Tarih bırakabilir misin?
Yağmur şiddetini arttırırken gökyüzü acı bir feryatla çınladı. Bu çınlayışın ardından gelen uğultular ölüm habercisi olmalıydı. Ne zaman biri ölse orda gökyüzü isyan ederdi. Biliyordum. Yaşamıştım.
Babamın annemi öldürdüğü gün aynı bugün gibiydi. Hüzünlü çığlıklar, kasvetli rüzgarlar hakimdi. Annem böyle havalardan korkardı. Bana küçük bedeniyle sarılır beraber yatardık. Ben korkmuyorum der zayıflıktan çökmüş yanaklarını öperdim.
"Hey! Aptal kız yoldan çekil!" bağırışıyla rüyadan uyanırmış gibi kendime geldiğimde yolun ortasında ağaç misali köklerimi salmıştım.
"Beni duymuyor musun?" Adamın sesi yağmuru bastıramıyor boğuk geliyordu. Yağmurun şiddeti onun sinirinden daha fazlaydı.
Soğuktan buz tutmuş bedenimi arabaya çevirdiğimde öylece baktım. Köklerim dört bir yanı kuşatmışken hareket etmem imkansızdı. Farların ışığı gözlerimi kısmama neden olmuştu.
Adam kafasını camdan çıkarmış bağırmaya oradan devam ediyordu. Bağırmasına korna sesini de eklediğinde göğsüm körük gibi yanıp söndü.
Kolumdan çekilmem ile bir bedene çarptım. Kalbim boğazımda atarken az önce ne yaşandığını idrak edemiyordum. Kafamı beni kurtaran adama kaldırdığımda yağmur damlaları yüzünü sarmıştı. Benden hemen hemen beş santim uzundu. Şapkasının ardına gizlenmiş gözleri sokak lambasının altında parlıyordu. Nefesi nefesime karışırken durduk. Tanımıyordum bu adamı, hiç görmemiştim.
Neyi bekliyorduk?
Karanfil kokusu burnuma dolduğunda içim sızladı. Bir adım geriye çekildim.
"Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?" sesi netti.
Yakalanmış bir çocuk gibi kafamı öne eğdim. Amacım ölmek değildi. Evet uzun zamandır ölmek istiyordum. Güneşin en tepede, kuşların sesleri ve çocukların çığlıkları sokakları inletirken ölmek istiyordum. Ama şimdi değil.
"Küçük kız bana cevap ver. Ölmek mi istiyorsun?" kararlı sesi yağmurun sesini bastırmıştı. Cümleler boğazıma düğümlendi. Harfler ve kelimeler beynimin içinde dört dönüyor bir türlü anlamlı şekilde düzelmiyordu.
"Ölmek istemiyorsun. Belki de dikkat çekmek için yaptın"
Yüzümde tek mimik oynamazken yüzünü inceledim. Şapkasının gölgesi kemikli yüzüne vuruyordu. Önünde bir tutam saç yağmurdan sırılsıklam olmuş alnından aşağı sallanıyordu. Gri gözleri kedi gözüne benziyordu. Kedi gözleri her hareketimi takip ediyordu.
"Evet, dikkat çekmek için yaptım" çenemin titreyişi sesini de titretirken tırnaklarımı etime gömdüm. Neden yalan söyleme gereği duyduğum hakkında fikrim yoktu.
"Bir daha şansını hareket eden bir arabada dene" diyerek yürümeye başladı. Sesi kızgın geliyordu. Bu saate onu yolundan ettiğim için kızmış olmalıydı.
"Önerini dikkate alırım" arkasından bağırdığımda duymamış gibi yürümeye devam etti. Pek umrunda olmadığını var sayarak yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Kıyısındaki Kız +18
Teen FictionElleri bel oyuğumda gezintiye çıkmışken burnunu saçlarıma gömmüştü. Tüm bedeniyle bana yaslanmış tüm çıplaklığımla teni tenime temas ediyordu. Yüzüm aniden buruştuğunda nefesimi tuttum. Bu hareketi başka bir kıza yapsa tahrik olacağına emindim ama b...