sevdim. Senin gözünden akacak bir tek yaşa bile tahammül edemedim yıllarca. Ben içim rahat ve huzurlu olarak gidiyorum. Sen huzurlu günler geçirdikçe daha da huzurlu olacağım Nergis'im.
Selametle kalın ve hepiniz birbirinize iyi bakın.
Halit Kaya, Bu dünyadan göçüp giden bir fani.Ah be Halit, yine yaptın yapacağını, gülerken ağlatıp, ağlatırken güldürdün. Madem son istediğin bu o zaman gideceğim Hasan'ın yollayacağı adrese. Ne imiş bu sürpriz görelim bakalım. Eğer hayatta iken gitmeseymişim bu son zarf elime ulaşmadan yakılacak ve muhtemelen Hasan Hale ve Nejat ile buluşmayacaktı. Bu kadar plana ne gerek vardı ki diyorum, sonra vazgeçiyorum, adam her gün öleceğim tedirginliği ile otuz yıl geçirmiş, nasıl söylesin diyorum.
Kafamı toparlayıp, odamdan çıkıp, balkona yöneliyorum. Derin nefes almaya ihtiyacım var. Belki çocukların eve girdiklerini görürüm diyorum ama vazgeçiyorum onlarla yüzleşmekten. Sahi korkuyor muyum çocuklarımın yüzüne bakmaya? Yoksa utanıyor muyum? Halit onlara mektuplarında neyi, nasıl anlatmıştı ki?Çıkıyorum balkondan ve odama gidiyorum yine. Yatıp, uyumak mantıklı geliyor. Dinlemezsem de çocuklar eve girince uyuyor numarası ile bu akşamı kurtarabilirdim de yarını ne yapacağım? Yarına ola hayır olaydı artık...
Sabah Hale ve Nejat herhangi bir gariplik varmış ya da gerginmiş gibi durmuyorlardı. Gayet normal geçen kahvaltı sonunda Hale meşhur kahvesini yapmaya koyuldu. Mecburen içmeden gidemezdik üçümüz de dışarıya. " Oturun sizinle konuşmam gereken şeyler var" mesajını verdiğini hemen anlardık, Kayalar olarak. Hafiften gerilmiş olsam da bekleyip, sonuçlarına göre hareket etmeyi mantıklı buldu bir tarafım. Hazır olan kahvelerle kuruluverdik mutfak masasının etrafına. Hale derin bir nefes alıp başladı konuşma:
" Anne konuyu biliyoruz. Hasan Abi bize babamın bıraktığı mektupları verdi. Uzun, yorucu ve ilginç bir geceydi. Bizim sana söylemek istediğimiz şey ise, ne yapmak istiyorsan, gönlünden ne geçiyorsa yanındayız. Babamın da istediği bu. Lütfen bizi önünde engel olarak görme. Sen mutlu olursan, biz de mutlu oluruz Annem!" Dedi. Sıkıca sarıldı ilk göz ağrım. Nejat da katılınca sarılınca, sarmaş dolaş kaldık bir süre. Evlatlarım büyümüşler de beni düşünürlermiş...Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar.
![](https://img.wattpad.com/cover/219942661-288-k374578.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA ZAMANI (TAMAMLANDI)
RomanceGeçmişe yolculuğa hazır mısınız? Gençliğin heyecanı ve toyluğu ile yetişkinliğin olgunluğu tüm kırgınlıklara çare olabilir mi? Affeder mi yetişkin gençliğinin yanlışlarını ve bir şans daha verir mi kendisine ve geleceğine? Zamanın gülü mü, açelyası...