1)Kiss

9.5K 614 180
                                    

20 Nisan 2014 Cuma - Saat 20.53

Saat dokuza geliyordu ve nisan ayı olmasına rağmen hava aşırı derecede soğuktu, sert esen rüzgar bu soğuğu daha da körüklüyordu.

Chanyeol ve Sehun arabadan inip karşılarında korku filmlerinden kaçmış gibi duran binaya baktılar birkaç saniye boyunca, içeri girip girmeme konusunda tereddüt etmişlerdi bunun yüzünden. Ancak eğer kendilerini bu binaya girmek için ikna edemezlerse büyük bir azar yerlerdi ki bu istedikleri son şeydi, girmek zorundalardı. Derin derin nefesler alarak bir süre boyunca nefes egzersizi yaptıktan sonra görkemli kapıya doğru yürümeye başladılar. İkisi de aynı anda bu kadar sıkı bir korumaya ihtiyaç olup olmadığını sormuşlardı kendilerine. Gerekliydi, yakında, hatta çok yakında bunu öğrenmek için bir fırsat gelecekti önlerine.

Kapı büyük bir cızırtı sesiyle açıldığında içeri girdiler ve onları yüzündeki büyük bir usanmışlık ifadesiyle hapishanenin müdürü karşıladı. 

''Hoş geldiniz.'' dedi ve el sıkıştılar önce, daha sonra da buraya daha önce hiç gelmemiş olan polis memurlarına yolu gösterdi, bahçede sakince yürümeye başladılar.

Sehun müdürün tane tane anlattığı şeyleri dinlerken Chanyeol da etrafı inceliyordu. Duvarların her bir yanı dikenli -aynı zamanda elektrikli- tellerle kaplıydı, bahçenin her yanında kurumuş kan lekeleri, zincirler, sopalar ve kürekler vardı, birkaç tane görevli yanlarında cins av köpekleriyle devriye geziyorlardı. Chanyeol'un tüyleri diken diken olmuş, içinde tuhaf hisler oluşmuştu, hayır gördüğü bu manzaradan dolayı değildi bu tuhaf hisler, korktuğundan ya da iğrendiğinden dolayı değildi ve bu his şeye benziyordu; uzun zamandır ayak basmadığınız bir yere geldiğinizde hissettiğiniz hisse benziyordu. Bu Chanyeol'u ürkütmüştü çünkü buraya daha önce gelmediğinden adı gibi emindi.

Bir kabus görür gibi oldu, duvarların birbirlerine bağlandığı o köşede kendisini görmüştü sanki. Yanında biri daha vardı ve gülerek bir şeyler konuşuyorlardı, daha sonra birkaç gardiyan yanındaki kişiyi alıp sürükleyerek götürüyordu, kalanlar ise Chanyeol'u sakinleştirmeye çalışıyordu çünkü yanındakini almalarından dolayı kızgın görünüyordu.

''Chanyeol ?'' Sehun'un sesini duyduğunda uyandı bu korkunç rüyadan, suratına yalandan bir gülümseme yerleştirdi. ''Dalmışım, affedersiniz.''

''Sorun değil. Buraya gelen herkese olur bu.'' Müdür anlayışlı bir şekilde Chanyeol'a gülümsedi, ardından paslanmış, eski bir kapıdan içeri girdiler.

''Burası hapishanenin kalbine gider. Benden ve birkaç görevliden başka birilerinin girmesi yasaktır.''

Sehun bunun nedenini merak etti. ''Neden ? Burada ne var ki ?''

Adam güldü, ancak bu gülme endişe doluydu, komiklikle bir alakası yoktu.

''Oldukça tehlikeli bir canavar.'' diye cevap verdi.

Onlar ilerledikçe, bir ses duyulmaya başladı ve ses giderek yakınlaştı, yakınlaştı. En sonunda karanlık koridor geride kalmış, ışık olan bir yere gelebilmişlerdi. Buna ışık denebilirse tabii. 

Müdür önde, Sehun ve Chanyeol onun arkasında merdivenlerden indiler -daha ne kadar inecekler merak ediyorlardı- ve sayamayacakları kadar çok kapıdan geçtiler, her kapının başında dört kişi vardı ki bu kadar önlemin kimin için alındığını merak etmişlerdi. Son kapıdan da geçtiklerinde karşılarına elektrik telleriyle sarılı kalın parmaklıklar çıktı.

Parmaklıkların arkası karanlıktı ancak tepedeki zayıf ışık sayesinde birinin orada olduğunu görebilmek mümkündü, ayaklarını aydınlatmaya yetiyordu.

''Ayağa kalkabilir misin lütfen ? Misafirlerimiz geldi Baekhyun.'' Müdürün bu kadar nazik ve saygılı konuşması ikiliyi şaşırttı. Genelde burada suçlularla böyle konuşulmazdı çünkü.

''Tabii ki.'' dedi içerdeki ses.

Chanyeol bu sesi duyar duymaz kaşlarını çattı ve geri adım atan Sehun'un aksine ileriye doğru adımlar atıp parmaklıklara yaklaştı. ''Çok fazla yaklaşma. Seni tanımıyor.'' Müdür uyardı.

''Onu tanımadığımdan çok eminsin.'' Adam karanlıktan çıkıp ışığın aydınlattığı yere kadar geldi ve Chanyeol'a sıcak bir şekilde gülümseyip sanki kralının huzuruna çıkan bir soytarıymış gibi eğildi. Sehun gülmemek için kendini zor tutmuştu.

''Daha önce görüştüğümüzü sanmıyorum.'' dedi Chanyeol tereddütlü bir şekilde.

''Elektrik açık mı ?'' Gözlerini Chanyeol'dan ayırmadan sordu. ''Hayır, dokunabilirsin.'' dedi ve Sehun ile Chanyeol'u onunla yalnız bıraktılar. Kapının kapanışı ve kilitlenişi onları biraz olsun ürkütse de, parmaklıklar yüzünden rahatlardı.

Baekhyun yaklaşıp demirleri kavradı ve derin bir iç çekti. ''Gerçekten hatırlamıyorsun.'' Chanyeol ne demek istediğini anlamıyordu. Karşısındaki adamı daha önce hiç görmediğine yemin edebilirdi. ''Yaklaşsana, korkma.'' Bir elini uzattı, Chanyeol ise o eli hiç beklemeden tuttuğunda anlam veremediği bir güç onu parmaklıklara doğru çekti. Bu kişi hiç de göründüğü gibi değildi.

''Kırıldım şimdi.'' dedi gülümseyerek. Parmaklarını diğerinin parmaklarına kenetleyip parmak ucunda yükseldi ve Chanyeol'un dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. Chanyeol geri çekilmeden öylece durdu bir süre, hiçbir şey söylememişti. Arkada onları izleyen Sehun ise gülümsüyordu, iyi ilerliyor diye düşünüyordu.

''Senden çok hoşlandım biliyor musun ?'' Sahte bir kahkaha yankılandı odada. ''Ben Baekhyun, ama sen bana kısaca Joker diyebilirsin ufaklık.''

Ufaklık mı ?

Sonunda kendine gelip silkelendiğinde ağzından çıkan tek şey, ''Sen..'' olmuştu.

******

Chanyeol biraz temiz hava almak için dışarı çıkmış, sorguya Sehun devam etmişti.

''Evimdeler dedim zaten. Niye kimse bana inanmıyor merak ediyorum.'' Şakaklarını ovdu Sehun gülümseyerek. Baekhyun da gülümsüyordu.

''Evinde hiçbir şey yok.''

''Dikkatli baktığınıza emin misiniz ?'' Suratındaki gülümseme genişliyordu.

**

Bence bu haliyle daha güzel olacak, umarım beğenirsiniz !! Yorum yapmayı unutmayın lütfeeenn teşekkürlerrr Joker kaçaarr

JokerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin